Gülsem mi ağlasam mı Ali Koç'un şu haline?


Ali Koç, ülkenin en zengin ve snob ailelerinden birine mensup, 3. kuşağın önemli ismi. Çok güçlü, kuvvetli, kudretli bir isim.. Zekası konusunda aynı donelere sahip değilim. Zira bu kadar büyük bir konumda olan insanın topluluk önündeki konuşmalarından o ışığı alamadım şimdiye kadar.

İlk Fenerbahçe yöneticisi olduğunda, Rıdvan Dilmen ile Güntekin Onay'ın programlarına konuk olduğunda, sesi titriyordu, derin nefesler alarak toparlamaya çalışıyordu. Çok komik gelmişti bu durum bana.. Zira o kadar önemli bir konumda olan insan, ne kameradan, ne de Rıdvan'dan Güntekin'den çekinmemeliydi..

Sonrasında malum, "Şerefsizler emeğimizi çaldılar" şeklindeki Ankaraspor'un 20li yaşlarındaki yöneticisi Ahmet Gökçek'in dahi yapmayacağı (Ahmet bey'i yaşı itibariyle örnek veriyorum..) bir açıklamayla basının karşısına çıktı hakemleri kastederek.. Bu açıklamadaki çiğliği de yakıştıramamıştım bu konumdaki bir insana.. Zeki bir yönetici, hakaret etmeden çok daha iğneli kelimelerle klubünün haklarını koruyabilmeliydi..

En son Mehmet Topuz'un basın törenindeki konuşması da gerçekten içerik olarak çok boştu. Bizi izlemeye devam edin dedi koca Ali Koç söyleye söyleye.. Başında da Hayırlı olsun bir cümle ile birlikte..

Yani, Ali Koç isminin hakkını veremiyor benim gözümde..

Bu akşam düştüğü duruma ise, gülsem mi ağlasam mı karar veremedim.. Koca Ali Koç sahada, yanında normal zamanda çöpçülük yapamayacak tipler, kendisine el-ense çekiyor, öpüyor vs..

Sanırım salon beyefendisi Rahmi Koç'u bu görüntülerden daha fazla rahatsız eden bir şey yoktur..

Fenerbahçe camiası Ali Koç'u başkanlığa hazırlıyor, ancak şu andaki çaylak ve de çok da zeki olmayan görüntüsüyle, bana Aziz Yıldırım gibi zeki bir adamın tırnağı olamayacak bir isme gereğinden fazla güveniyorlar gibi geliyor.. Tabii hepimizin bildiği gibi güvenilen, klasik Fenerbahçe duruşunda olduğu gibi sırtı güçlü bir yere dayayabilmek, yoksa başka bir şey değil..

O da ayrı mesele..
Devamı

Fenerbahçeli olmak..

Tüm kuralları kendine göre yorumlayabilmektir..

Kazanırken centilmenlik naraları atıp, kaybederken teröristleşebilmektir..

Mağlubiyete tahammülü olmamaktır..

Kazanmak adına her şeyin mubah olduğuna inanmaktır.

Her yaptığı hatada karşı tarafın tahrikinin olduğunu iddia edebilmektir.

Bükemediği bileği öpmesini bilememektir.

Yine de utanmamak, yaptıklarına kulp bulmaktır..

Fenerbahçeli olmak, ayrı bir ruh hali. İncelenmesi gereken bir vaka.

Bu vesileyle, Fenerbahçe'nin güzel günlerinde çevreye beyaz dişlerle gülücükler saçan sahte centilmenliğinin ne olduğunu bize gösteren, tam 4 kez üst üste Fenerbahçe'yi mağlup ederek şampiyon olan Efes Pilsen'e sonsuz tebrikler ve teşekkürler.. Fenerbahçelilerin ambargo tehditlerinden hiç korkmasınlar, hiç tüketmezsek biz tüketiriz Efes Pilsen'leri..

Öte yandan, Fenerbahçe'nin kendisinin atadığını deklare ettiği Basketbol Federasyonu'nun Fenerbahçe'yi değil ligden ihraç etmek, 5-6 maç seyircisiz oynama cezası ve bir miktar para cezasıyla geçiştireceğini bildiğimiz kararları neticesinde herhangi bir şeyin değişeceğine inanan var mı? (Bu 5-6 maçlık ceza zaten kağıt üzerinde bir ceza olacak, çünkü derbiler hariç normal sezon maçları 3-5 yüz kişiye oynanıyor..)

Murat Özaydınlı ve Mahmut Uslu gibi spor sahalarından ömür boyu men edilmek için yıllardır gereken her şeyi yapmış insanlar, o koltukları işgal etmeye devam ettikçe, sizce düzelen bir şey olacak mı? Bu isimler kitleleri doldurup, "kontrollü gerginlik" ile rakiplerini ezmeye çalıştıktan sonra, o tahrikle sahaya giren aklıevvellere bunlar Fenerbahçeli olamaz diyerek geçiştirmekle işin içinden sıyrılabilecekler mi?

Muhtemelen evet.. Çünkü mutlaka bu görüntüler için medyada karartma uygulanacak; olaylar bir kaç kendini bilmeze adreslenecek, Ergin Ataman'a açıklamalarından ötürü yüklenilecek.. Baksanıza tarafsız (!) ntvspor.net olayı Şampiyon Efes Pilsen başlığının altında 3 satırla geçiştirmiş bile. O satırlardan biri de Ali Koç'un olayları önlemeye çalışması ile ilgili zaten..

Siz herkesi kör, aptal, gerizekalı mı sanırsınız?

Son söz olarak.. Tekrar tebrikler Efes Pilsen.. Belki de Euroleague'i kazanmaktan daha zor bir şeyi başardığınız için..

Devamı

Yolun Açık Olsun Servet Çetin..


Son gelen haberlere bakılırsa, Servet'in Marsilya'ya gidişi kesinleşti.

Servet adına çok sevindiğim, Galatasaray adına karalar bağlamadığım bir transfer oldu bu..

Galatasaray'daki 2 senelik sporculuk hayatında Servet bize bir çok şeyi kanıtladı. Ancak bunlardan en önemlisi, bu bloga başlarken yazdığım ikinci yazıda Dogma 1 başlığında (http://gianinsesi.blogspot.com/2009/05/galatasaray-2000-yilindan-beri-kotu.html) belirttiğim gibi, son yıllardaki Galatasaray taraftarlarında baş gösteren bir futbolcunun has Galatasaraylı olması gereklidir ve şarttır düşüncesini yıkan bir örnek olması oldu.. Tabii görmek isteyenler için..

Galatasaraylı olmayan, Galatasaraylı olduğunu hiç bir zaman deklare etme gereği duymayan, ama en ben Galatasaraylıyım diyenden, en ben altyapıdan geldim, ayrıcalıklı Galatasaraylıyım diyenden, en ben 21 yaşında ikinci kaptanlığı kabul etmem diyenden daha çok mücadele eden, bu forma için her şeyini veren bir portre çizdi Servet.. Ukalalık etmedi, çalıştı, sakatken özveride bulundu, hata yaptı; hatasından ders çıkardı, daha çok çalıştı, sahada o formanın hak vermeyeni ikaz etti, daha da çok çalıştı, 2008 yılı şampiyonluğunun Galatasaray adına en değerli oyuncusu oldu (bu sene Kocaelispor maçındaki sakatlığı olmasa, Galatasaray'ın yine şampiyon olmayacağını kimse söyleyemez..) ve hayallerini de hiç saklamadı..Avrupa'da oynamak istiyordu Servet..

Bu durumda ne yapabilirdi? Tabii ki daha önceki Galatasaray'dan geçmiş sahtekarların yolunu takip edebilirdi: Sene sonunda bitecek sözleşmesini önceden uzatmaz, gider Marsilya ile bonservissiz olarak gitmek üzere, kendisi de daha fazla para kazanmak üzere imza atardı.. Tabii bütün sene boyu, kimseyle görüşmedim yalanlarını söyleyerek..

Ama o öyle yapmadı. En büyük hayalim Avrupa'da oynamak, ama asla Galatasaray'a para kazandırmadan gitmem dedi ve devre arasında belki de en büyük hayaline ket vuracak olan imzayı attı; sözleşmesini uzattı Servet..

Adam gibi adam olmanın gerekliliğini bir kez daha gösterdi Servet..

Galatasaray cephesinden bakacak olursak; Galatasaray bugün, hafızam beni yanıltmıyorsa, bir futbolcu satışından kazanacağı en büyük meblağa Servet'i satıyor.. 360 Euro'ya aldığı oyuncu, kimilerine göre 8, kimilerine göre 10 milyon Euro bedelle gidiyor.. Bu kriz döneminde 28 yaşında bir defans oyuncusundan bu kadar gelir elde etmek büyük başarı. Değerini bulan her futbolcu satılır. Servet de değerini veren bir klübe satılmıştır ve Galatasaray rutin zincirin bir parçası olarak yerine bir başkasını koyacaktır.

Servet açısından bakacak olursak, önce Fransa'ya, sonra da tüm Avrupa'ya ne kadar önemli bir stoper olduğunu kanıtlayacağını, Şampiyonlar Ligi'nde çok önemli forvetlerin korkulu rüyası olacağını düşünüyorum. 11 çocuklu, Iğdırlı, çocukluğunda ayakkabı boyacılığı yapıp geçimini sağlamış bu büyük yürek, Marsilya sokaklarında el üstünde tutulmayı herkesten daha çok hak ediyor..

Yolun açık olsun.. Galatasaray'da vefa yok diye ağlayıp, yorumcu olduğunda Galatasaray'a düşmanı olmayı marifet sayanlardan daha büyük katkıyla ayrıldığın bu camia, seni unutmayacak..


Devamı