Dorian Gray Filmine Gitmeyin..

Oscar Wilde'ın "The Picture of Dorian Gray" romanını okumadım. Ancak merak ettiğim hikayelerden biriydi. Londra'da Dorian Gray'in Oliver Parker tarafından bu sene çekilen uyarlamasının 9 Eylül'de vizyona girdiğini görünce, bu filmi izlemeliyim dedim. Ancak filmden çıkarken içimde yer alan duygu, tam bir hayalkırıklığı idi.

Başrollerde Ben Barnes ve Colin Firth'ün oynadığı film, Colin Firth hariç oyunculuk anlamında kelimenin tam anlamıyla sınıfta kalıyor. Filmden çıktığımda 100 yılı aşkın bir süredir Dorian Gray olarak ününü sürdüren bir yapıt bu kadar sıradan olamaz düşüncesine sahiptim. Çünkü film kesinlikle Dorian Gray adlı gencin ruhunu şeytana satma sürecine nasıl geldiğine dair hiç bir şey anlatmazken, aynı zamanda karakterler arasındaki ilişkilerin nasıl geliştiğini film boyunca kesinlikle anlayamıyorsunuz. Lord Henry ve ressam Basil Hallward'ın Dorian'a olan düşkünlüklerinin nasıl geliştiği, neden böyle olduğu vs. hiç bir şey anlatılmıyor. Hele ki Dorian'ın aşkı Sybil'a olan tutkusuna dair en ufak bir gösterge yok. Basit bir şekilde tanışıp, sevişip, sonra da ayrılıyorlar.

Film Dorian'ın Londra'ya gelmesi, bir anda Basil'in resmini yapması ve Lord Henry ile tanışması; sonrasında Sybil ile tanışıp, sevişip, Dorian'ın ruhunu satması ile ayrılması ve kızın ölümü, sonrasında bol bol estetik dahi olmayan sevişme sahneleri, sonrasında Dorian'ın yıllar sonra yeniden geri dönüşü ve lanetten kurtulmak istemesi ve arada yine aptal sevişme sahneleri ile sürüp gidiyor. Filmin içine bu seks sahneleri (hiç biri hardcore değil, softcore değil, abuk subuk ne olduğu belli olmayan sahneler) öylesine serpiştirilmişki, orjinal kitapta olmamasına rağmen, erkek ressam Basil ile de seviştirilmiş Dorian.

Başta da belirttiğim gibi, Oscar Wilde'ın kitabının bu olduğuna inanamamıştım filmden çıkarken. Küçük bir araştırma ile görüyorum ki, senaryo kitaba da bağlı kalmamış zaten. Ortaya çıkan bu rezalet filmin gerekçelerinden biri de bu elbette..

Sonuç olarak, Türkiye'ye gelecek mi bilmiyorum; ama gelirse sakın gitmeyin, paranıza da yazık etmeyin. Son yıllarda izlediğim en kötü filmlerden biri.
Devamı

İngiltere Manchester derbisine kilitlendi


Hala İngiltere'deyim ve bu nedenle bu aralar futbolla ilgili yazılarım genellikle İngiltere menşeini taşıyor.

İngiltere futbolu şu anda yarın oynanacak Manchester United - Manchester City maçına kilitlenmiş durumda. Carlos Tevez'in transferi sırasında iki klüp arasında başlayan gerginlik ateşi, karşılıklı açıklamalar sonrasında yarınki maç öncesi en üst safhaya taşınmış durumda.

Bütün ateşi yakan da Sir Alex Ferguson. Hep söylüyorum ya, Türk futbolundaki yöneticilerin açıklamalarını, teknik adamların davranışlarını eleştirip, İngiltere futbolunu örnek gösterenler, İngiliz futbol dünyasını bir gram olsun takip etmiyorlar diye; işte Alex Ferguson'ın Manchester City'i hedef alan farklı zamanlarda yapılmış aşağıdaki açıklamalarını okurlarsa, bir teknik adamın rakibine bundan daha fazla saldırıp saldıramayacağını belki değerlendirebilirler.

Alex Ferguson Manchester City'i açıkça küçük bir klüp ve aynı zamanda ufak bir mentaliteye sahip bir takım olarak niteledi. Bu ağır açıklamadan sonra, Tevez'in City'e transferi sırasında, Manchester şehrindeki billboard'lara asılan ve sanki City'e gelerek asıl şimdi şehre gelmiş vurgusu yapılan aşağıdaki reklam üzerine, bu aptal poster bizi üzüyor; bu resmen kendini beğenmişlik, kibirlilik, münasebetsizliğin bir göstergesi şeklindeki açıklamaları izledi.


Ferguson bununla yetinmedi; geçen hafta içinde City maçını derbi olarak görmediğini ve kendisi için asıl derbinin hala Liverpool olduğunu belirtti. Bir başka açıklamasında, Tevez'in yokluğunu ya da varlığını önemsemediğini, ancak Adebayor'un oynamayacak olmasına sevindiğini söyledi. Son olarak da, Adebayor'un City ile anlaşmaya vardıktan sonra kendilerini aradığını ve aslında United'a gelmek istediğini söylediğini açıkladı.

Yani Ferguson şehrin diğer yakasında, yeni mali gücüyle kendisinin karşısına rakip olarak çıkmaya hazırlanan City'e yönelik, her türlü bel altı darbeyle onları henüz yolun başında sinirlendirip, rotalarından çıkarmak için herşeyi yapmaya kararlı olduğunu maç öncesinde açıklamalarıyla göstermiş oldu.

Ancak bu sefer sert kayaya çarpmış durumda. Zira karşısında, eski öğrencisi ve o dönemde dahi Ferguson'ın "hair-dryer" olarak bilinen soyunma odasında futbolcularına her türlü saygıdan yoksun bağırış çağırışlarına karşılık veren bir kaç futbolcusundan biri olan Mark Hughes var. Öyle ki, ilk karşılaşmaları hoca-öğrenci ilişkisinden önce Milli takım seviyesinde bir maçta olmuş. İskoçya-Galler arasında oynanan ve Ferguson'ın İskoçya'nın yardımcı hocası olduğu, Hughes'un ise Galler forması giydiği dönemde oynanan maçta, Ferguson her zamanki sinirli tavırlarıyla saha kenarında bağırığ çağırıyormuş.. Hughes sonunda dayanamamış ve yanına giderek çenesini kapamasını söylemiş ve küfürleşmişler.. İşte sonrasında hocasıyken de Sir'e karşı dik durabilen Mark Hughes aynen şöyle bir demeç verdi: Manchester United'ı yere sermek istiyorum - burunlarını kırmak istiyorum. (Böyle çeviriyorum "knock Manchester United off their perch" ifadesini; daha güzel çeviriyi yorumlarda yapabilirsiniz.) Bu cümleyi zamanında, 1986 yılında Alex Ferguson aynen şu şekilde kullanmış: " I want to knock Liverpool off their fucking perch"

Gördüğünüz gibi iki teknik adam arasındaki bu söz düellosu yarınki maçı bambaşka bir diyara taşımış durumda. Ferguson'ın 23 sene önce kendisine koyduğu Liverpool'u yerinden etmek hedefini kendisi için benimsemiş öğrencisi karşısında. Lakin Ferguson hala kurt Ferguson ve şu anda hala oyunun kurallarını O belirliyor. Bu haliyle dahi ne kadar önemli bir lider olduğunu gösteriyor..

Yarın bir çok forvet oyuncusundan yoksun City, muhtemelen United'a kaybedecek. Ama önemli olan galiptir bu yolda mağlup tadını kamuoyunda bırakabilmek olacak.


Not: Alex Ferguson'ın seçmece açıklamalarının İngilizce full metinleri:

"Manchester City is a small club with a small club mentality"

“That stupid poster upset us. It showed an arrogance, it was naughty, it showed a cockiness that wasn’t required at the time because they hadn’t done anything. The season hadn’t even started.”

“To me Liverpool will always be the derby game. It is just because of the history. When I came down here they were the king-pins of England. They had won four European Cups and quite a few league titles. My aim was to do well against them and to try and turn that round. It is hard for me to go against history.”

“It [Tevez's absence] doesn’t bother me one bit – I think their best player is not playing. Adebayor has been their star player, there is no question about that. He has scored in every game. That’s their loss really.”

"At the last minute, from what I can gather, either Adebayor or his agent phoned us after they had agreed a deal with City and then did the same with Chelsea"

Hughes tarafında ise:

"Asked if “knocking United off their perch would be his greatest achievement,” he said: “Absolutely. They’ve been successful over a significant period of football history, so to be able to overcome them or maybe change the make-up of the Premier League is a challenge in itself. To be able to do that you have to be able to overcome teams and clubs like Manchester United.”"
Devamı