Galatasaray-Karpaty macinin ogrettigi 10 sey


1. Harry Kewell, bu takimin gercek lideridir.

Bakmayin 21 yasinda kaptan yapilip, Metin Oktay'lastirilmaya calisilan tifil cocuklara. Onlar saha disindaki agirliklarini gozluk takarak yaratmaya calisiyorlar. Diger tarafta ise, sezon basinda gonderilmek istenen, 19 numarali formasi alinip adeta diger yabancilar karsisinda tenzil-i rutbeye ugrayan, buna ragmen sakatliktan ciktigi bir sezon sonrasinda, yine en dandik maclarda dahi elinden gelenin en fazlasini vermeye calisan, skor 0-2 olup herkesin basi yere dustugunde, alkislarla, bagirarak takim arkadaslarini ayaga kaldirmaya calisan ve yetmeyip ikinci yaridaki futboluyla az da olsa tur umitlerinin surmesini saglayan Harry Kewell, bu takimin gercek lideridir.

2. Milan Baros, iyi bir Galatasaray'da oynasa, su ana kadar tum rekorlari alt ust edebilirdi.

Galatasaray'a katildigi gunden beri, tum zamanlarin en kotu orta sahalariyla oynamasina ragmen, 68 resmi macta 44 gole imza atan Milan Baros, eger gecmis yillarin hatirlarda kalan orta sahalarina sahip Galatasaray'inda oynasa herhalde mac basina 1 gol ortalamasini tutturabilirdi.

3. Aykut Ercetin, Fenerbahce'nin 8. kalecisi Mert kadar bile kaleci degildir.

28 yasina gelip, hala bir arpa boyu ilerleyemeyen, bu takimda kalmasinda, kimilerine gore cok iyi roportajlar vermesi disinda olumlu bir nedene baglayamayacagimiz, "Cech, Buffon gelmiyorsa, kaleciye ne gerek var"in mucidi, Aykut Ercetin 6 ayda Saracogullarinda, Anfield'larda dimdik duran Onur Kivrak'in O'su kadar dahi isik sacamamistir geride kalan 7 senesinde ve artik bu takimdan ayrilmayi sonuna kadar hak ediyordur.

4. Ali Sami Yen tribunleri, karabasanda karsisiniza cikan kotu bir sirkten ibarettir.

Turk Telekom stadi devreye girene kadar, Galatasaray'in bu kaotik, iclere islemis, insanlari maca gitmekten sogutan karabasan Ali Sami Yen stadyumu ortamindan cikmasi mumkun degildir. Hatta bu "saldir Galaaatasaray"li tinilarin, yakin zamanda yeni stadi da karabasana cevirmesi muhtemeldir.

5. Adnan Polat'in saha kenarinda camiaya verdigi surat ifadesi, 10 tane roportajla temizlenemeyecek derecede sinerji somurmektedir.

Transfer yapamamanin, takimin rezil oynamasinin verdigi moralsizlikle, baskanin saha kenarinda sanki bunlarda hicbir sorumlulugu olmayan bir taraftar gibi takindigi hosnutsuz ifadeler, Galatasaray tarihinin en cok demec veren baskaninin, 10 tane roportajla dahi temizleyemeyecegi noktada camiaya moralsizlik asilamaktadir. Baskanin yapmasi gereken saha kenarinda somurtmak degil, takimin daha iyi olmasi icin elinden geleni bir an once kapali kapilar ardinda yapmaktir.

6. Hakan Balta, muthis formsuz gecen bir sezonun ardindan basladigi bu sezonda da alternatifsizligin girdabinda gerilemektedir.

Hakan Balta'ya alternatif olarak alinan Caglar Birinci'nin bir an once sure almaya baslamasi ve Hakan'i tehdit eden bir unsur olup olamayacagini gostermesi gerekmektedir. Aksi taktirde, ikinci golde kafayla, ayakla herhangi bir uzvuyla uzaklastirabilecegi bir topu gogsuyle disari birakma laubaliliginde olan Balta'nin kendisini bu goruntuden uzaklastirmasi oldukca zor gozukmektedir.

7. Galatasaray'in boylesine bir rakibe karsi 2-0 geriye dustukten sonra dahi cift forvete donememesi, forvet alternatifsizligini gozler onune sermektedir.

Teknik Direktor Rijkaard, Mehmet Batdal sakatlanmasa yine meshur sisteminden vazgecip 2 forvete doner miydi bilinmez, ama donmek isteyeseydi dahi elinde bunu yapmasini saglayacak gercek forvet yoktu. Buna ragmen, Galatasaray son senesinden ders almayarak, tum sezona surekli sakatlanan, sadece iki, rakamla 2 forvetle girmekte ve devsirme forvetlerden sezon boyu medet umacagini gostermektedir.

8. Galatasaray'in kornerlerini ve frikiklerini Arda'nin atmasi bir camia kuralidir.

Bu takimda en fazla lobisi kuvvetli yerli oyuncular frikikleri ve duran toplari kullanirlar. Takima David Beckham gelse duran toplari o oyuncularin "Galatasaray ruhuyla" daha iyi kullanacagina inanilir ve tum duran toplar bu oyuncularin ayaklarinda harcanmaya devam ederler.

9. "Kendisini bu maclarda gostermeyecekse, hangi maclarda gosterecek" ci Serdar Ozkan, camiaya umut verecek baslangici yapamamistir.

Pino'nun sakatlandigi bir ortamda sans bulan Serdar Ozkan'in, once atesli bir rahatsizlik gecirerek Sivas macinda, sonra da sans buldugu Avrupa macinda sergiledigi futbol, kendisi alindiginda kalkan kaslari indirmek bir yana, bu adamdan bir halt olmazcilarin elini guclendirmistir. Kaotik bir sezonda, bu performansiyla var olmayi basarmasi oldukca zor gozukmektedir.

10. Bursaspor macinda alinacak bir maglubiyet cok seye gebedir.

Galatasaray'in uzun yillardir bu kadar kotu bir giris yapmadigi sezonda, ilk iki macini sifir puanla gecmesi ve Avrupa'dan elenme noktasina gelmesinin faturasini birileri mutlaka odeyecektir. Kimin olacagini yasayacak ve gorecegiz.
Devamı

Teofilo Fener'e karsi baslarsa..

Trabzonspor, kaldigi yerden devam ediyor. Bana gore Turkiye'nin en iyi bir kac hocasindan biri olan Senol Gunes'in elinin degdigi andan itibaren tum oyuncularinin performansi yukselen, surekli pozitif oyunu kovalayan takimi bu seneye de iyi basladi.

Once sampiyon Bursaspor'u 3-0'la gectiler, sonrasinda gecen yillara gore daha guclu olmasi beklenen Ankaragucu'nu deplasmanda 2-0 ile. Her iki macta atilan 5 golun arkasinda da hepinizin bildigi gibi Teofilo Gutierrez'in adi vardi.

Gecen seneyi 0 golle kapamis bu duygusal oyuncu acisindan bu sezon baslangici cok onemlidir. Ancak daha onemli olan Trabzonspor'un kadro derinliginin yedekten Yattara ve Umut Bulut'u sokabilecek seviyeye yukselmis olmasidir. Acikcasi bu kadronun elbette Liverpool'u elemesi zor, ancak tuttururlarsa her seyin de olabilecegini belirtmek lazim.

Benim yazi basliginda yazdigim ve asil deginmek istedigim konu ise 5 gollu Teofilo'nun bu hafta Fenerbahce'ye karsi baslayip baslamamasina yonelik. Teofilo attigi goller ne kadar belesci golleri gozukse de, aslinda cok statik bir oyuncu degil. Cok fazla dolasan, surekli arayan, arkadaslariyla duvar olabilen ve top da tutabilen bir oyuncu. Bu haliyle, bu anlattigim oyuncunun mutlaka ilk 11 baslamasi gerekir degil mi?

Belki bir cok macta evet, ama Fenerbahce macinda hayir. Fenerbahce'nin son senelerde gordugumuz uzere, yirtici forvetlere karsi zorlanan bir gobek savunmasi var. Teofilo gibi nazik oyunculari kucaginda buldu mu sindiren Bilica - Lugano ikilisi, kendileri gibi mucadeleci, hircin forvetler karsisinda zor durumlara dusuyorlar, dengeleri bozuluyor.

Bu yuzden, bana gore, Trabzonspor Fenerbahce karsisinda galip gelmek istiyorsa, ilk baslatacagi adam Umut Bulut olmali. Belki Umut'un Teofilo'nun arkasinda yer aldigi bir duzeni de oturtabilir Senol hoca, Burak Yilmaz' i keserek. Nasil yapar, ne sekilde yapar bilemem, ama Teofilo'nun tek forvet oynayacagi Trabzon'un Fenerbahce'ye karsi galip gelmesinin cok zor olacagini bilirim. Umarim yanilirim, umarim ne sekilde olursa olsun, kazanan Trabzonspor olur.
Devamı

Kuvvetli bir Anadolu takimi olarak Galatasaray

Galatasaray'in 9 senedir bize izlettigi malum deplasman maclarindan birisi daha yasandi haftasonu.

Artik o kadar kaniksandi ki bu durum, bu kadro yapisi, bu mantalite ile takimin bu hafta Bursaspor'a karsi kazanmasi halinde dahi Eskisehirspor deplasmaninda Sivas macindan cok farkli bir goruntu ortaya koymayacagini artik herkes tahmin ediyor.

Galatasaray artik kuvvetli bir Anadolu takimi. Her sene 50 kusur, 60 puanlarda puan toplayacak, zor maclarda tokezleyecek, ama arada bir sahlanip uc puana ulasacak, evinde vur-kir parcala, taraftarla daha cok galibiyet alacak, ama deplasmanda sinecek bir takim.

Bu kadronun (yonetim-futbolcu-hatta taraftar mantalitesi) degismemesi durumunda bundan farkli bir sonuc beklemeyelim. Kaniksamak lazim.

Galatasaray'a Mustafa Sarp geldiginde aynen soyle yazmistim Mayis 2009'da:

"1980 doğumlu, Bursasporlu futbolcu.

Benim için anlamı ise beni tanıyanların bildiği üzere, çok büyük.

Mustafa Sarp benim için bir simge.

Mustafa Sarp'ın Galatasaray'a alındığı gün, benim için Galatasaray'in Yıldırım Demirören'in Beşiktaş'ı haline geldiğinin tescillendiği gün olacak.

Mustafa Sarp'ın Galatasaray'a alındığı gün, benim için hala içimde bir umut olarak yaşamaya devam eden, bu klüp benliğindeki sürekli ileriyi düşünen vizyonunu kaybetmedi düşüncesinin yitip gittiği gün olacak.

Mustafa Sarp'ın Galatasaray'a alındığı gün, benim Galatasaray'ın Bülent Korkmaz'lı ya da Bülent Korkmaz'sız, Erciyessporlu Bülent Korkmaz kafasıyla hareket etmeye devam ettiğinin kanıtı olacak.

Mustafa Sarp benim için bir simge.

Kendisinden özür diliyorum. Belki de çok başarılı olacaktır yedek bir futbolcu olarak. Bilemeyiz. Ama benim için simgesel olarak, Mustafa Sarp'in alındığı gün 2009-10 sezonuna dair umutlarımın da törpülendiği gün olacak. "

Gecen bir senede geriye donup baktigimda, hic yanilmadigimi goruyorum. Galatasaray, son 9 senedir ustaca ordugu duvarlarla sonunda basardi ve 2010-11 sezonunda resmen bir Anadolu takimi haline geldi.

Ne acidir ki, bunu artik herkes goruyor. Rakip de goruyor, onemsemiyor, kendi taraftari da goruyor, umut beslemiyor. Galatasaray, her zaman transfer sampiyonu oldugu senelerde degil de, zor sezon baslangiclarinda sampiyonluga ulasan bir takim olmustur. Ama Galatasaray artik o Galatasaray degil, o yuzden hic kimsenin icinde o tarz bir umut dahi yok.

Galatasaray artik sark zihniyetinin sembolu ve bayraktari. Artik o batiya acilan pencere vizyonu yok bu takimin damarlarinda. Yozlasmis iliskiler, belirli bir standarttan uzak karar verisler, rakip takimin baskanlarinin uydusu haline gelip, ezik bir yonetim anlayisi sergilemeler var artik bugunun Galatasaray'inda.

Son 9 senede Galatasaray'a dair hicbir sey bizi sasirtmadi. Sasirtmayacak da artik. Galatasaray son 9 senede Itilmisten, Kakilmistan beter bir takim haline geldi. Basini vurdu, ezeli rakibi vurdu, dolandiricisi vurdu, Suleyman Hurma'si bile vurdu, devlet vurdu, kendi oz benliginden cikardigi futbolcusu vurdu, ayrilan efsaneleri vurdu, gelen vurdu, giden vurdu.

Artik omzumuz o kadar dusuk ki, bunu ne Adnan Polat bu vizyonuyla toparlayabilir, ne de o Kizil Elma gibi umutla bekledigimiz Aslantepe stadyumu.. Bu kadro yapisiyla, orda da hevesiniz ilk Fenerbahce macinda alacaginiz maglubiyetle kirilir nasilsa. Onu da sansla aciklariz. Oysa son 9 senedir, Fenerbahce ve Galatasaray takimlari arasindaki kadro farkini irdelemeyiz.

Galatasaray bu gunlerinden kurtulacak mutlaka. Saha disinda tekrar vizyonuyla bizi gururlandiran, bunu ilk Galatasaray dusunmustu/yapmisti dedirten, saha icinde de, kendi sahasi / deplasman farketmeksizin rakip takimi baski altina alip maclarinin yuzde 90'ini rahat kazanan takim geri gelecek. Bu yillar cile yillarimiz.

Uzuldugum, biz 1980leri, 1990lari gorduk. 2002'ye kadar altin yillarimizi yasadik.

Ama ya simdinin cocuklari? Simdinin cocuklari icin sari-kirmiziyi tutmak icin tek bir neden bile kalmadi neredeyse..

Sari-kirmizi mi dediniz? O da yok ki artik.. Genelde mor ve pembe, bulursaniz, sariya en yakin kremle idare ediniz.
Devamı

ve Ridvan ve Aykut..

Senelerdir cesitli platformlarda, Ridvan Dilmen’in aslinda ne kadar kotu bir yorumcu oldugunu, ne kadar art niyetli yorumlar yaptigini, bulundugu konumun verdigi gucle, sinsi yorumlar yaparak kamuoyunu yonlendirmeye calistigini anlatmaya calisip dururum.

Ilk baslarda Ridvan’in tarafsiz oldugu yalanina inanmis Galatasaraylilar dahi cogunluktaydi. Neyse ki, en azindan Galatasaraylilar arasinda kendisine itibar edenin pek kalmamis olmasi benim acimdan sevindiricidir.

Hala kalmissa da, dun aksam Fenerbahce’nin Young Boys maglubiyeti sonrasi yaptigi programi bir yerlerden bulup izlemelerini tavsiye ediyorum. Turk Spor televizyonculugu acisindan yuzkarasi bir programa imza atti Ridvan Dilmen. Arkadasi Aykut Kocaman’i korumak icin atmadigi takla kalmadi. Bir nevi benim su yazida ongormus oldugumu da gerceklemis oldu. Fenerbahce’nin uzun yillardir sergiledigi en rezil sezon acilisi performansini acaba Daum, Rijkaard veya herhangi bir baska yabanci hoca gerceklemis olsaydi, Ridvan dun kamuoyuna ne gibi mesajlar verirdi tahmin edebilirsiniz. Ancak burasi Turkiye ve burda ahbap-cavus iliskileri her zaman yururluktedir.

Ridvan Dilmen’in butun bu arka cikmalarina ragmen, Aykut Kocaman’in Fenerbahce’de cok kalici olamayacagi simdiden belli oluyor. Aykut’un kisiligi, daha onceki yazimda degindigim, bilincaltindaki surekli kendisini one cikarma gudusu, buyuk takim hocaligini kiviramaz.

Saha kenarindaki surekli sikintili, bir seylerden memnun olmayan, asik suratli ifadesiyle, buyuk bir camiaya umut veremez. Hic kimseden ornek almadiysa, Mustafa Denizli’nin yapmacik da olsa, en zor zamanlarinda cevreye gulucuk sacmasindan ornek alsin.

Her basin demecinde, oyuncularini isim vererek kamuoyuna sikayet ederek, buyuk takim yonetemez. Hic kimseden ornek almadiysa, Mourinho’ya baksin; oyuncularinin uzerindeki baskiyi medyayi kendisine yonelterek nasil aliyor diye. Aykut ise tam tersini yapiyor; surekli verdigi mesajlarla futbolcularini hem medyaya hem de taraftarina hedef gosteriyor. Bunu yapan bir hocanin basarili oldugunu daha tarihler yazmadi.

Bakin ben O’nu da keserim, bunu da keserim, burdaki tek otorite benim gosterisi yapip, gelir gelmez Alex’le ters duserek, buyuk takim hocasi olunmaz. Hic kimseden ornek almiyorsa, Lincoln’le takisip, sezon sonunda hem kendisinin hem de futbolcusunun takimdan ayrilmasina sebebiyet veren Bulent Korkmaz’a baksin; sene sonunda hem kendisinin hem de Alex’in Fenerbahce’de olmayacagini simdiden gorsun.

Ben her konuda icimdekini soylerim, ben oyle boyle durustum ki, akliniz almaz mealinde medya iliskileri yuruterek buyuk takim hocasi olunmaz. Guiza’yi satamazsak, yararlanmak zorunda kalacagiz O’ndan cumlesini icinden gecirebilirsin, ama milyonlara deklare edemezsin. Hic kimseden ornek almiyorsa, selefi Daum’a baksin, politik aciklama nasil yapilir gorsun.

Velhasil-i kelam, Aykut’un sezonu bitirmesi benim acimdan sasirtici olur.

Ridvan’in bu tarafli yorumculugunun bedelini odeyip issiz kalmasi ise sasirticiyi gectim, surpriz olur.

Devamı

Rosicky Transferi

Beni taniyanlar bilir. Thomas Rosicky ilk piyasaya ciktigi zamanlarda buyuk hayraniydim. Oyunun surekli icinde olan, enerjik, futbol zekasi son derece gelismis bu teknik oyuncuyu Galatasaray’da gormek isterdim o gunlerde hep.

Ne ben Rosicky’i Galatasaray’da gorebildim, ne de Rosicky ilk cikis noktasinda yarattigi imajin altini doldurup su anda oldugu yerden cok daha buyuk yerlere gelebildi. Bunda en buyuk pay hic kuskusuz son derece sanssiz bir sekilde yasadigi sakatliklardi.

Iste bu kelime Galatasaray’in son yillardaki transferlerinde anahtar kelime haline geldi neredeyse. Muthis isimleri olan, ama son donemlerde mutlaka sakatliklarla bogusmus yildizlara yoneliyoruz genelde. Gunumuz futbolunun, sahada yuzde yuzunu surekli verebilecek isimlerle oynanmasi gerektigini unutarak.

Bu yuzden, henuz gerceklesmedigi halde gerceklestigi iddia edilen, Rosicky transferi de Galatasaraylilarin kafasinda butun sene boyunca o senelerdir hemen tum futbolcularina yonelik tasidiklari endiseyi beraberinde getirecektir: Tamam adam cok iyi ama, ya sakatlanirsa?

Yine de insane Rosicky gibi bir isme burun bukemiyor. Tesaduf bu ya, gectigimiz Pazar gunu Rosicky’i Emirates Cup’ta ciplak gozle izleme firsati bulmustum. O zaman da yazimda bir cumleyle gecirmis olsam da, Rosicky bana sakatliginin urkekliginden oldukca siyrilmis gozukmustu. Elbette, bir hazirlik maciyla ne kadar degerlendirebileceginiz muamma, ancak bazi hareketleri artik kafasinda ya sakatlanirsam korkusu olmadan yapabilmesi, bir futbolcunun sakatliktan kurtulma yolunda verdigi en onemli isarettir. Rosicky’de bunu gordum. (Rosicky’nin cektigim bir iki resmini asagida bulabilirsiniz.)



Rosicky’nin Arsenal’in zengin orta sahasinda onemli bir alternatif oldugunu da gordum. Hatta Arsene Wenger, mac oncesi skorbordlardan canli yayinlanan roportajinda, orta sahada sayi olarak bir kisi eksik olduklarini ve bir transfer daha yapacaklarini soylemisti taraftarlara. Hal boyleyken, kelle olarak bir kisi eksik olduklarini dusundukleri bir yerdeki onemli bir oyuncusunu neden biraksin Wenger? Pek anlamiyorum. Bu nedenle bu bazi sitelere ucurulan haberin, tipik olarak, oyuncuyla anlasildi ama klubu puruz cikardi seklinde baglanacagini dusunuyorum.

Hazir bu bazi siteler demisken, son iki senedir moda olan bu durumun da Galatasaray’a dair nefret ettirenler listesine girdigini soylemek isterim. Kah Galatasaray dergisinde bir pozisyonda bulunanlar, kah bir yonetici tanidigi olanlar, ortalikta kendi egolarini tatmin veya baska sebeplerle isimler ucuruyorlar ve insanlarin duygularini somuruyorlar. Hadi bu kisilerin ucurduklari duyumlarin dogru oldugunu varsayalim. O zaman ortada cok daha buyuk bir sorun var. O kadar kuculmus ki bazi isimler, bu sitelerdeki cocuklara haber ucuruyorlar. Ne mantigi vardir bunun? Bu haberleri ucuran gerizekali midir, moron mudur? Bu isten ne kazanmaktadir? Sorgulamak lazim.

Bu haberleri ucuran yoksa da, Fossacimbom, Turkspor.net gibi komedi sitelere hala girip onlarin haberlerinin pesinden gidenlere gulmek lazim.

Neresinden bakarsaniz bakin, asagi tukurseniz sakal, yukari tukurseniz biyik durumu.

Sonuc olarak, her seye ragmen, umarim Rosicky Galatasarayli olur. Umarim son senelerde isimli gelip, buyuk hayalkirikligi yaratanlardan biri olmaz. Umarim Galatasaray artik bir kac sene O’nun mevkisine isim aramaz.

Devamı

Emirates Cup'taydim - Milan 1 Lyon 1 / Arsenal 3 Celtic 2



Bugun, bu sene dorduncusu duzenlenen Emirates Cup'in final gununde Emirates Stadyumundaydim. Oncelikle Milan-Lyon macini, sonrasinda ise Arsenal-Celtic maclarini izledim.

Milan-Lyon maci tipik hazirlik macinin otesine gecmedi. Elbette bunda, her iki takimin dun de bir musabaka oynamalarinin payi buyuktu. Maca hizli baslayan, oyunda genelde hakimiyeti elinde bulunduran takim Lyon olmasina ragmen, Milan'in bu genc kadrosuyla yine de maci kazanmaya yaklasmasi, buyuk takim huviyetinin nasil bir sey oldugunu gosteriyor bize. Son iki senede 2-0'dan mac vermeye alisan Galatasaray'in buyuk takimliktan ne kadar uzaklasmaya basladigini yuzumuze carptigi gibi..

Macla ilgili kisa notlarim:

  • Marco Amelia, Milan icin son derece dogru bir kaleci tercihi olmus. Buffon'dan sonra zaten Italya'nin en iyi kalecilerinden biri olarak gosteriliyordu; Milan'da daha buyuk bir cikis yapabilir. Milan'in iyi bir kaleciye cok ihtiyaci var senelerdir..
  • Seedorf, resmen yasli kurt. Artik hucumun arkasinda degil de, defansin onunde oynuyor ve tam da bu aralar Galatasaray'in ihtiyaci olan futbolcu goruntusu verdi. Cok cevval, basan degil; ama top ayagina geldiginde dogru yere acan, oyunun yonunu degistiren, defansin oyun kurma yukunu onlarin uzerinden alan bir oyuncu. Keske yasina ragmen, Turkiye'de bir iki sene izleyebilseydik..
  • Flamini oyunda kaldigi tum ilk yari boyu her topu ayagina aldiginda Arsenal taraftari tarafindan yuhalandi. Her zaman dedigim gibi, bizdeki Ingiliz hayrani ezik NTVSpor tarzindaki kanal yorumculari-spikerleri, her daim efendim hic Ingiltere'de boyle seyler oluyor mu tadinda takilirlar, misal Galatasarayli veya Fenerbahceli taraftarlar rakibe giden bir oyuncuyu yuhaladiklarinda. Bakiniz efendim oluyor; hem de ezeli rakibi olmayan bir takima gitmis bir oyuncu yuhalaniyor.
  • Flamini demisken, sene basinda adi bizimle gectiginde, kendisini sevmedigimden burun bukmustum, ama bugun izledigim Flamini orta sahamiza cok canlilik katardi. Gecmis olsun tabii; Polak nere, Grella nire, Flamini nire?
  • Yillarin efsane beki Zambrotta.. Artik bayagi agirlasmis..
  • Borriello harika bir yedek forvet bir takim icin. Bence Milan kalibresinde bir takimin birinci forveti olmamali, ancak ne olursa olsun yedekten gelecek bir Boriello her takim icin kazanctir..
  • Milan'in forvette oynattigi 1992 dogumlu Simone Verdi, cok ham henuz. Lakin kumasi var. Yine de bu sene bir iki mactan baska sans bulamaz.
  • Pato.. Bu cocukta ne buluyorlar cidden anlamiyorum.. Cok esnek bilekleri var, kabul.. Cok iyi bir kumasi var kabul.. Ama ne zaman izlesem, boyle gamsiz, pek dunya umurunda olmadan. yavas tempoda oynayan bu oyuncu hicbir zaman A sinifi topcu mertebesine ulasamaz benim gozumde. Aklini basina devsir Pato! :)
  • Lyon'daki Milan Pjanic.. 1990 dogumlu.. Hani bizde Arda Turan'a 20 milyon euro fiyat biciliyor ya.. Pjanic o zaman 80 milyon Euro olmali.. Bu Bosnak cocugun adini daha cok duyacagiz. Tam bir 10 numara. Son hareketlerde hala biraz ham, ancak bunu da gelistirecegi o kadar belli ki.. Oyun zekasina, teknigine hayran oldum. Lyon Juninho'dan sonra muhtesem bir 8 numaraya daha sahip..
  • Bizim icin adi gecen Ederson'u hic begenmedim. Gelip de takimin yerlerde surunen kalitesini bir anda yukari cekebilecek bir isim hic degil. Bu isimlere bakiyorum da, ah Lincoln ah, ne futbolcuydun sen diyorum..
  • Fenerbahce icin adi gecen Gomis'i izledim. Ah Allahim ne olur alsinlar dedim mac boyu. Guiza'yi opup baslarina koyarlar. Guiza hakikaten son vuruslarinda guvenini kaybetmis bir isim ama, topsuz oyunda yaptiklari, surekli pozisyon bulmak icin yaptigi kosulariyla bu Gomis'den cok daha iyi futbolcu bana gore..
  • Sol bek pozisyonunda oynayan Aly Cissokho'nun adi bir sure bizim icin gecti. Futbolcuyu bugun izledikten sonra diyebilirim ki, birakin genc Galatasaraylilarin hayalleriyle oynamayi. Super bir sol bek. Bir iki sene sonra A klas bir takima transfer yapar..
  • Yine bizim icin adi gecen (Lyon'un yarisi transfer sezonunda gecmis bizim basinda anlasilan), Kallstrom ise 10 dk oynadi sadece. Cok fazla topla bulusmadi, ama sahadaki durusu sanki bana cok kalinlasmis gibi geldi; hani boyle belini donduremeyen oyuncular vardir ya, oyle.. Yine de 10 dakika ile yorum yapmamak lazim tabii..
Sonuc olarak, Milan-Lyon maci Borriello ve Briand'in karsilikli golleriyle 1-1 bitti. Her iki takim da turnuvadaki iki macindan beraberlikle ayrilmis oldu..

Mactan cektigim cesitli fotolar hemen asagida.. Arsenal-Celtic mac yazisi da bu fotolarin altinda.. Celtic taraftarlarinin harika fotograflariyla birlikte..



Arsenal-Celtic macina gectigimizde ise, macin oncesinde Highbury Stadindan getirilip Emirates Stadyumuna takilan nostaljik saatin bulundugu kale arkasinda yerini alan Celtic taraftarlari, macin hazirlik maci atmosferinden farkli gececegini belli ediyorlardi. Hakikaten tum mac boyu da, hic susmadan takimlarina destek olarak, Celtic taraftarlarinin hakli unlerini nasil elde ettiklerini gostermis oldular.

Maca Arsenal cok hizli basladi. Theo Walcott ile sag taraftan israrla geldiler ve henuz 3. dakikada 19 yasindaki yetenekleri Jack Wilshere'in ara pasina hareketlenen Walcott'un asistinde Vela ile golu buldular. Bu dakikadan sonra da tum ilk yari boyunca Arsenal Celtic'i yari sahasindan cikarmadi denebilir. Celtic'in acikcasi ana ilk 11'ini vs. bilmedigimden, bu zayif goruntuleri sahaya surdukleri onbirle mi ilintiliydi yorumlayamadim. Ancak Arsenal'in Clichy, Djourou, sakatligini atlatmis gozuken Rosicky, bir kac yil icinde Ingilizler'in yeni Joe Cole'u olup magazin basinlarini mesgul edebilecek Jack Wilshere ve yine orta sahaya genc Afrikali on libero kontenjanindan kattiklari Frimpong ile Celtic orta sahasini ezdigi asikardi.

Nitekim pozisyonlari bulan da Arsenal idi, 45. dakikada Sagna ile 2-0'i bulan da.. Ancak ilk yarinin en guzel ani, genc Wilshere'nin kornerden gelen topa gelisine vurdugu volenin direkte patladigi andi. Hani bazi pozisyonlar vardir, gol olmamasi futbol adina cok huzun vericidir ya, iste o anlardan biriydi bu pozisyon.. Ah o kale direkleri, ne gollere engel oldu yarab!

Ikinci yariya Arsenal yine hizli basladi ve yine Walcott ile gelistirdikleri atakta, ikinci yarida oyuna giren Nasri ile skoru uclediler. Sonrasinda Celtic 60. dakikada 3 oyuncu degisikligine gitti.. Ne olduysa da ondan sonra oldu.. O zamana kadar cok fazla rakip kalede pozisyon uretemeyen Celtic, once penalti kazandi - bunu 60. dakikada oyuna giren oyuncularindan Samaras disari attiysa da, sonrasinda Murphy ve Sung-Yueng ile skoru 3-2'ye getirmeyi basardi. Kalan dakikalar baska gole izin vermedi ve hem macin hem de turnuvanin galibi Arsenal olmus oldu.

Celtic ise bu ilk canli izledigim maclarinda benim gonlumu taraftarlariyla fethetti. Susmak bilmediler. Skor 3-o'ken dahi tezahuratlarina devam ettiler. Yine 3-0'ken "You'll never walk alone" u soyleyip Arsenal taraftarini cildirttilar ve bastira bastira oyuncularinin en azindan kendilerine seref verecek bir iki gol atmasi icin her seyi yaptilar. Sonunda da 3-2 ile kaybetmis dahi olsalar, baslari dik ayrildilar sahadan. Sanirim Iskoclarin kaderi bu.. Serefleriyle kaybetmek Ingilizlere..

Emirates Stadina daha once de gitmistim, dolayisiyla stadyumun ne kadar harika oldugunu biliyordum. Tek dilegim Seyrantepe'nin bunun yarisi olmasi.. Gerci biliyorum ki, stadyum harika da olsa, koltuklarini Emirates gibi de yapsalar, yine ornegin hayvanmis gibi o koltuklarin uzerine cikip izlenecek maclar, ayaklar yine perisan olacak. Sanki normal yerde ayakta durunca ayni sey olmuyormus gibi. Yine mac sonrasinda izdihamlar olacak. Metroya giris cikista polis nizami saglamadigi, kimse kimseye saygi gostermediginden herkesin birbirini ezme cabasini gosterdigi anlarda, insan maca geldigine kufredecek.. ve bizim cocuklarimiz seneler sonra da Seyrantepe stadi yikilip, Bosluktepe stadi yapilirken bunlari soyleyecekler.. Ne kadar aci..

Neyse, burda noktayi koyup, bu macin fotograflarina gecelim..


Devamı