Spor basınının düzelmesine yönelik son hayal kırıklığı: Gökmen Özdemir

Gökmen Özdemir Türk spor basınında yazmaya başladığında, çölde açan çiçek gibi gelmeye başlamıştı bana. Hem üslubu, hem bilgisi, hem de hadi bu anlamda objektif davranmayayım, çok iyi bir Galatasaraylı oluşu dikkatimi çekmiş ve çok takdir etmiştim. Nitekim kısa sürede Vatan Gazetesi'nde Spor servisinin müdür yardımcısı oldu. Devamında radyo ve televizyonlarda daha çok yer bulmaya başladı.

Ve tanılılırlığının artmasıyla, Müdürü İbrahim Seten gibi güç budalası olmaya başladı.. İbrahim Seten gibi tüm spor camiasında sözü geçmeye oynamaktan ziyade, Galatasaray içinde güç mücadelesine girişmeye başladı. Türk spor basınının mikrobu maalesef, bu başarılı gazeteciyi de esir almaya başlamıştı. Toplum mühendisliğine yöneldi; Galatasaray Kongrelerini yazılarıyla etkilemeye çalıştı.

Adnan Polat geldiğinden beri, muhalif çizgide yer aldı O'na karşı. Ne yaparsa yapsın, yaranamadı Polat, Özdemir'e.. Arasının iyi olduğu bir başka isim vardı zira: Adnan Öztürk.. Adnan Öztürk'ü her fırsatta gündeme getirmeye çalıştı; radyo programlarına konuk etti. Kendisinin zekasına ve bilgisine inandığımdan, örneğin radyo sohbetlerinde O'nun da Adnan Öztürk'e yönelik inancının olmadığını görebiliyordum, ancak yine de artık telikeli sularda yüzüyordu. Yani objektifliğini, gazeteci saflığını kaybetmiş ve kendisini bir klubü yöneteceklerin belirlenmesinde etkin gizli ellerden biri olarak görmeye başlamıştı.

Artık müdürü ile birlikte, spor medyasının her zaman yakın durulması gereken, korkulan isimlerinden olmaya oynuyorlardı. Örneğin, Abdullah Avcı adlı çok da başarısı olmayan bir isim, Gökmen Özdemir'e yakınlığı sayesinde sürekli medyada yer buluyor, gündeme geliyordu çeşitli pozisyonlar için..

Bu örnekten de görüldüğü gibi, Gökmen Özdemir, bir nevi geleceğin Şansal Büyüka'lığı yolunda emin adımlarla ilerliyordu müdürü Seten gibi..Sıkıldıkları bir akşam yemeğine hadi gel oturalım diye çapsız Futbol Federasyonu başkanını çağırabilecek kadar cüretkar olmuşlardı artık.. Hani Robert De Niro'lu Scorsese filmlerinde olduğu gibi, derin örgütlenmeler içindeki karanlık güç odakları haline gelmişlerdi. Mecazi anlamda kelle alıp, kelle vermeye çok yaklaşmışlardı..

İşte bu güç budalalığı, bu sefer yanlış ata oynattı onları.. Ne idüğü belirsiz bir şarkıcının yanında yer aldılar..Hedefleri neydi bilinmez. Muhtemelen Hürriyet Spor'un başına geçmeyi istiyorlar. Ayrıca Polat'a muhaliflikleri de dişlerini gıcırdatıyor..

Fakat bu sefer kamuoyu nezdinde de deşifre oldular..Bizim gibi detayları yakından takip edenler, anlatmaya çalıştığım gibi zaten biliyordu bunları, ancak şimdi herkes biliyor..

Gökmen Özdemir benim için bu manada çok büyük bir hayalkırıklığı olmuştur. Türk spor basınının asla objektif olamayacağını, ilişkilerle yürüdüğünü ve yürütüldüğünü ve sporun sonuçlarında aktif olarak yer alma çabası içinde kendilerinde olmaması gereken gücün peşinde koştuklarını bir kez daha göstermiştir. O manada üzüntülüyüm. Maalesef, dinozorları eleştirip birer birer çeşitli konumlara gelen tüm genç gazeteciler de, dinozorların yaptıklarından başka bir şey yapmıyorlar. Bu yüzden, Türk spor basınının bu vıcık vıcık pislik kokan halinden herhangi bir şekilde uzaklaşabileceğine yönelik umudum sıfırdır..

Bütün bunların ortaya çıkmasını sağlayan, cesur Üstünel'in, tüm Galatasaraylılar arkasında olmalıdır...
Devamı