Klasik Alex hareketi bu sefer Trabzon'daydı..

Biliyorsunuz bizim ligimizde hakemlerin kafasında oyuncular, Erman Toroğlu'nun yönlendirmelerine göre şekilleniyor. Buna göre bazı oyuncular önceden mimli olup, ne yaparlarsa yapsınlar hakemlere yaranamıyorlar. Bazı oyuncular ise, sevimli - zararsız addedilip, ona göre itimas zincirinde yerlerini alıyorlar. 

Alex de Souza da bunlardan biri. Çok takdir ettiğim, Fenerbahçe'lilerin yeterince kıymetini bilmediklerini düşündüğüm ve saha dışında tam bir beyefendi olan Alex, saha içinde ise zor anlarda çoğu zaman kendini kaybedebiliyor.. ve bu anlarda artık klasikleşen hareketini sergiliyor.. Rakip oyuncuya, adeta ayağını kırmak istercesine, tabanıyla basıyor Alex.. Bunu her sene en az 3 kez yapıyor, ancak henüz bir kırmızı kart görmüş değil. 

Beşiktaş'ın şampiyonluk görüntülerine yer verilmesinden ötürü, Alex'in bu aynı hareketi Trabzonsporlu Giray'a yaptığı pek gündeme gelmedi yine..Oysa maç 1-1 iken bu harekete çıkmayan kırmızı kart belki de gelecek sene Trabzonspor'un Şampiyonlar Liginde oynayamamasına sebep olacak.. 

Üzerine su sıçrattı diye Galatasaraylı oyuncuyu direk kırmızı kartla atan hakemlerin yer aldığı bir ligde, çok da şaşırtıcı değil aslında. Ama biz yine de, ezber bozmak, tarihe bir not düşmek adına yazalım. Gelecek sene Alex aynı hareketi yaptığı zaman tekrar hatırlarız..
Devamı

Beşiktaş'ın 11. Şampiyonluğu -- 13 Değil!

Takip ettiğim kadarıyla yazılı ve görsel basında, Beşiktaş'ın kazandığı şampiyonluk 13. şampiyonluk olarak ilan ediliyor. 

Şu devirleri yaşayanlar olarak hepimiz biliyoruz ki, bu Beşiktaş'ın 11. şampiyonluğu. 

Diğer iki sözde şampiyonluk ise, Haluk Ulusoy Federasyonu zamanında Beşiktaş'ın ikinci yıldızı takabilmesi adına uydurulmuş iki şampiyonluktan ibaret.. Bilindiği gibi, rahmetli Cenk Koray'ın öncülüğünde başlatılan bu girişimle, Türkiye Ligi 1959'da kurulmadan önce, 1958 ve 1957 yılları arasında Beşiktaş'ın Türkiye'yi Şampiyon Klüpler Kupa'sında temsil ettiği gerekçesiyle iki şampiyonluk daha eklenmiş ve Beşiktaş o "şerefli" yıldızı göğsüne takmıştı.

Türkiye Ligi 1959 yılında kuruldu ve üzerinden 51 sezon geçti..

Galatasaray 17, Fenerbahçe 17, Beşiktaş 11, Trabzonspor 6 = Toplam 51 sezon. 

Ancak 51 yıla 53 şampiyonluk sığdırılıp Beşiktaş'ın şampiyonluğu 13'e çıkarılmaya çalışılıyor. 

Türkiye Ligi 1959 yılında kurulmadan önce, 1951-59 yılları arasında İstanbul Profesyonel Ligi oynandı. Bu ligde Galatasaray ve Fenerbahçe 3, Beşiktaş ise 2 şampiyonluk kazanıyor. Beşiktaş'ın Şampiyon Klüpler Kupasına (ŞKK) gittiği o iki sezonda ise İstanbul Liginde 1957 yılında beşinci, 1958 yılında ise dördüncü.. Peki neden dönemin Federasyonu Beşiktaş'ı yollamış ŞKK'na? Federasyon bu takımı belirlemek için, 1956-57, 1957-58 sezonlarında bir turnuva düzenliyor. Aynı Federasyon aynı adlı turnuvayı 1958-59 sezonunda bu sefer Türkiye Ligine yükselecek takımı belirlemek amacı ile düzenliyor ve o turnuvayı Kasımpaşa kazanıyor. 

1956-57 ve 1957-58 yıllarında aslında liginde beşinci ve dördüncü olan Beşiktaş, bu küçük turnuvaları kazandığı için, yıldız hesabına iki şampiyonluk daha eklendi.

Peki ya şampiyonluk sayısına?

Ona dokunmaya Ulusoy Federasyonu dahi cesaret edemedi. O dönemki Federasyonun yaptığı açıklamayı aynen kopyalıyorum:

TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU BASIN BÜLTENİ: YILDIZ TAŞIMA HAKKI



Tarih: 25.03.2002 

BASIN BÜLTENİ 

Beşiktaş Kulübümüzün Ligler Statüsünün 29/b maddesinde öngörülen hüküm ile ilgili başvurusu ve Yönetim Kurulumuzca 21 Mart 2002 tarihli toplantıda alınan karar hakkında yanlış anlamalara mahal vermemek ve spor kamuoyumuzun doğru bilgilendirilmesini temin amacıyla açıklamada bulunulması gerekli görülmüştür. 

Kulübümüz, Türkiye Profesyonel Ligi henüz kurulmamış iken Federasyonumuzca "Federasyon Kupası Şampiyonası" adı altında 1956-1959 yılları arasında üç kez düzenlenen müsabakalar neticesi kazanmış olduğu iki adet birinciliğin Lig Şampiyonluğu olduğu savı ile şampiyonluk sayısının 9 değil 11 olarak kabul edilerek ile iki altın yıldız taşıma hakkının tanınmasını talep etmiştir. 

Aynı içerikli bu ikinci talep de kabul görmemiştir. Anılan şampiyonalarda alınan birinciliklerin Lig şampiyonluğu olarak kabul edilmesi mümkün değildir. 

Yapılan incelemeler esnasında "Federasyon Kupası Şampiyonluğu"nun oynandığı yıllarda "Türkiye Profesyonel Ligi" ve "Türkiye Kupası" organizasyonlarının bulunmadığı, bu müsabakaların Federasyonumuzca ülkemizin genelinde düzenlenen ve birincilerine Türkiye’yi yurtdışında temsil hakkı tanınan nevi şahsına münhasır organizasyonlar olduğu değerlendirilmiştir. 

Federasyon Kupası Şampiyonalarında alınan birinciliklerin Türkiye Ligi Şampiyonluğu olarak kabulü mümkün olmamakla birlikte yukarıda sunulan nedenlerle bu birinciliklerin Ligler Statüsünün 29/b maddesinde öngörülen sayı hesabı açısından dikkate alınması Yönetim Kurulumuzca hakkaniyete uygun bulunmuştur. 

Türkiye Profesyonel Liglerinin 1959 yılında başlamış olduğundan tereddüt yoktur. Bu dönemden önce mahalli ligler ve 1956-1959 yılları arasında da ülke çapında "Federasyon Kupası Şampiyonası" oynanmıştır. 

1956-1957, 1957-1958, 1958-1959 sezonlarında gerçekleşen "Federasyon Kupası Şampiyonası"nın 1959 yılından sonra devam eden lig şampiyonası veya Türkiye Kupası’nın birinin ilk hali olarak kabul etmek mümkün değildir. 

Bu şampiyona bölgesel yarışmalarda başarılı olan kulüplerin yarıştıkları sui generis (nev-i şahsına münhasır) nitelikli bir şampiyonadır. 

Bu sebeple bu şampiyonada iki defa birincilik kazanmış Beşiktaş Jimnastik Kulübü ile bir kere birincilik kazanmış Kasımpaşa Kulübünün bu başarılarının Türkiye Profesyonel Ligi şampiyonluğu olarak kabulü mümkün değildir. 

Ancak bu müsabakaların Federasyonumuzca ülke çapında düzenlenmiş olması, düzenlendikleri dönemde ayrıca ulusal bir lig organizasyonunun mevcut olmaması ve birincilerine ülkemizi uluslar arası yarışmalarda temsil etme hakkı tanınmış olması sebeplerinin hepsi bir arada değerlendirilerek bu kulüplerimizin anılan turnuvalarda aldıkları birinciliklerin Ligler Statüsünün 29/b (10/1) (2001) fıkrasında ön görülen hak açısından gerekli sayı hesabına dahil edilmesine karar verilmiştir. 

Spor Kamuoyunun dikkatine saygı ile sunulur. 

Türkiye Futbol Federasyonu


Görüldüğü gibi, Beşiktaş'ın şampiyonluk sayısının arttırılmadığı, sadece yıldız takabilmesi için, yıldız hesabına artı iki çentik atıldığı vurgulanıyor tabir-i caizse.. Bu gerçek ortadayken ve üzerinden sadece 7 yıl geçmişken, medya dezenformasyon ile bu sayıyı şimdiden 13'e çıkarmış durumda. Bizim neslimiz bunu hatırlayacak, ancak bir süre sonra bu unutulacak ve bu artı 2 rakamı doğru bilinen yalanlar sınıfından hayatımızın bir parçası haline gelecek..

O yüzden şimdiden buna bir dur denmeli. Beşiktaş'ın şampiyonluğu 11'dir ve eminim ki gerçek Beşiktaşlılar da bu "Beşiktaşlı duruşu"na yakışmayan sahte şampiyonluklardan kurtulmayı en az bizim kadar temenni ediyorlardır..

(1956 yılında Türkiye'yi ŞKK'nda İstanbul Profesyonel Ligi şampiyonu sıfatıyla Galatasaray'ın temsil ettiğini ve aynı gerekçeyle Galatasaray'a da yıldız hesabında artı bir verilmesi gerektiğine değinmiyorum bile. Zira dediğim gibi, biz Galatasaraylılar olarak böyle suni artıların peşinde değiliz. Gerçek Beşiktaşlıların da olmaması gerektiğine inandığım gibi..)

Bu vesileyle Beşiktaş'ın 11. şampiyonluğunu kutlarım.

Devamı

Yerliler Çetesi

Galatasaray'da belki de sezonun başarısızlıkla geçmesinin bir numaralı sebebi bu. 

2008-09 sezonunda şampiyonluğun Türk oyuncuların sorumluluk aldığı son haftalarda gelmesi, bir sonraki sezon için büyük bir tehlike getiriyordu. Ama kimse bunu göremedi. Üstüne bir de her türlü gruplaşmanın lideri olabilecek olsa da, son noktada zekasıyla o gruplaşmaları takımın lehine çevirebilen Hakan Şükür de takımdan ayrılınca, yerliler çetesinin elebaşlığı 21 yaşında "abi çekmek", "biz.. yaparız..ederiz.." raconuyla konuşmaya başlayan Arda Turan'a kaldı. 

Arda kimine göre sezonun en başarılı futbolcusu Galatasaray'da.

Bana göre ise, bu seneki başarısızlığın bir numaralı sorumlularından; eğer yönetim ve teknik yönetim bacaklarını soyutlarsak..

Arda takım içi liderliğe soyunurken, henüz buna hazır olmadığını gösteren her şeyi yaptı sezon boyunca.. Önce Harry Kewell'ın gelmesiyle sol kanatta oynamasının tehlikeye girmesi üzerine abuk sabuk açıklamalar yaptı; hatta bunu Galatasaray dergisinde bence sol kanatta ben oynamalıyım demeye kadar götürdü.. Sonrasında, malum Hertha Berlin maçındaki kaptanlık hadisesi sonrası bu saatten sonra ikinci kaptanlığı kabul etmem şeklindeki açıklamasıyla ve bariz bir şekilde ilk yarıda takımı sürükleyen Lincoln'e cephe almasıyla takım içindeki ayrımcılığı körükledi..

Sonrasında bütün sene çıkardığı olayları, her gece klübünün açılışında baş köşede yer alışlarını vs. saymayacağım. Zira yazının konusu bu değil.. En nihayetinde geldiğimiz noktada, bu genç adam Galatasaray gibi bir klüpte demeç verip, Bülent Korkmaz devam etmeli deme cüretini bile kendinde bulacak noktaya geldi... 

O Bülent Korkmaz da, takımda Türk oyuncular çok karakterli, onlar kadar karakterli yabancı oyuncular da alınırsa başarı gelir deme garabetini bize yaşatırken, aynı zamanda neden asla ama asla iyi bir teknik direktör olamayacağını da gösteriyordu..

Galatasaray'ın gelecek sene başına geçecek teknik adamını, dokusu çok sorunlu bir futbolcu topluluğu bekliyor. O yüzden, o teknik adamın sorunu, 4-4-2 mi 4-3-3 mü vs. olmayacak; aksine daha zor bir şekilde bu bölünmüş, dengesini kaybetmiş genç adamlardan yine bir takım yaratabilmek olacaktır.. Bu nedenle bana göre gelecek sene şampiyon olması en zor takım Galatasaray'dır.. 

Bunları neden mi yazıyorum? Önce Beşiktaşlı Cissé'nin yaptığı şu açıklamayı okuduktan sonra:

Galatasaray ve Fenerbahçe'nin bu sezon neden başarısız olduğu konusuna da değinen Cissé, "Geçen Pazar Milan Baros ve Shabani Nonda'yla da bu konuyu konuştum. Fenerbahçe'de olduğu gibi Cimbom'da da yabancı futbocularla yerliler arasında uyum sağlanamadı. Hattâ Galatasaray'ın stoperi Meira, çok tuhaf koşullarla Zenit St-Petersburg'a kaçtı" dedi.

(Kaynak: Fransa'nın So Foot dergisi (turkspor.net'e göre..))

Ve sonra, şu an Beşiktaş'ın şampiyonluk görüntülerini izlerken, takımda neredeyse tüm ikinci yarıda yedek kalmış Zapotocny'nin sevincini, arkadaşlarıyla kenetlenmesini izlerken..

NBA'deki klişeyle, iyi hücum maç, iyi savunma şampiyonluk getirir derler.. Buna bir de arkadaşlığı eklemek lazım galiba..

Devamı

Harry Kewell: Sezona Veda





Tüm tribünleri dolaşarak, Bülent Uygun'u da tebrik ederek, sezona veda etti Oz Büyücüsü.. Bu kötü sezonun nadir güzelliklerinden birisin Harry.. Seneye çok daha fazla şey bekliyoruz senden.. ve.. ah ne güzel yakışırdı kaptanlık pazubandı sana..

Not: Resimler kendi çekimimdir.
Devamı

Futbol garip bir oyun..



Çoğu zaman tuhaf tesadüfleri de içinde barındıran..

İlahi adalet mi demek lazım, yoksa oh olsun mu? Ya da hiç bir şey demeyip vakur kalmak mı?



Geçen sene Konya'da buz üstünde oynatılması dayatılan takımda belki de kariyerini bırakarak sahadan çıkan genç fidan Uğur Uçar, 3 dakika da olsa oynayarak bugün 1 seneyi aşkın bir süre sonra sahalara döndü..

Tam da Konyaspor düşerken..

Hoşgeldin Uğur.. Umarım toparlarsın ve eski günlerinden daha iyi olarak o hep hayalini kurduğun kaptanlıkla Galatasaray'a veda edersin seneler sonra..

Not: Resim bugün maçta kendi çektiğim resimdir.

Devamı