Aykut Kocaman: "Ne kokar, ne bulaşır.."

Aykut Kocaman gelecek sene Ankaraspor'un başında olmayacak..

Türk futbolunun nadir adam gibi adamlarından biri Aykut Kocaman. 

Ama hadi artık itiraf edelim; hiç de iyi bir teknik direktör değil Aykut Kocaman.. 

Aykut'un oynattığı futbol konusunda, bugüne kadar bana en doğru gelen tarifi babam yapmıştı: "Ne kokar, ne de bulaşır.." Gerçekten de Aykut Kocaman'ın teknik adamlığını yaptığı takımlar, sürekli pas yapmaya, topu ayağında tutmaya yönelik bir oyun oynamaya çalışsa da, ceza alanı çevresinde etkili olmaktan hep uzak kalmış, topu ayağında fazla tutmanın başarı olduğunu sanmıştır. 

2000 yılından beri yardımcı, 2003 yılından beri de teknik direktör olarak sürdürdüğü antrenörlük hayatında elle tutulur hiç bir başarısı yok. 2003-04 yılında İstanbulspor 1 puan farkla ligde kalabilmişti. Bir sonraki sezon Malatyaspor'a gitti, ancak sezonu tamamlayamadı. Sonrasında aynı senaryo Konyaspor'da da işledi..Daha sonra Ankaraspor'daki başarısızlığından sonra kendini nadasa çekti, tekrar Ankaraspor'a döndü; başarılı başladığı sezonda, ikinci yarıda neredeyse küme düşme potasına girecekti takımı..

Bütün bu başarısız yıllara rağmen, adamlığı sayesinde, Radikal Futbol ekiyle medyamıza hakim olmaya başlayan genç-romantik-futboldan gelmemiş-eski solcu yeni yazar tipleri tarafından hep yüceltildi Aykut Kocaman.. Aykut hocam da hocam dediler.. Başarısızlığından ötürü kendini nadasa çektiği dönemde, bakın öyle diğer antrenörler gibi sık takım değiştirmiyor dediler, ancak prensip nedeniyle ayrıldığı Ankaraspor'a geri gelişine hiç ses çıkarmadılar.. Türk medyasının her şart altında koruduğu adamlardan biri oldu Aykut..

Başka bir ülkede bu performansla hiç bir teknik adamın adı Milli Takım için geçemez örneğin.. Ancak Fatih Terim'in ayrılmasıyla, şimdilerde bile ara ara dillendirildiği üzere, Milli Takıma aday hocalardan biri olarak gösteriliyor Aykut Kocaman.. Hangi başarısıyla, hangi teknik adamlık kabiliyetiyle?

O yüzden, O'nu ön plana çıkaracak, övecek bir dolu yazı arasında, varsın biz de Kral Çıplak! diyelim.. Aykut kötü bir teknik direktör diyelim, "ne kokar, ne bulaşır.." diyelim..
Devamı

Galatasaray'ın Derbi Şanssızlıkları Volume 789508..


Aynı futbolu Fenerbahçe, Beşiktaş'a karşı oynasa, muhtemelen skor 1-5 olurdu..

Galatasaray oynayınca 2-1 oluyor..

Bunu sadece şansla açıklamak da mümkün mü bilmiyorum..

Ancak tüm Galatasaraylılar biliyordu ki, maç 0-0 giderken, topla oynama yüzdeleri 66'ya 34'ü gösterirken, Galatasaray birbiri ardına pozisyona girerken dahi, birazdan abuk subuk olmayacak bir gol yenebilir.. Nitekim yendi de.. Ardından aynı filmi ikinci yarıda bir kez daha yaşadık.. Yine pozisyona giren, oynayan Galatasaray, ancak skoru bulan Beşiktaş..

Sadece şans mı?

Büyük oranda şans olmakla birlikte bence başka bir takım faktörler de var bu senelerin derbiler başarısızlığında..

Öncelikle elbette psikolojik etmenler. Bana göre psikoloji, sporda yetenekten bile önemlidir. Yıllardan beri bunu iddia ederim. (Mustafa Denizli de bu iddiamın benzerini senelerdir dile getirir satır aralarında..) Çok yetenekli oyuncular dahi, o yeteneklerini ön plana çıkaran psikolojik etmenlerden soyutlanınca, yetenek fakiri haline gelebilirler.. 

Galatasaray'ın 10 senedir Kadıköy'de galip gelememesi, 13 yıldır İnönü'de tek bir galibiyetinin olması, öylesine bir psikolojik çöküntü yarattı ki, ne oralara giderken futbolcu tam inanıyor, ne de tam inansa dahi, bir küçük hatada geri düştüğü anda, "ulan yine biz oynayacağız, bunlar kazanacak" psikolojisine girmekten sıyrılamıyor.. Bu da vuruşlarında, kademesinde, oyun konsantrasyonunda hataları beraberinde getiriyor.. 

İkinci etmen olarak, Galatasaray'ın yıllardır hücumda ve savunmada duran toplarda bir türlü başarılı olamaması. Günümüz futbolunda büyük takımlar artık birbirine o kadar yakın ki, çoğu zaman sonucu belirleyen duran toplar oluyor. Lakin Galatasaray bu duran toplardan derbilerde hemen hiç gol bulamamasına karşın, hemen hepsinde de boncuk misali bir tane duran top golü yiyor.. Bu da yukarıdaki psikolojik çöküntüyle iç içe geçiyor..

Üçüncü etmen olarak, Galatasaray taraftarının sahip çıktığı oyuncuların, ya da şöyle diyelim, Galatasaray taraftarının iyi oyun olarak nitelediği futbolcu tipinin tarifi bana göre ön plana çıkıyor.. Örneğin, bu maçta 100 Galatasaray taraftarına sorsanız, 99'u Arda'nın mükemmel oynadığını söyler.. Oysa Arda orta sahada sürekli iyi şeyler yapıyor gözükmesine, her aldığında 2-3 çalım atmasına rağmen, ilk yarıdaki Kewell'a pası hariç en 4-5 pozisyonda pas vermesi, oyunu açması gereken noktalarda bunları yapmamış ve çalım sevdasıyla topu kaptırmıştır. Ancak topu kaptırana kadar yaptığı iki çalım göze hoş gözüktüğünden iyi oynadı olarak değerlendirilir. Oysa sonuca etki anlamında oldukça zayıf kalmıştır. Galatasaray'ın son senelerdeki derbi hüsranlarında orta sahada hakim olup, ceza alanı çevresinde üretkenlik getirmeyen bu tip futbolun ön plana çıkarılması da bence bir başarısızlık nedenidir.

Herşeye rağmen, yine de Galatasaray taraftarı bugün başı dik geziyor; Beşiktaşlının içinde ise adamlar bizden daha iyi oynadı ama şanslıydık düşüncesi var. O yüzden mutsuz yatmıyorum, ama bu derbi ritüelinden de sıkıldım artık..
Devamı