Manchester kolladi kendini

En son yazimi 21 Aralik 2010'da yazmisim. Yaklasik 2 sene once. Galatasaray tarihinin en karanlik gunlerinde, yine Arda Turan'in basrolunde oldugu bir skandal gecesinden sonra, o kadar sitkim siyrilmis ki, oturmus hirsimi kelimelerden cikarmaya calismisim. Sonra da Galatasaray'in o halleri beni iyiden iyiye yazma hevesinden uzaklastirmis, twitter'la daha cok icli-disli olmusum.

2 sene sonra bugun, Galatasaray o gunlerin cok uzaginda. 2 sene once dibe vurusumuz o kadar siddetliydi ki, "buyuk takimlarin yapilanma surecine ihtiyaclari yoktur, bir sene cok kotu sezon gecirip, bir sonraki sezon, sampiyon olabilirler" savini her zaman savunan ben dahi, Galatasaray'in o dibe vurustan sonra tekrar zirveye ulasmasinin bir kac sene alacagini dusunuyordum.

Yanildim. Yanildim, zira Fatih Terim vardi artik takimin basinda. Yanildim ve 1 sene sonra, Galatasaray ait oldugu yerde, Sampiyonlar Ligi'nde. Butun bunlar, belki bir baska yazinin konusu. Dolasiyiyla, 2 sene sonra enerji bulup yazdigim bu yazida, sadece dunku macla ilgili notlarimi aktaracagim kisa kisa.


  • Maca inanilmaz tutuk basladik. Bu tutuklugun gerekcesini bir turlu anlamlandiramiyorum. Zira United da oyle ahim sahim bir baski ile baslamadi aslinda. Ancak adeta yuruyerek bizimkilerin yanindan gecmeye basladilar. Nitekim gol de, aynen oyle, bu seviyede gormeyecegimiz basit bir ikiye birle geldi. Adeta agir cekimde. 
  • Galatasaray'in golunde herkesten cok, gol oncesi yasadigimiz iki dakikalik akil tutulmasinin musebbibi Dany'i sucladim, sucluyorum. Tam 2 dakika boyunca, topu her uzaklastirmamiz gereken pozisyonda, panik yapip, gereksiz topu ayaginda tutup, topun bir turlu tehlike bolgesinden cikmamasina yol acan Dany, bu seviyenin oyuncusu degil. Hep soyledigim gibi, Dany, tek hamle topcusu. Nitekim ikinci yarida yaptigi tek hamlelik basarili hamlelerle, yine muhtemelen cok insana iyi oynuyormus gibi gozuktu. Oysa, tek hamleye oynamak, bir stoper icin en tehlikeli sey. Tek hamlede basarili oldugunuz surece, iyi oynadi gibi gozukursunuz; oysa basarili olamadiginiz bir tek hamle bile, yikiminiza yol acabilir. Rus ruleti gibi. Tetigi siktigin her an, mermi cikmadiysa, basarilisin; mermi kafandan iceri girerse, oldun. Dany de boyle. O yuzden, Galatasaray'in bu sene belki de bir ust seviyeye cikamayacak olmasinin gerekcesini, 6 sene sonra Sampiyonlar Ligi'nde oynayacagi sene, Antep'spordan stoper almasina, orada pozisyon oyunu oynayacabilecek, Semih'i daha da ileriye tasiyacak bir stoperi getirmemesine baglayacagim.
  • Semih'e soz gelmisken.. Mac oncesi yine en buyuk korkum Semih'ti. Lakin Semih beni her zamanki gibi utandirmaya devam etti. Bu cocuk, Kadikoy deplasmanlarindan muhtesem oyunlariyla ciktiktan sonra, Old Trafford'da da boyle oynadiysa, benim icin artik bundan sonra Semih soru isareti olmaktan cikmistir. Aferin sana cocuk. 
  • Ilk yarinin ve belki de macin sorumlusu isim olarak, Amrabat'i goruyorum. Ilk yari tam onumuzde oynadi Amrabat ve hicbir pozisyonda Balta'ya yardima gelmeyerek, Balta'nin Valencia karsisindaki aczinin sorumlusu oldu. Ciplak gozle izlediginizde o kadar netdi ki, Amrabat hucumda top aldiginda, O'nun arkasinda O'nu ilk karsilayan, United'in sag acigi Valencia oluyordu; Valencia'nin arkasinda ise Rafael sag bek pozisyonunda durmasi gereken yerde koruma altindaydi. Tam tersi durumda, Valencia her topu aldiginda karsisinda Amrabat'i bulmasi gerekirken, Amrabat'in en ufak alakasi yoktu defansa yardimla. Balta ile birebir kalan Valencia da her pozisyonda hiziyla ve yetenegiyle Balta'yi gecmekte zorlanmadi. Amrabat'in bu seviyede oynayabilmesi icin, bu konuya cok dikkat etmesi gerekiyor. Bu isler bos alanda gidip ayak ici plase yapmakla olmuyor sadece. Futbolun bu yonune dikkat etmezsen, Emre Colak bile senin onune gecer ve ben bile buna itiraz etmem.
  • Maca cok tutuk baslayan bir diger isim Selcuk'tu. Ilk 20 dakikadaki sahada ne yaptigini bilmeyen takim goruntusunde, Selcuk'un bu silik, inisiyatif almaktan cekinen oyununun buyuk payi vardi. Selcuk'un bu seviyede oynayacagi bu sekildeki her mac, Avrupa arenasindaki varligini sorgulatacaktir. 
  • Bunun aksine, her ne kadar sut cekmesi gereken hicbir pozisyonda sut cekmemesine ragmen, Hamit Altintop'un muthis inisiyatif aldigini ve sahada ben Sampiyonlar Ligi topcusuyum diye bagiran tek Galatasaray topcusu oldugunu dusunuyorum. Hep soyledigim gibi, Hamit'i Ekim sonundan sonra izleyiniz. Takimin en degerli topcusu olacak. 
  • Maca Burak'la baslanmasini cok olumlu buldum. Zira Elmander'in Ingiltere'nin "Anadolu takimlarindan" birinde oynadigi icin, Old Trafford'a dusuk-ezik bir psikolojiyle cikacagini dusunuyordum. Nitekim Umut'un cikisi sonrasi oyuna giren Elmander beni yaniltmadi, oldukca dusuk performans ortaya koydu. Umut macta kalsaydi, United defansini cok daha fazla zorlayacagina en ufak endisem yoktu. Burak ise bulacagini dusundugum pozisyonlardan en guzelini bulmasina ragmen oldurucu vurusu yapamadi. 
  • Ayni pozisyonda Emre Colak'in sutu... Iste o sut, bu cocugun oturmamis karakterini cok guzel ozetliyor. Emre orda gol atayim vurusu yapmadi. Klas sut, goze hos gelen sut cekeyim dusuncesiyle vurdu. Inanin bana, o kacan gole bizim kadar uzulmemistir, cunku beyninde cok guzel vurdum dusuncesi vardir. O vurus O'nu tatmin etmistir. Oysa orda yerden kalecinin ayaklarinin dibine vursa, yavas bile vursa gol olacakti, de Gea ayaklarinin dibine hemen yatabilecek durumda degildi. 
  • Genel olarak, tum kaninin aksine, takimi begenmedim. Inanilmaz statik oynadik. Bu ligin takimiyiz havasini vermedik. Bu kadar yavas futbolla Braga ve Cluj maclarinin da zor gececegini dusunuyorum. 3 direkten donen top, verilmeyen penalti, gozleri boyamasin. Golu erken yemesek, belki United'in gazi alinmasa, bu eksikliklerimiz cok daha net ortaya serilecekti. Bu gruptan cikmak, cok ama cok zor olacak.  
  • Bir diger olumsuz nokta olarak, Galatasaray'in her ne sebeple olursa olsun sahaya siyah-beyaz forma ile cikmasini affetmeyecegim. Inanin bana, bu bahsettigim genel uyusmazlikta, su forma renginin dahi payi vardi. 
  • Iclerinde bulundugum Galatasaray taraftari ise muhtesemdi. Old Trafford tribunlerini hayran hayran kendisini izlettiren Galatasaray taraftari Turkiye'nin tek gercek buyuk taraftaridir her zaman soyledigim gibi. Kartal gol gol gol masturbasyonlariyla, biz iyi taraftarizcilik oynamaz Galatasaray taraftari; en kritik ve en buyuk maclarda takimini iter. 
  • Mac sonu bu taraftarin Cimbom buraya diye bagirmasina, yari sahaya anca gelip alkislayan topculara da bir cift soz. Melo hepinizi tek tek uyarip taraftarin onune getirmeseydi, cok buyuk tepki yiyecektiniz her birinin sesi dusmus bu buyuk taraftardan. Yatin kalkin, Melo'ya dua edin.

Bu gruptan cikip cikmayacagimizi onumuzdeki iki macta alacagimiz 6 puan belirleyecek. 4 puan bile bence yetmeyecektir. O nedenle, ne yapip edip, evimizdeki iki maci kazanmaliyiz. Bu gruptan cikarsak, Galatasaray'in 2010'lar tarihi, 2-3 gomlek uste tasinacaktir onumuzdeki senelerde bir anda. O yuzden bu gruptan cikmayi, tarihimizin en kritik donemeclerinden biri olarak goruyorum. Umarim basaririz.

Saglik olsun.

Devamı

Asil mesele "Ulan" olabilmek..


Arda Turan'in Aziz Yildirim'a, kendisine "Ulan Arda" diye seslendiginde cevap verememesine kizmak cok anlamli degil. 100 kisiyi cikarip karsisina koysaniz, her kim olursa olsun, Fenerbahce Baskani'na sen ne diyorsun diyemez o seslenme ortaminda.

Asil mesele de benim icin zaten o degil. Benim icin asil mesele, Fenerbahce Baskani gibi bir sahsiyetin (begenirsiniz, begenmezsiniz, koskoca Fenerbahce Spor Klubu'nun baskaninin), Arda'yi ilk gordugunde, bilincaltindan ve agzindan ilk cikan kelimenin "Ulan" olabilecegi bir karakter ve durus (benim nazarimda sebeklik) sergileyen bir profilin koskoca Galatasaray Futbol Takiminin Kaptani olmasidir.

Arda Turan, bir secim yapmistir. Sergen Yalcin misali sozde sosyeteye acilmis, her mevkiiden makam/mevki sahibi insanlarla arkadaslik kurmustur. Bu arkadasliklarinin getirisi olarak da, cok renkli bir sosyal yasama ulasmistir. Bu sosyal yasami da, oldukca rahat yasayabilecegini ve bunun ne Kaptanligina, ne futboluna, ne de Galatasaray'a zarar getirmeyecegini dusunmustur. Gunler, aylar gecmis, bunun tam tersinin oldugu gorulmus, ancak bu sporcu bu huylarindan vazgecmeye yanasmamistir. Lider kisi, gerektiginde arkasindaki guruh icin sahsi zevklerinden de vazgecmesini bilendir. Senin icin gezmek, tozmak bu kadar onemliyse, ancak bunun Galatasaray Kaptanligi gibi bir futbolcunun sahip olabilecegi payelerden en buyuklerinden birine zarar verdigini goruyorsan, degistirirsin yasam tarzini. Degistirmiyorsan da, senin tercihindir, saygi duyulur, ama baskalari da Galatasaray Kaptani'nin degistirilmesini ister! Bu kadar basit.

Galatasaray devreyi 9. sirada kapadi. Galatasaray Kaptani Genclerbirligi macindan sonra, akli sira kaptanlik yapiyor, soyunma odasinin girisinde durmus, iceri giren futbolculara tek tek olur boyle seyler nazarinda sirtlarini sivazliyor. Bu futbolcu kardesimiz, her seyi buyuklerinden guzel izlemis, guzel taklit ediyor, ama aslolanin sekil degil, o hareketlerin icini doldurmak oldugunu ozumseyemiyor. Sen bir kaptan olarak "Ulan" noktasindaysan, Emre abini hem saha icinde hem de saha disinda ornek aliyorsan, katildigin her programda taklitci, esprici, playstation'ci velet goruntusu cizmekten ote bir sey sergilemiyorsan, seni kim Kaptan olarak sayar ki, o eski buyuk Kaptan abilerinden gordugun saha kenarinda bekleyip, arkadaslarini teselli etme hareketine deger verir? Nitekim o oyuncularin hicbiri donup Arda'ya bakmiyordu bile. Bakanlar vardi, onlarin da yuz ifadesi, bir cek git de, cay koy, sen mi beni teselli ediyorsun gibiydi.

Ayni oyuncu yine beseri iliskilerde de tam bir her seyi dogru yapan, iyi cocuk havasindadir. Arif Erdem tarzi eski abilerini her bayramda, seyranda arar misal. Cok iyi cocuk denir bu yuzden. Ama Galatasaray can cekisirken, milyonlarca taraftari aglarken, o beseri iliskileri, abi-kardes cizgisini ogrendigi abilerinin, ornegin Hasan Sas'in hastanelerden kacip Galatasaray soyunma odasinda arkadaslarinin yaninda olma cabasiyla, kendisinin dugunlere/acilislara katilma mesaisi arasindaki farkin ne oldugunu, futbolun psikolojik yonu itibariyle bir camiaya ne mesaj verdigini degerlendiremez.

Ya da bir ic saha yenilgisi sonrasi, Kaptan olarak mikrofonlara konusurken, kendisine kendisinin hakkinda yazilmis kitabin promo'sunu yaptiracak soruyu sordurmaz. Sorarlarsa da, arkadaslar, bugun Galatasaray aci cekiyor, benimle ilgili yazilmis kitap hakkinda konusmanin sirasi degildir der.

Galatasaray Kaptani'nin milyonlarin gozu onundeki imaji budur. Biz boyle alistik. Bizim icin Kaptan onemlidir. Galatasaray Kaptani Turgay Seren'in, Galatasaray bugun 10. sirada, bir kaptan olarak bu durumdan utanmiyor musun Arda demesidir. Galatasaray'i cok seviyorum demek degil, Galatasaray'i sahiplenmek ve bir yasam bicimi haline getirmektir. Kendi yasam bicimini Galatasaray toplumuna empoze etmek degil!

Evet, genc bir adamdan, kendisini Galatasaray'a adamasini bekliyorum. Ama her gorevin farkli bir sorumlulugu var. Gizli bir cemaatin onderi olursaniz, belki manastirda yasamayi da goze alirsiniz, ama o guclu gizli cemaatin onderi olmanin getirisidir bu. Nitekim Galatasaray Kaptanligi da ozveri ister. Yapamiyorsaniz, birakirsiniz, o forsu da kullanamazsiniz. Bu kadar net.

Kusura bakmayin, cok serbest format yazdim, ama icimden gecenler bunlardir.
Devamı

Her seyine taptigim adam olarak HAGI


Bu satirlari okuyacak olanlar, eger objektif olmadigimi dusunuyorlarsa, bu cumlenin sonundaki noktadan sonra okumayi biraksinlar.

Hagi, benim icin, ailemden sonra en sevdigim insandir.

Bir coklarinin aksine, huysuzluklarini bile takdirle karsilarim, adam gibi adamligina, haksizliga tahammul edemeyisine, yalanin-yavsakligin hakim oldugu bir camiada dogrucu Davut olmasina baglarim.

Hagi benim icin bir idoldur.

Bu manada, Hagi'nin Galatasaray'in basinda o bayildigim, insanin icini isitan gulusuyle sahaya cikacak olmasi, hem de yeni stadyumda bunu yapacak ilk Teknik Direktor olmasi benim icin mutluluk kaynagidir.

Galatasaray'a gonul vermis herkesin de bu dusunceler icerisinde olmasini beklerim.

Ancak bunun gercek olmadigini da biliyorum. Simdiden Hagi'nin teknik direktorlugunu sorgulayanlar, Hagi'yi futbolcu olarak cok begenirdim, ama teknik adamligi felaket yeaa diye ahkam kesen ahmaklar ortaya cikmistir, sesleri de bayagi cikacaktir. Galatasaray'in taa Lucescu'dan beri her hocasinda oldugu gibi, hocasindan nefret eden bir grup ve hocasini seven bir grup olarak ayrismamasi imkansiz gibi gorundugunden bu durumu normal karsilayalim. Ancak bu savlarin icerigi dolu mu, gelin bir bakalim.

1. Hagi, Galatasaray'a Fatih Terim'in istifasi sonrasi geldigi ilk sene, Galatasaray'in belki de 25 senesinde en dibe vurdugu anda dahi kalan 8 macta, o takimi bile silkelemis, mucadeleci futbolun kivilcimlarini ortaya cikarmistir.

2. Sonraki sene, Galatasaray rakiplerine gore zayif kadrosuyla yarisin icinde olmus, belki de tarihindeki en iyi derbi performanslarini sergilemis, Besiktas'i kendi sahasinda yenmis, deplasmanda penalti kacirdigi ve rakibi ezdigi macta berabere kalmis, kendi sahasinda Fenerbahce'yi yenmis ve deplasmanda yine rakipten iyi oynadigi ve bir sonraki maddede deginecegim macta Fenerbahce'ye abuk bir golle 1-0 yenilmis, kupada ise finalde rakibini 5-1 ile surklase etmistir.

3. Ancak, 5-1'lik o galibiyetin hemen sonrasinda oynanan Genclerbirligi macinda, hem yorgunluk hem rehavet sonrasinda kendi evinde kaybettigi 3 puan, sampiyonlugu kacirmasina sebep olmustur. Hemen herkesin hatirlayabilecegi gibi, Gencler maci kazanilsa 1 puan geride Kadikoy'e gidecek olan Galatasaray'in, belki de tarihinde ilk kez Galatasaray karsisinda ayagi titreyerek maca cikan Fenerbahce onunde galip gelme olasiligi cok fazlaydi. Ancak 4 puan farkla, kazanilsa dahi cok seyin degismeyecegi bir ortamda gidilmesi, o mactaki maglubiyeti getirmistir.

4. Galatasaray, o sene yine de 76 puan toplamistir. Bugunun Galatasaray'inin imrenerek baktigi bir puandir bu. Sampiyonluk kacirilmistir, ancak kaptirilan takim belki de tum Fenerbahce tarihinin en iyi takimi olan Alex'li, Tuncay'li, Anelka, van Hooijdonk, Aurelio, Luciano'lu Fenerbahce'dir. Ki bu takim da oynanan 3 macta ezilmistir.

5. Tum oyuncularindan kapasitelerinin ust limitlerinde verim almis, disiplinsizlige goz yummayip, kimilerince inatcilik olarak degerlendirilmesine ragmen Umit Karan gibi isimlere ambargo koymus, Necati ve Hakan Sukur'den 18'er golluk katkilar alacak, hep sisteme bagli-taktik disiplini icerisinde bir takim yaratmistir.

6. Hagi o sene Hincal Uluc tarafindan gencleri oynatmiyor diye yerden yere vurulmustur. Oysa biraz iyi hatirlayan bilir ki, Arda'lari ve nice gencleri AEK hazirlik macinda ilk oynatan Hagi'dir. O oyunculara elbette tecrubeli kadro icinde henuz 17 yaslarindayken daha fazla gorev vermemis ama takima ayak atmalarini saglamistir.

7. Bir sonraki sezon 83 puanla sampiyon olacak Gerets'li Galatasaray'a mucadeleci, kazanma arzusu yuksek, karakterli bir takim birakmistir. Belki de kendisi kalsa o sampiyonlugu tadacak hoca olacakti.

8. Sezon icinde yoneticilik anlaminda bunamis Ergun Gursoy, Ayhan Akbin tadinda adamlarla muhatap olmus, Canaydin yonetiminin zayifligi altinda hem yipranmis hem de yonetim tarafindan yipratilmistir. Abartili bir olay sonrasi taraftarin da sirtini donmesiyle, kolu kanadi kirilmistir. Buna ragmen dogru bildiginden sapmamis ve Galatasaray'a da hicbir zaman sirtini donmemistir.

Maddeler daha uzatilabilir. Ancak Hagi'li 2004-05, benim Galatasaray tarihinin en rezil 10 senesindeki en gurur duydugum sezonlardan biridir.

Hagi'nin o sezon sonunda gonderilmesi ayiptir. Iste o ayibin temizlenmesi bu sacma sapan konjonkture denk gelmis olsa da guzeldir.

Hagi, Galatasaray'da yine zayif bir kadronun basina geciyor. Yine zayif, yipranmis, nefret edilen bir yonetimin hocasi olarak. Bu manada dezavantajlari cok. Ancak benim diyen ulemadan, benim diyen mavi kanli Galatasarayli'dan daha Galatasarayli olarak, boylesine bir gunde elini tasin altina koymaktan kacinmamis, herkesin fark yeme beklentisinde oldugu Fenerbahce oncesi Galatasaray hocasi olarak adam gibi adam oldugunu bir kez daha gostermistir.

Su rezil takimin, su rezil yonetimin, su rezil taraftarin icinde icimi isitacak tek unsurun gulusunle, tekrar yuvana hosgeldin HAGI'm!
Devamı

Kisiliksiz bir camiayi silkelemek icin: FATIH TERIM


Bu noktaya gelmek cok aci. Ne hayaller kurduk 1 sene once Rijkaard Galatasaray’a geldiginde. Lakin olmadi. Galatasaray’in vucudu kabul etmedi bu asiyi.

Bugun geldigimiz noktada, hocalarindan nefret eden bir yeteneksiz futbolcu toplulugu, dengesi iyice bozulup, hata uzerine hata yapan bir teknik adam ve basiretsizligi artik spor tarihi kitaplarina gececek bir yonetimle karsi karsiyayiz.

Daha onceki yazilarimda da degindigim gibi, kisiliksiz bir takimiz artik. Kisiliksiz bir camiayiz. Gozbebegimiz kaptanimiz dedigimiz oyuncu dahi, mutlulugu Milli takim kampinda buldugu icin, kendini orda feda ediyor. 3,5 milyon euro maas verdigin oyuncuyu tu kaka ediyorsun, adam mutsuzluktan kafa izni alip ulkesine gidiyor. Federasyonu eziyor, Aytekin Durmaz gibi sunepe hakemi dahi eziyor, Fenerbahce’si, Besiktas’i eziyor, samaroglanina donuyorsun. Evet, pembe formali bir samaroglanisin. Busun.

23 yasindaki veletlerin kral oldugu, bu camiada benim diyen futbolcularin sahip olmadigi imtiyazlara sahip oldugu, yabancinin, yabanci futbolcunun dislandigi, adam kayirildigi bir ortamda basarinin gelmesi cok zor. Hele ki Galatasaray gibi gelenegi guclu Teknik Adamlarla basariya ulasmak olan bir ekipseniz.

O yuzden, belki 1 sene once soylesem kendime dahi gulecegim noktadayim ben. Evet, Fatih Terim’i istiyorum. Sahada basari getirecegine dair en ufak kehanetim yok. Lanet olsun, O da muhtemelen sahada basarisiz olacak eldeki bu sunepe kadroyla. Lakin Fatih Terim geldiginde, bu gelismekte olan ama hala icinde 3. Dunya ulkesi yasayan cografyada hakim olan agalik duzenindeki gercek agaya sahip olacagiz. Artik marabalar suratimiza tukuremeyecek. Belki tarla yine hasati vermeyecek, ama 23 yasindaki velet kendini sabana kosulmus bulabilecek. Kimse Florya’nin icinde hadsizlik yapamayacak, her medya mensubu da bilecek ki, ugrasirsa cevabini alacak. Baskaninin rakip takimin baskaninin kuklasi oldugu yerde, yeri gelecek o Baskana da kafa tutacak.

Hic kimse kusura bakmasin. Gelinen noktada, artik kimse 4-4-2’ydi, 4-4-3’tu ile ugrasmasin. Kim gelirse gelsin, bu takimin herhangi bir sistemi oynayayamacagi asikar. O yuzden oncelik, sporun psikolojik duzlemindeki sorunumuzu cozmekte. Kisiliksizligimizi ortadan kaldirmakta. Vakay-i hayriye yaratmakta. Maalesef bunu yaratabilecek tek kisi de Fatih Terim’dir.

Aslantepe’deki o guzelim stadyuma, lider gitmeyelim, ama kisilikli gidelim. Umrumda degil. Bu pembe formali takimin benim takimim olduguna inanamiyorum. Bu hadsizlerin, o formayi sirtinda tasiyan edepsizlerin bu durum karsisinda herhangi bir yaptirima ugramaksizin hala piskince ayni noktada durmalarina tahammul edemiyorum..

O yuzden, seni seviyorum Rijkaard, ama gerceklerimizle yuzdeslesiyorum ve makus talihimize gulerek haykiriyorum: IMPARATOR FATIH TERIM! Hicbir sey yapamasan da, su Florya’nin soyunma odalarinda agiz burun kirsan benim icin yeter..

Devamı

Eskisehir-Galatasaray macinin gosterdigi 10 sey..

1. Galatasaray, Fenerbahce, Besiktas gibi takimlar, en kotu donemlerinde dahi cok zor 3 mac ust uste kaybederler.

Galatasaray’in bu kadar kotu gecen donemde, Eskisehirspor karsisinda da kaybetmesi herkes tarafindan bekleniyordu. Oysa bu tarz zor donemlerde buyuk takimlar, cogu zaman cok zor kabul edilen deplasmanlardan cikmasini bilmislerdir. Galatasarayli futbolcular da, pabucun ne kadar pahali oldugunu anladiklari anda, biraz daka sikmislar, sanslarinin da yardimiyla galip gelmislerdir.

2. Kaleci Ufuk, Manisa’daki goruntusunden uzak olsa da, yabanci kaleci alinmayacaksa Aykut’un onunde bu takimin bir numarali kalecisi olmali ve kendisinde sabredilmelidir.

Ufuk’u Manisa’da izlerken, reflekslerine, cesaretine, fizigine hayran olurdum. Is Galatasaray kalesinde mi bilmiyorum ama bu Ufuk baska bir Ufuk. Hayir, yaptigi hatadan bahsetmiyorum. Kaledeki durusu o kadar titrek, o kadar kaleci goruntusunden uzak duruyor ki, inanamiyorum. Yine de senelerdir bir arpa boyu ilerleyemeyen Aykut’a bakiyor, bir de Ufuk’un kurtardigi Sezer’in sutuna bakiyorum ve diyorum ki, Aykut, Leo Franco, de Sanctis.. kim olursa, o sutu kaleye alacak ve biz de, yahu adamin yapacak bir seyi yoktu, olmayacak yere gitti diyecektik. Lakin goruldugu gibi oyle ekstra sutlar da kurtarilabiliyormus demekki. O yuzden Ufuk’un reflekslerine guvenim hala tam, biraz israr edersek en azindan o yaptigi hatadaki gibi basit karar verme yoksunluklarindan da siyrilabilecegini umut ediyorum. Bu yuzden de, yabanci kaleci alinmayacaksa, Ufuk bu kaleyi ne kadar hata yaparsa yapsin, tapulamali diyorum..

3. Ali Turan, az da olsa toparlanma isigi gostermistir.

Galatasaray’daki goruntusuyle bir kez daha saskina dustugum bir baska oyuncu, Aali Turan, Eskisehir macinda yine ideal sag bek degildi, ama gozupekligi, mucadeleden kopmayisi ile onceki maclarindaki titrek, bu da futbolcu mu dedirten hallerinden siyrilmisti. Bu manada, stopere de alternatif olmasi anlaminda, Ali Turan’daki bu bir kac mac icindeki az da olsa yukari dogru giden trend, olumludur.

4. Bir pahali yabanci oyuncu daha mundar edilmistir, bir digeri yakindadir.

Son senelerde Galatasaray’a gelen yabanci oyuncular, once hocalari tarafindan uzun sure oynatilmazlar, sonra o kadar uzun sure oynatilmadiklari icin bir turlu takima isinamazlar ve oynadiklari periyotta iyi performans sergilemezler, sonrasinda Yeniceri kilikli yerli arkadaslari tarafindan yalnizliga itilirler, sonrasinda medyanin da gaziyla taraftarin tepkisine hasil olurlar ve en nihayetinde devre arasinda tek basina foto muhabirlerinin yanindaki Elano portresini bize verirler. Pek yakindir ki, orta sahada Mustafa Sarp vs. gibi isimler oynarken, yedek kalan Cana da ayni donguden gecsin.

5. Mustafa Sarp, dunya spor tarihinin en buyuk iluzyonistidir.

Tum 90 dk boyunca iddiali bir sekilde izledim. Arda’ya 2. Gol oncesi verdigi pas haricinde, koca 90 dakika boyunca bir kez daha, hicbir sey ama hicbir sey yapmadan, topla bulusma noktalarindan israrla kacarak, karsilamasi gelen rakip oyunculari karsilamayarak, topa hic girmeden hata riskini yuzde sifira indirerek bir kez daha sanatinin inceliklerini sergiledi Sarp. Bu sanatinda, abuk subuk arada ileri cikip bir gol ya da assist yapmak da var, ki boylece O’nun iluzyonunu kesfedecek kitleler yine buyulensinler, adam da gol atip, assist yapiyor yauuuw desinler. Bakin sayin arkadaslarim, bu oyuncuyu dikkatle izleyin. Bu adam Galatasaray orta sahasindaki sefilligin bir numarali musebbibidir. Bu adamin hayalet oyunundan, tum orta saha oyunculari etkilenmektedir. Ve israrla Cana oynatilmamakta, bu adam oynatilmaktadir. Rijkaard’a soyleyecek cumle bulamiyorum.

6. Arda Turan trip yapmadigi zaman candir.

Arda Turan ilk yarida yine bildigimiz Arda’ydi. Olabildigince tripci, sahadaki futbolla pek alakasi olmadigi gorulen, vucut diliyle kafasinda o an 1000 tilki dolastigini gosteren haller. Ne olduysa ikinci yari oldu. Sanirim o yuzde yuz kacirdigi golden sonra, bu mac da giderse, neler olacagini farketti ve o ilk ciktiginda sevdigimiz Arda haline burundu. Hayir, attirdigi golde, asistinde vs. degilim ben. Arda’nin gerilere kadar gelip top cikardigi, kendini yerden yere attigi dakikalardir benim icin onemli olan. Arda’yi hep boyle gormek istiyorum. Kafasinda bunu soyle yaparsam, suna soyle mesaj gonderirimli dusuncelerle degil.

7. Baris Ozbek, kafasi kesik tavuktur.

Baris Ozbek aslinda gecmis maclarina nazaran daha iyi futbol oynadi. Sahanin her yerinde basti, sag kanatta olabildigince, elinden geldigince performans gostermeye calisti. Ancak, yukaridaki maddede yaptigim degerlendirmenin gerekcesi, ilk yarida skor 1-0 iken topu kapip 1metre otesindeki Baros’a vermedigi pas uzerinedir. Iste futbol zekasi kendini oyle anlarda belli eder. Kafasi kesik tavuk olarak o topu kapabilirsiniz, ama bir metre kenarinizda yuzde yuz golu attiracak pasi veremiyorsaniz o kaptiginiz topla, o zaman futbol zekasindan yoksun, kosmaktan baska bir sey bilmeyen bir futbolcu oldugunuzu yuksek sesle haykirmak gerekir.

8. Galatasaray, hala kontratak yapamiyor, bu oyuncu mantalitesiyle de yapamaz.

Galatasaray’in 10 yildir, kontratak yapamayan bir takim oldugunu, deplasmanlardaki buyuk maclarin kaybinda bunun buyuk rol oynadigini soyluyorum hep.Bakin bu maca. Galatasaray one gectikten sonra ustune gelen Eskisehir karsisinda yine kontratak yapamadi. Zira tek pastan utanan bir oyuncu kadrosu var. Bu macta biraz toparlanmis gozuken Aydin Yilmaz beyefendi, tek pasla birebir arkadasini pozisyonda birakacakken, kafasi onde topu surmeyi tercih eder, taa ki rakip O’nu indirene kadar. Rakibe sari kart cikarttirmanin o an basari oldugunu da dusunur o dusuk futbol zekasi. Oysa kacan muhtemel bir goldur. Misimovic’in kontratak anlayisinda bir nebze cigir acacagini umuyorum verecegi nokta – tek paslarla. Umarim yanilmam.

9. Galatasaray’in Eskisehir deplasmanina goturdugu 20 kisilik kadroda, sadece 1, yaziyla BIR forvet oyuncusu bulunmaktadir.

O da macta yine golune imza atan ama sakatliktan ciktigi icin bu manada hala guven vermeyen Milan Baros’tur. Ve senelerce her zaman 4 tane alternative forvet bulunduran bir yapi sergileyen Galatasaray ikinci sene ust uste, forvetsiz bir sezona adim atmaktadir. Ancak o kadar eksigi vardir ki takimin, neresine yama yapsan orasi acikta kalacagi icin, henuz sira gelmemistir. Allah sonumuzu forvet anlaminda hayir etsindir, Arda Turan’in forvet oynayacagi gunlerden korusundur.

10. Batuhan Karadeniz, Turk futbolunun yeni Tarik Dasgun’udur.

Besiktas da kendisinden bu haldeyken para kazanarak super bir is yapmistir. Bu kafa ile 10’a yakin Anadolu klubu dolanir, bazilarinda buyuk maclarda goller atip, iste ben buyum der, sonra ayagi yine cukurdan cikmaz. Turk futbolunda beyni olmadigi icin sonecek yeni bir yildiz, Batuhan’dir. Bir sonraki de bu gidisle, IQ olarak Batuhan’dan daha ustun olmadigini gosteren Sercan Yildirim olacak gibi gozukmektedir.

Devamı

Galatasaray-Karpaty macinin ogrettigi 10 sey


1. Harry Kewell, bu takimin gercek lideridir.

Bakmayin 21 yasinda kaptan yapilip, Metin Oktay'lastirilmaya calisilan tifil cocuklara. Onlar saha disindaki agirliklarini gozluk takarak yaratmaya calisiyorlar. Diger tarafta ise, sezon basinda gonderilmek istenen, 19 numarali formasi alinip adeta diger yabancilar karsisinda tenzil-i rutbeye ugrayan, buna ragmen sakatliktan ciktigi bir sezon sonrasinda, yine en dandik maclarda dahi elinden gelenin en fazlasini vermeye calisan, skor 0-2 olup herkesin basi yere dustugunde, alkislarla, bagirarak takim arkadaslarini ayaga kaldirmaya calisan ve yetmeyip ikinci yaridaki futboluyla az da olsa tur umitlerinin surmesini saglayan Harry Kewell, bu takimin gercek lideridir.

2. Milan Baros, iyi bir Galatasaray'da oynasa, su ana kadar tum rekorlari alt ust edebilirdi.

Galatasaray'a katildigi gunden beri, tum zamanlarin en kotu orta sahalariyla oynamasina ragmen, 68 resmi macta 44 gole imza atan Milan Baros, eger gecmis yillarin hatirlarda kalan orta sahalarina sahip Galatasaray'inda oynasa herhalde mac basina 1 gol ortalamasini tutturabilirdi.

3. Aykut Ercetin, Fenerbahce'nin 8. kalecisi Mert kadar bile kaleci degildir.

28 yasina gelip, hala bir arpa boyu ilerleyemeyen, bu takimda kalmasinda, kimilerine gore cok iyi roportajlar vermesi disinda olumlu bir nedene baglayamayacagimiz, "Cech, Buffon gelmiyorsa, kaleciye ne gerek var"in mucidi, Aykut Ercetin 6 ayda Saracogullarinda, Anfield'larda dimdik duran Onur Kivrak'in O'su kadar dahi isik sacamamistir geride kalan 7 senesinde ve artik bu takimdan ayrilmayi sonuna kadar hak ediyordur.

4. Ali Sami Yen tribunleri, karabasanda karsisiniza cikan kotu bir sirkten ibarettir.

Turk Telekom stadi devreye girene kadar, Galatasaray'in bu kaotik, iclere islemis, insanlari maca gitmekten sogutan karabasan Ali Sami Yen stadyumu ortamindan cikmasi mumkun degildir. Hatta bu "saldir Galaaatasaray"li tinilarin, yakin zamanda yeni stadi da karabasana cevirmesi muhtemeldir.

5. Adnan Polat'in saha kenarinda camiaya verdigi surat ifadesi, 10 tane roportajla temizlenemeyecek derecede sinerji somurmektedir.

Transfer yapamamanin, takimin rezil oynamasinin verdigi moralsizlikle, baskanin saha kenarinda sanki bunlarda hicbir sorumlulugu olmayan bir taraftar gibi takindigi hosnutsuz ifadeler, Galatasaray tarihinin en cok demec veren baskaninin, 10 tane roportajla dahi temizleyemeyecegi noktada camiaya moralsizlik asilamaktadir. Baskanin yapmasi gereken saha kenarinda somurtmak degil, takimin daha iyi olmasi icin elinden geleni bir an once kapali kapilar ardinda yapmaktir.

6. Hakan Balta, muthis formsuz gecen bir sezonun ardindan basladigi bu sezonda da alternatifsizligin girdabinda gerilemektedir.

Hakan Balta'ya alternatif olarak alinan Caglar Birinci'nin bir an once sure almaya baslamasi ve Hakan'i tehdit eden bir unsur olup olamayacagini gostermesi gerekmektedir. Aksi taktirde, ikinci golde kafayla, ayakla herhangi bir uzvuyla uzaklastirabilecegi bir topu gogsuyle disari birakma laubaliliginde olan Balta'nin kendisini bu goruntuden uzaklastirmasi oldukca zor gozukmektedir.

7. Galatasaray'in boylesine bir rakibe karsi 2-0 geriye dustukten sonra dahi cift forvete donememesi, forvet alternatifsizligini gozler onune sermektedir.

Teknik Direktor Rijkaard, Mehmet Batdal sakatlanmasa yine meshur sisteminden vazgecip 2 forvete doner miydi bilinmez, ama donmek isteyeseydi dahi elinde bunu yapmasini saglayacak gercek forvet yoktu. Buna ragmen, Galatasaray son senesinden ders almayarak, tum sezona surekli sakatlanan, sadece iki, rakamla 2 forvetle girmekte ve devsirme forvetlerden sezon boyu medet umacagini gostermektedir.

8. Galatasaray'in kornerlerini ve frikiklerini Arda'nin atmasi bir camia kuralidir.

Bu takimda en fazla lobisi kuvvetli yerli oyuncular frikikleri ve duran toplari kullanirlar. Takima David Beckham gelse duran toplari o oyuncularin "Galatasaray ruhuyla" daha iyi kullanacagina inanilir ve tum duran toplar bu oyuncularin ayaklarinda harcanmaya devam ederler.

9. "Kendisini bu maclarda gostermeyecekse, hangi maclarda gosterecek" ci Serdar Ozkan, camiaya umut verecek baslangici yapamamistir.

Pino'nun sakatlandigi bir ortamda sans bulan Serdar Ozkan'in, once atesli bir rahatsizlik gecirerek Sivas macinda, sonra da sans buldugu Avrupa macinda sergiledigi futbol, kendisi alindiginda kalkan kaslari indirmek bir yana, bu adamdan bir halt olmazcilarin elini guclendirmistir. Kaotik bir sezonda, bu performansiyla var olmayi basarmasi oldukca zor gozukmektedir.

10. Bursaspor macinda alinacak bir maglubiyet cok seye gebedir.

Galatasaray'in uzun yillardir bu kadar kotu bir giris yapmadigi sezonda, ilk iki macini sifir puanla gecmesi ve Avrupa'dan elenme noktasina gelmesinin faturasini birileri mutlaka odeyecektir. Kimin olacagini yasayacak ve gorecegiz.
Devamı

Teofilo Fener'e karsi baslarsa..

Trabzonspor, kaldigi yerden devam ediyor. Bana gore Turkiye'nin en iyi bir kac hocasindan biri olan Senol Gunes'in elinin degdigi andan itibaren tum oyuncularinin performansi yukselen, surekli pozitif oyunu kovalayan takimi bu seneye de iyi basladi.

Once sampiyon Bursaspor'u 3-0'la gectiler, sonrasinda gecen yillara gore daha guclu olmasi beklenen Ankaragucu'nu deplasmanda 2-0 ile. Her iki macta atilan 5 golun arkasinda da hepinizin bildigi gibi Teofilo Gutierrez'in adi vardi.

Gecen seneyi 0 golle kapamis bu duygusal oyuncu acisindan bu sezon baslangici cok onemlidir. Ancak daha onemli olan Trabzonspor'un kadro derinliginin yedekten Yattara ve Umut Bulut'u sokabilecek seviyeye yukselmis olmasidir. Acikcasi bu kadronun elbette Liverpool'u elemesi zor, ancak tuttururlarsa her seyin de olabilecegini belirtmek lazim.

Benim yazi basliginda yazdigim ve asil deginmek istedigim konu ise 5 gollu Teofilo'nun bu hafta Fenerbahce'ye karsi baslayip baslamamasina yonelik. Teofilo attigi goller ne kadar belesci golleri gozukse de, aslinda cok statik bir oyuncu degil. Cok fazla dolasan, surekli arayan, arkadaslariyla duvar olabilen ve top da tutabilen bir oyuncu. Bu haliyle, bu anlattigim oyuncunun mutlaka ilk 11 baslamasi gerekir degil mi?

Belki bir cok macta evet, ama Fenerbahce macinda hayir. Fenerbahce'nin son senelerde gordugumuz uzere, yirtici forvetlere karsi zorlanan bir gobek savunmasi var. Teofilo gibi nazik oyunculari kucaginda buldu mu sindiren Bilica - Lugano ikilisi, kendileri gibi mucadeleci, hircin forvetler karsisinda zor durumlara dusuyorlar, dengeleri bozuluyor.

Bu yuzden, bana gore, Trabzonspor Fenerbahce karsisinda galip gelmek istiyorsa, ilk baslatacagi adam Umut Bulut olmali. Belki Umut'un Teofilo'nun arkasinda yer aldigi bir duzeni de oturtabilir Senol hoca, Burak Yilmaz' i keserek. Nasil yapar, ne sekilde yapar bilemem, ama Teofilo'nun tek forvet oynayacagi Trabzon'un Fenerbahce'ye karsi galip gelmesinin cok zor olacagini bilirim. Umarim yanilirim, umarim ne sekilde olursa olsun, kazanan Trabzonspor olur.
Devamı

Kuvvetli bir Anadolu takimi olarak Galatasaray

Galatasaray'in 9 senedir bize izlettigi malum deplasman maclarindan birisi daha yasandi haftasonu.

Artik o kadar kaniksandi ki bu durum, bu kadro yapisi, bu mantalite ile takimin bu hafta Bursaspor'a karsi kazanmasi halinde dahi Eskisehirspor deplasmaninda Sivas macindan cok farkli bir goruntu ortaya koymayacagini artik herkes tahmin ediyor.

Galatasaray artik kuvvetli bir Anadolu takimi. Her sene 50 kusur, 60 puanlarda puan toplayacak, zor maclarda tokezleyecek, ama arada bir sahlanip uc puana ulasacak, evinde vur-kir parcala, taraftarla daha cok galibiyet alacak, ama deplasmanda sinecek bir takim.

Bu kadronun (yonetim-futbolcu-hatta taraftar mantalitesi) degismemesi durumunda bundan farkli bir sonuc beklemeyelim. Kaniksamak lazim.

Galatasaray'a Mustafa Sarp geldiginde aynen soyle yazmistim Mayis 2009'da:

"1980 doğumlu, Bursasporlu futbolcu.

Benim için anlamı ise beni tanıyanların bildiği üzere, çok büyük.

Mustafa Sarp benim için bir simge.

Mustafa Sarp'ın Galatasaray'a alındığı gün, benim için Galatasaray'in Yıldırım Demirören'in Beşiktaş'ı haline geldiğinin tescillendiği gün olacak.

Mustafa Sarp'ın Galatasaray'a alındığı gün, benim için hala içimde bir umut olarak yaşamaya devam eden, bu klüp benliğindeki sürekli ileriyi düşünen vizyonunu kaybetmedi düşüncesinin yitip gittiği gün olacak.

Mustafa Sarp'ın Galatasaray'a alındığı gün, benim Galatasaray'ın Bülent Korkmaz'lı ya da Bülent Korkmaz'sız, Erciyessporlu Bülent Korkmaz kafasıyla hareket etmeye devam ettiğinin kanıtı olacak.

Mustafa Sarp benim için bir simge.

Kendisinden özür diliyorum. Belki de çok başarılı olacaktır yedek bir futbolcu olarak. Bilemeyiz. Ama benim için simgesel olarak, Mustafa Sarp'in alındığı gün 2009-10 sezonuna dair umutlarımın da törpülendiği gün olacak. "

Gecen bir senede geriye donup baktigimda, hic yanilmadigimi goruyorum. Galatasaray, son 9 senedir ustaca ordugu duvarlarla sonunda basardi ve 2010-11 sezonunda resmen bir Anadolu takimi haline geldi.

Ne acidir ki, bunu artik herkes goruyor. Rakip de goruyor, onemsemiyor, kendi taraftari da goruyor, umut beslemiyor. Galatasaray, her zaman transfer sampiyonu oldugu senelerde degil de, zor sezon baslangiclarinda sampiyonluga ulasan bir takim olmustur. Ama Galatasaray artik o Galatasaray degil, o yuzden hic kimsenin icinde o tarz bir umut dahi yok.

Galatasaray artik sark zihniyetinin sembolu ve bayraktari. Artik o batiya acilan pencere vizyonu yok bu takimin damarlarinda. Yozlasmis iliskiler, belirli bir standarttan uzak karar verisler, rakip takimin baskanlarinin uydusu haline gelip, ezik bir yonetim anlayisi sergilemeler var artik bugunun Galatasaray'inda.

Son 9 senede Galatasaray'a dair hicbir sey bizi sasirtmadi. Sasirtmayacak da artik. Galatasaray son 9 senede Itilmisten, Kakilmistan beter bir takim haline geldi. Basini vurdu, ezeli rakibi vurdu, dolandiricisi vurdu, Suleyman Hurma'si bile vurdu, devlet vurdu, kendi oz benliginden cikardigi futbolcusu vurdu, ayrilan efsaneleri vurdu, gelen vurdu, giden vurdu.

Artik omzumuz o kadar dusuk ki, bunu ne Adnan Polat bu vizyonuyla toparlayabilir, ne de o Kizil Elma gibi umutla bekledigimiz Aslantepe stadyumu.. Bu kadro yapisiyla, orda da hevesiniz ilk Fenerbahce macinda alacaginiz maglubiyetle kirilir nasilsa. Onu da sansla aciklariz. Oysa son 9 senedir, Fenerbahce ve Galatasaray takimlari arasindaki kadro farkini irdelemeyiz.

Galatasaray bu gunlerinden kurtulacak mutlaka. Saha disinda tekrar vizyonuyla bizi gururlandiran, bunu ilk Galatasaray dusunmustu/yapmisti dedirten, saha icinde de, kendi sahasi / deplasman farketmeksizin rakip takimi baski altina alip maclarinin yuzde 90'ini rahat kazanan takim geri gelecek. Bu yillar cile yillarimiz.

Uzuldugum, biz 1980leri, 1990lari gorduk. 2002'ye kadar altin yillarimizi yasadik.

Ama ya simdinin cocuklari? Simdinin cocuklari icin sari-kirmiziyi tutmak icin tek bir neden bile kalmadi neredeyse..

Sari-kirmizi mi dediniz? O da yok ki artik.. Genelde mor ve pembe, bulursaniz, sariya en yakin kremle idare ediniz.
Devamı

ve Ridvan ve Aykut..

Senelerdir cesitli platformlarda, Ridvan Dilmen’in aslinda ne kadar kotu bir yorumcu oldugunu, ne kadar art niyetli yorumlar yaptigini, bulundugu konumun verdigi gucle, sinsi yorumlar yaparak kamuoyunu yonlendirmeye calistigini anlatmaya calisip dururum.

Ilk baslarda Ridvan’in tarafsiz oldugu yalanina inanmis Galatasaraylilar dahi cogunluktaydi. Neyse ki, en azindan Galatasaraylilar arasinda kendisine itibar edenin pek kalmamis olmasi benim acimdan sevindiricidir.

Hala kalmissa da, dun aksam Fenerbahce’nin Young Boys maglubiyeti sonrasi yaptigi programi bir yerlerden bulup izlemelerini tavsiye ediyorum. Turk Spor televizyonculugu acisindan yuzkarasi bir programa imza atti Ridvan Dilmen. Arkadasi Aykut Kocaman’i korumak icin atmadigi takla kalmadi. Bir nevi benim su yazida ongormus oldugumu da gerceklemis oldu. Fenerbahce’nin uzun yillardir sergiledigi en rezil sezon acilisi performansini acaba Daum, Rijkaard veya herhangi bir baska yabanci hoca gerceklemis olsaydi, Ridvan dun kamuoyuna ne gibi mesajlar verirdi tahmin edebilirsiniz. Ancak burasi Turkiye ve burda ahbap-cavus iliskileri her zaman yururluktedir.

Ridvan Dilmen’in butun bu arka cikmalarina ragmen, Aykut Kocaman’in Fenerbahce’de cok kalici olamayacagi simdiden belli oluyor. Aykut’un kisiligi, daha onceki yazimda degindigim, bilincaltindaki surekli kendisini one cikarma gudusu, buyuk takim hocaligini kiviramaz.

Saha kenarindaki surekli sikintili, bir seylerden memnun olmayan, asik suratli ifadesiyle, buyuk bir camiaya umut veremez. Hic kimseden ornek almadiysa, Mustafa Denizli’nin yapmacik da olsa, en zor zamanlarinda cevreye gulucuk sacmasindan ornek alsin.

Her basin demecinde, oyuncularini isim vererek kamuoyuna sikayet ederek, buyuk takim yonetemez. Hic kimseden ornek almadiysa, Mourinho’ya baksin; oyuncularinin uzerindeki baskiyi medyayi kendisine yonelterek nasil aliyor diye. Aykut ise tam tersini yapiyor; surekli verdigi mesajlarla futbolcularini hem medyaya hem de taraftarina hedef gosteriyor. Bunu yapan bir hocanin basarili oldugunu daha tarihler yazmadi.

Bakin ben O’nu da keserim, bunu da keserim, burdaki tek otorite benim gosterisi yapip, gelir gelmez Alex’le ters duserek, buyuk takim hocasi olunmaz. Hic kimseden ornek almiyorsa, Lincoln’le takisip, sezon sonunda hem kendisinin hem de futbolcusunun takimdan ayrilmasina sebebiyet veren Bulent Korkmaz’a baksin; sene sonunda hem kendisinin hem de Alex’in Fenerbahce’de olmayacagini simdiden gorsun.

Ben her konuda icimdekini soylerim, ben oyle boyle durustum ki, akliniz almaz mealinde medya iliskileri yuruterek buyuk takim hocasi olunmaz. Guiza’yi satamazsak, yararlanmak zorunda kalacagiz O’ndan cumlesini icinden gecirebilirsin, ama milyonlara deklare edemezsin. Hic kimseden ornek almiyorsa, selefi Daum’a baksin, politik aciklama nasil yapilir gorsun.

Velhasil-i kelam, Aykut’un sezonu bitirmesi benim acimdan sasirtici olur.

Ridvan’in bu tarafli yorumculugunun bedelini odeyip issiz kalmasi ise sasirticiyi gectim, surpriz olur.

Devamı

Rosicky Transferi

Beni taniyanlar bilir. Thomas Rosicky ilk piyasaya ciktigi zamanlarda buyuk hayraniydim. Oyunun surekli icinde olan, enerjik, futbol zekasi son derece gelismis bu teknik oyuncuyu Galatasaray’da gormek isterdim o gunlerde hep.

Ne ben Rosicky’i Galatasaray’da gorebildim, ne de Rosicky ilk cikis noktasinda yarattigi imajin altini doldurup su anda oldugu yerden cok daha buyuk yerlere gelebildi. Bunda en buyuk pay hic kuskusuz son derece sanssiz bir sekilde yasadigi sakatliklardi.

Iste bu kelime Galatasaray’in son yillardaki transferlerinde anahtar kelime haline geldi neredeyse. Muthis isimleri olan, ama son donemlerde mutlaka sakatliklarla bogusmus yildizlara yoneliyoruz genelde. Gunumuz futbolunun, sahada yuzde yuzunu surekli verebilecek isimlerle oynanmasi gerektigini unutarak.

Bu yuzden, henuz gerceklesmedigi halde gerceklestigi iddia edilen, Rosicky transferi de Galatasaraylilarin kafasinda butun sene boyunca o senelerdir hemen tum futbolcularina yonelik tasidiklari endiseyi beraberinde getirecektir: Tamam adam cok iyi ama, ya sakatlanirsa?

Yine de insane Rosicky gibi bir isme burun bukemiyor. Tesaduf bu ya, gectigimiz Pazar gunu Rosicky’i Emirates Cup’ta ciplak gozle izleme firsati bulmustum. O zaman da yazimda bir cumleyle gecirmis olsam da, Rosicky bana sakatliginin urkekliginden oldukca siyrilmis gozukmustu. Elbette, bir hazirlik maciyla ne kadar degerlendirebileceginiz muamma, ancak bazi hareketleri artik kafasinda ya sakatlanirsam korkusu olmadan yapabilmesi, bir futbolcunun sakatliktan kurtulma yolunda verdigi en onemli isarettir. Rosicky’de bunu gordum. (Rosicky’nin cektigim bir iki resmini asagida bulabilirsiniz.)



Rosicky’nin Arsenal’in zengin orta sahasinda onemli bir alternatif oldugunu da gordum. Hatta Arsene Wenger, mac oncesi skorbordlardan canli yayinlanan roportajinda, orta sahada sayi olarak bir kisi eksik olduklarini ve bir transfer daha yapacaklarini soylemisti taraftarlara. Hal boyleyken, kelle olarak bir kisi eksik olduklarini dusundukleri bir yerdeki onemli bir oyuncusunu neden biraksin Wenger? Pek anlamiyorum. Bu nedenle bu bazi sitelere ucurulan haberin, tipik olarak, oyuncuyla anlasildi ama klubu puruz cikardi seklinde baglanacagini dusunuyorum.

Hazir bu bazi siteler demisken, son iki senedir moda olan bu durumun da Galatasaray’a dair nefret ettirenler listesine girdigini soylemek isterim. Kah Galatasaray dergisinde bir pozisyonda bulunanlar, kah bir yonetici tanidigi olanlar, ortalikta kendi egolarini tatmin veya baska sebeplerle isimler ucuruyorlar ve insanlarin duygularini somuruyorlar. Hadi bu kisilerin ucurduklari duyumlarin dogru oldugunu varsayalim. O zaman ortada cok daha buyuk bir sorun var. O kadar kuculmus ki bazi isimler, bu sitelerdeki cocuklara haber ucuruyorlar. Ne mantigi vardir bunun? Bu haberleri ucuran gerizekali midir, moron mudur? Bu isten ne kazanmaktadir? Sorgulamak lazim.

Bu haberleri ucuran yoksa da, Fossacimbom, Turkspor.net gibi komedi sitelere hala girip onlarin haberlerinin pesinden gidenlere gulmek lazim.

Neresinden bakarsaniz bakin, asagi tukurseniz sakal, yukari tukurseniz biyik durumu.

Sonuc olarak, her seye ragmen, umarim Rosicky Galatasarayli olur. Umarim son senelerde isimli gelip, buyuk hayalkirikligi yaratanlardan biri olmaz. Umarim Galatasaray artik bir kac sene O’nun mevkisine isim aramaz.

Devamı

Emirates Cup'taydim - Milan 1 Lyon 1 / Arsenal 3 Celtic 2



Bugun, bu sene dorduncusu duzenlenen Emirates Cup'in final gununde Emirates Stadyumundaydim. Oncelikle Milan-Lyon macini, sonrasinda ise Arsenal-Celtic maclarini izledim.

Milan-Lyon maci tipik hazirlik macinin otesine gecmedi. Elbette bunda, her iki takimin dun de bir musabaka oynamalarinin payi buyuktu. Maca hizli baslayan, oyunda genelde hakimiyeti elinde bulunduran takim Lyon olmasina ragmen, Milan'in bu genc kadrosuyla yine de maci kazanmaya yaklasmasi, buyuk takim huviyetinin nasil bir sey oldugunu gosteriyor bize. Son iki senede 2-0'dan mac vermeye alisan Galatasaray'in buyuk takimliktan ne kadar uzaklasmaya basladigini yuzumuze carptigi gibi..

Macla ilgili kisa notlarim:

  • Marco Amelia, Milan icin son derece dogru bir kaleci tercihi olmus. Buffon'dan sonra zaten Italya'nin en iyi kalecilerinden biri olarak gosteriliyordu; Milan'da daha buyuk bir cikis yapabilir. Milan'in iyi bir kaleciye cok ihtiyaci var senelerdir..
  • Seedorf, resmen yasli kurt. Artik hucumun arkasinda degil de, defansin onunde oynuyor ve tam da bu aralar Galatasaray'in ihtiyaci olan futbolcu goruntusu verdi. Cok cevval, basan degil; ama top ayagina geldiginde dogru yere acan, oyunun yonunu degistiren, defansin oyun kurma yukunu onlarin uzerinden alan bir oyuncu. Keske yasina ragmen, Turkiye'de bir iki sene izleyebilseydik..
  • Flamini oyunda kaldigi tum ilk yari boyu her topu ayagina aldiginda Arsenal taraftari tarafindan yuhalandi. Her zaman dedigim gibi, bizdeki Ingiliz hayrani ezik NTVSpor tarzindaki kanal yorumculari-spikerleri, her daim efendim hic Ingiltere'de boyle seyler oluyor mu tadinda takilirlar, misal Galatasarayli veya Fenerbahceli taraftarlar rakibe giden bir oyuncuyu yuhaladiklarinda. Bakiniz efendim oluyor; hem de ezeli rakibi olmayan bir takima gitmis bir oyuncu yuhalaniyor.
  • Flamini demisken, sene basinda adi bizimle gectiginde, kendisini sevmedigimden burun bukmustum, ama bugun izledigim Flamini orta sahamiza cok canlilik katardi. Gecmis olsun tabii; Polak nere, Grella nire, Flamini nire?
  • Yillarin efsane beki Zambrotta.. Artik bayagi agirlasmis..
  • Borriello harika bir yedek forvet bir takim icin. Bence Milan kalibresinde bir takimin birinci forveti olmamali, ancak ne olursa olsun yedekten gelecek bir Boriello her takim icin kazanctir..
  • Milan'in forvette oynattigi 1992 dogumlu Simone Verdi, cok ham henuz. Lakin kumasi var. Yine de bu sene bir iki mactan baska sans bulamaz.
  • Pato.. Bu cocukta ne buluyorlar cidden anlamiyorum.. Cok esnek bilekleri var, kabul.. Cok iyi bir kumasi var kabul.. Ama ne zaman izlesem, boyle gamsiz, pek dunya umurunda olmadan. yavas tempoda oynayan bu oyuncu hicbir zaman A sinifi topcu mertebesine ulasamaz benim gozumde. Aklini basina devsir Pato! :)
  • Lyon'daki Milan Pjanic.. 1990 dogumlu.. Hani bizde Arda Turan'a 20 milyon euro fiyat biciliyor ya.. Pjanic o zaman 80 milyon Euro olmali.. Bu Bosnak cocugun adini daha cok duyacagiz. Tam bir 10 numara. Son hareketlerde hala biraz ham, ancak bunu da gelistirecegi o kadar belli ki.. Oyun zekasina, teknigine hayran oldum. Lyon Juninho'dan sonra muhtesem bir 8 numaraya daha sahip..
  • Bizim icin adi gecen Ederson'u hic begenmedim. Gelip de takimin yerlerde surunen kalitesini bir anda yukari cekebilecek bir isim hic degil. Bu isimlere bakiyorum da, ah Lincoln ah, ne futbolcuydun sen diyorum..
  • Fenerbahce icin adi gecen Gomis'i izledim. Ah Allahim ne olur alsinlar dedim mac boyu. Guiza'yi opup baslarina koyarlar. Guiza hakikaten son vuruslarinda guvenini kaybetmis bir isim ama, topsuz oyunda yaptiklari, surekli pozisyon bulmak icin yaptigi kosulariyla bu Gomis'den cok daha iyi futbolcu bana gore..
  • Sol bek pozisyonunda oynayan Aly Cissokho'nun adi bir sure bizim icin gecti. Futbolcuyu bugun izledikten sonra diyebilirim ki, birakin genc Galatasaraylilarin hayalleriyle oynamayi. Super bir sol bek. Bir iki sene sonra A klas bir takima transfer yapar..
  • Yine bizim icin adi gecen (Lyon'un yarisi transfer sezonunda gecmis bizim basinda anlasilan), Kallstrom ise 10 dk oynadi sadece. Cok fazla topla bulusmadi, ama sahadaki durusu sanki bana cok kalinlasmis gibi geldi; hani boyle belini donduremeyen oyuncular vardir ya, oyle.. Yine de 10 dakika ile yorum yapmamak lazim tabii..
Sonuc olarak, Milan-Lyon maci Borriello ve Briand'in karsilikli golleriyle 1-1 bitti. Her iki takim da turnuvadaki iki macindan beraberlikle ayrilmis oldu..

Mactan cektigim cesitli fotolar hemen asagida.. Arsenal-Celtic mac yazisi da bu fotolarin altinda.. Celtic taraftarlarinin harika fotograflariyla birlikte..



Arsenal-Celtic macina gectigimizde ise, macin oncesinde Highbury Stadindan getirilip Emirates Stadyumuna takilan nostaljik saatin bulundugu kale arkasinda yerini alan Celtic taraftarlari, macin hazirlik maci atmosferinden farkli gececegini belli ediyorlardi. Hakikaten tum mac boyu da, hic susmadan takimlarina destek olarak, Celtic taraftarlarinin hakli unlerini nasil elde ettiklerini gostermis oldular.

Maca Arsenal cok hizli basladi. Theo Walcott ile sag taraftan israrla geldiler ve henuz 3. dakikada 19 yasindaki yetenekleri Jack Wilshere'in ara pasina hareketlenen Walcott'un asistinde Vela ile golu buldular. Bu dakikadan sonra da tum ilk yari boyunca Arsenal Celtic'i yari sahasindan cikarmadi denebilir. Celtic'in acikcasi ana ilk 11'ini vs. bilmedigimden, bu zayif goruntuleri sahaya surdukleri onbirle mi ilintiliydi yorumlayamadim. Ancak Arsenal'in Clichy, Djourou, sakatligini atlatmis gozuken Rosicky, bir kac yil icinde Ingilizler'in yeni Joe Cole'u olup magazin basinlarini mesgul edebilecek Jack Wilshere ve yine orta sahaya genc Afrikali on libero kontenjanindan kattiklari Frimpong ile Celtic orta sahasini ezdigi asikardi.

Nitekim pozisyonlari bulan da Arsenal idi, 45. dakikada Sagna ile 2-0'i bulan da.. Ancak ilk yarinin en guzel ani, genc Wilshere'nin kornerden gelen topa gelisine vurdugu volenin direkte patladigi andi. Hani bazi pozisyonlar vardir, gol olmamasi futbol adina cok huzun vericidir ya, iste o anlardan biriydi bu pozisyon.. Ah o kale direkleri, ne gollere engel oldu yarab!

Ikinci yariya Arsenal yine hizli basladi ve yine Walcott ile gelistirdikleri atakta, ikinci yarida oyuna giren Nasri ile skoru uclediler. Sonrasinda Celtic 60. dakikada 3 oyuncu degisikligine gitti.. Ne olduysa da ondan sonra oldu.. O zamana kadar cok fazla rakip kalede pozisyon uretemeyen Celtic, once penalti kazandi - bunu 60. dakikada oyuna giren oyuncularindan Samaras disari attiysa da, sonrasinda Murphy ve Sung-Yueng ile skoru 3-2'ye getirmeyi basardi. Kalan dakikalar baska gole izin vermedi ve hem macin hem de turnuvanin galibi Arsenal olmus oldu.

Celtic ise bu ilk canli izledigim maclarinda benim gonlumu taraftarlariyla fethetti. Susmak bilmediler. Skor 3-o'ken dahi tezahuratlarina devam ettiler. Yine 3-0'ken "You'll never walk alone" u soyleyip Arsenal taraftarini cildirttilar ve bastira bastira oyuncularinin en azindan kendilerine seref verecek bir iki gol atmasi icin her seyi yaptilar. Sonunda da 3-2 ile kaybetmis dahi olsalar, baslari dik ayrildilar sahadan. Sanirim Iskoclarin kaderi bu.. Serefleriyle kaybetmek Ingilizlere..

Emirates Stadina daha once de gitmistim, dolayisiyla stadyumun ne kadar harika oldugunu biliyordum. Tek dilegim Seyrantepe'nin bunun yarisi olmasi.. Gerci biliyorum ki, stadyum harika da olsa, koltuklarini Emirates gibi de yapsalar, yine ornegin hayvanmis gibi o koltuklarin uzerine cikip izlenecek maclar, ayaklar yine perisan olacak. Sanki normal yerde ayakta durunca ayni sey olmuyormus gibi. Yine mac sonrasinda izdihamlar olacak. Metroya giris cikista polis nizami saglamadigi, kimse kimseye saygi gostermediginden herkesin birbirini ezme cabasini gosterdigi anlarda, insan maca geldigine kufredecek.. ve bizim cocuklarimiz seneler sonra da Seyrantepe stadi yikilip, Bosluktepe stadi yapilirken bunlari soyleyecekler.. Ne kadar aci..

Neyse, burda noktayi koyup, bu macin fotograflarina gecelim..


Devamı