Yorumsuz..

Devamı

Aklı başında olmak..

Kadıköy'deki senaryoyu bir alttaki yazımda belirtmiştim.. Aşırı gergin, teslimiyetçi giden futbolcularla Kadıköy'de kazanamayacağımız çok belliydi.

Maçı da Arda'nın maç başlamadan önceki kavgasında kaybettiğimizi sanırım tüm Galatasaraylılar düşünmüştür. Arda'nın Kurtlar Vadisi racon havaları, maalesef Galatasaray Kaptanı'ndan beklenen değil. O pozisyonda Arda'nın yerinde Cüneyt Tanman'ın olduğunu düşünün. Elin Brezilyalı sokak çocuğu tipli Christian'ı, Cüneyt Tanman'a değil tokat atmak, itmeyi bile düşünebilir miydi? İşte ne kadar şopar davranırsan, ne kadar seviyeni düşürürsen, o kadar başına çıkarlar. Galatasaray Kaptanı tribünlere oynamaya devam ediyor. Hakkıdır; zira o 10 numara ve kaptanlık o şekilde alındı; ancak şunu bilsin ki bu şekilde kaptanlığı çok uzun sürmez, bir geceyarısı operasyonuyla çekerler o pazubandı kolundan..

Bu gerginlik sonrası, maç başladığında senaryo çok belliydi. O kadar donuk, o kadar sönük başladı ki Galatasaray oyuna, artık mesele Fener'in golünün kaçıncı dakikada geleceği idi. Nitekim ofsayt da olsa bir golle skoru hemen buldular. Sonrasında son 10 senedeki filmi izlemeye devam ettik. Fenerbahçe maçı istedi, Galatasaraylı oyuncular paralize olmuş şekilde donakaldılar..

Maçta ilk gol ofsayt, ikincisi penaltı değil. Ancak hiç bir Galatasaraylının bunu gündeme getirmeye mecali yok. Zira takımlarında sahaya yürek koyan bir tane dahi isim yok. Acı olan budur.

Bana göre Galatasaray'ın Kadıköy'de kazanmasının reçetesi şöyle:

1. Taktik değişmeli: Artık her sene Kadıköy'e yenmeye gidiyoruz şeklindeki söylemlerden vazgeçilmeli. Şampiyonlar Ligi'ndeki büyük takımlar, Milan, Manchester United, zor deplasmanlara nasıl gidiyorsa öyle gidilmeli. Yani önce beraberlik düşünülmeli, bunun için sahaya orta sahası sağlam, basan bir kadro çıkarılmalı. Sonrasında bir - iki tane sıkıştırıp kazanırsan ne ala; öteki taktirde hedef beraberlik olmalı. Zira Fenerbahçe'nin Ali Sami Yen'e gelişleri de hep bu şekilde oluyor.

2. Yöneticiler ve teknik kadro, maç öncesi, bu maçın diğer maçlardan bir farkı olmadığına dair, kendilerinin dahi inanmadığı, suni rahatlık yaratma amaçlı söylemlerden vazgeçmeliler. Fenerbahçe camiası, Galatasaray maçlarını bir bayram olarak görürken, Galatasaray camiası profesyonelce hazırlanmaya çalışıyor. Oysa kazın ayağı öyle değil. Ne kadar önem addedersen, o kadar içten istersin. Andre Santos, Christian gibi bu sene gelmiş isimler, daha 3-4 hafta önce kendilerine geçmiş yılların Galatasaray maçlarının izletildiğinden bahsediyordu. O isimlerin, camia için bu maçın önemini bu şekilde kavramalarından sonra sahaya koydukları yürek şaşırtıcı olmamalı.

3. Ne olursa olsun, gerginlikten kaçınılmalı. Bu maç öncesi hafta boyunca Keita'nın kırmızı kart göreceğini söyleyip durdum. Zira çok belli karşı yakanın çocuklarının O'nu tahrik etmek üzere oynayacağı. Aşırı rahat olunmalı. Her şeye gülüp geçilmeli; ancak o şekilde ibreyi tersine döndürüp rakibinizi sinirlendirebilir ve balansını bozabilirsiniz. Fenerbahçe Stadındaki seyirci ne yaparsa yapsın; o adamların profesyonel bir oyuncuyu alıp öldürecek halleri yok ya? Sizden güvenli kimse yok orda; asıl oraya kelle koltukta giden taraftar korkmalı..

4. Galatasaray yönetimi transfer politikasını gözden geçirmeli. Artık Playstation oyunlarından oyuncu alma politikalarından vazgeçmeliler; orta sahaya güçlü, kuvvetli, basan bir ön libero almaktansa, transfer politikanızı 3 senelik sakat Linderoth, ne olduğunu hala kanıtlayamamış Topal ve artık üzerine çok yük binen Ayhan'a güvenerek, orta saha tercihinizi Elano'dan yana kullanırsanız, böyle zorluk derecesi yüksek maçlarda daha çok kaybedersiniz.

5. Galatasaray yönetiminden bağımsız tek reçete maddem bu: Dirayetli, namuslu, yetenekli hakem üçlüleri Türk futboluna gelmeli. İşte en umudum olmayan madde budur.
Devamı