Ali Ağaoğlu üzerinden reklam savaşları


Takip ettiniz mi bilmiyorum. Yayın hayatına kısa bir süre önce başlayan ve benim çok başarılı bularak her gün aldığım Habertürk gazetesi, Ağaoğlu İnşaat'ın görgüsüzlüğüyle dikkat çeken sahibi Ali Ağaoğlu hakkında, Ataşehir'deki bir araziye hangi yollarla sahip olduğuna dair bir haber yaptı. Gazetenin genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı aynı gün bu haberi şu şekilde aktardı ve bir nevi Ali Ağaoğlu'na açtıkları savaşı ilan etmiş oldu:


Habertürk gazetesinde bugün de, Ali Ağaoğlu'nun son model iki farklı otomobiline aynı plakanın takılmasıyla ilgili açılan soruşturmaya yönelik bir haber daha var. 

Fatih Altaylı'nın yazısında görebileceğiniz üzere, Ağaoğlu Habertürk'ün haberlerini, kendilerine değil de Hürriyet'e reklam verdiklerinden ötürü yaptıklarını söylüyormuş yakın çevresine. Sanki bunu doğrularcasına, Hürriyet Gazetesi'nde de aynı gün Rahmi Turan tarafından kaleme alınmış, şu yazı dikkatimi çekti:


Tesadüftür, değildir bilmiyorum, ancak basında yer alan son günlerdeki haberlere hiç değinmeden, Ali Ağaoğlu hakkında pespembe övgü dolu bir portre çizilmiş yazıda. Acaba Hürriyet gazetesi de inceden inceye bu reklam savaşında pozisyon mu alıyor?

Bilmeyenler için belirteyim, Habertürk sadece diğer gazetelerden daha pahalı fiyatı değil, aynı zamanda reklam ücreti olarak Hürriyet'i baz alan fiyatlarıyla sahne aldı. Örnek vermek gerekirse, aynı reklam için Hürriyet 6 alıyorsa, Sabah 3, Habertürk 5,5 talep ediyor. Yayın hayatına yeni başlamış bir gazete için bunu çok bulanlar oldu. Ancak, Habertürk kısa sürede tiraj rakamını 250-300 bin arasına oturtmayı başarmış gözüküyor.

Bu nedenle, Habertürk'ün reklam alabilmek için agresifleşmesi de, gazetenin beklenenden başarılı olduğunu görüp alacağı reklamların önünü kesmeye çalışmak da olası stratejiler.. ve görünen o ki, bu rekabetin her iki tarafı da bu oyunu yaşamaya başladı. Öncelik, Ali Ağaoğlu üzerinden olmak üzere..
Devamı

Galatasaray 80 Beşiktaş 66 - Notlarım


Bu serinin galibi, büyük bir ihtimalle "mağlup sayılır bu yolda galip" olacak. Zira, turu geçen takım Efes Pilsen'le eşleşecek ve Efes Pilsen'in bu seneki formlarıyla her iki takımı da geçmesine kesin gözüyle bakılıyor.. 

Buna rağmen, Galatasaray'ın bu sene özellikle Hosley ve Tolliver'ın transferinden sonra kaybettiği takım havasını ve mücadele arzusunu yeniden kazandığını ve de sakatlıktan dönen oyuncularıyla geniş kadrosunu daha dengeli kullanma olanağı bulduğunu gördük bu maçta. İlk yarıyı 45-30 önde kaparken yapılan savunma muhteşem olmasa dahi, oldukça arzuluydu, ki bu takımın bir ay önce sezonu sadece 3 galibiyetle bitiren Casa Ted Kolejliler'e mağlup olacak kadar savunmadan uzaklaştığını unutmayalım..

İlk yarıdaki bu güzel savunma ve istekli oyun, her ne kadar ilk yarının sonu ve ikinci yarının başında 16-1'lik seriyle gölgelense de bu dakikada sonra takımın dağılmayarak Beşiktaş'a yine cevap verebilmesi ve rezil geçen üçüncü çeyrek sonrasında maçı son çeyrekte çevirebilmesi de yine de olumlu diyelim. Ancak örneğin Efes Pilsen'e karşı yaşanabilecek böylesine bir travma dakikaları serisi, muhteşem oynanan bir maçı dahi çevirmeye yetmeyecektir. O yüzden, ne kenardaki koç, ne de sahadaki oyuncular bu kadar uyumamalı. Bir takım 8 dakika boyunca sayı bulamıyorsa, hiç kusura bakmayın saha kenarındaki hocası bence yetersizdir. 

Maçla ilgili diğer notlarım:

  • Tolliver gün geçtikçe takıma daha bir uyum sağlamış durumda, maçı double-double yaparak bitirdi ve herşeyden önemlisi, O ve Hosley'nin gelişini pek de olumlu karşılamadıkları belli olan takım arkadaşları da her ikisini kabul etmiş gözüküyor. Hosley ilk yarıda çok iyiydi, ancak ikinci yarı başında üst üste yanlış şut seçimleri ve top kayıpları sonrasında kenara alındı ve bir daha da oyuna girmedi. Umarım Koray hoca burdan bir "Lincoln" krizi yaratıp, Hosley'i kritik maçlar öncesi kaybetmez..
  • Hüseyin Beşok 1.5 çeyrek kadar 4 faulle oynadı ve maçı o şekilde bitirdi. Hem kritik ribaundları hem de üçlüğü ile bu dönemde takıma önemli katkıda bulundu.
  • Koray hoca Milojevic'i benchte çok uzun süre unuttu. Oysa ilk maçın oyuncusu Dejan'dı ve bu maçta bu kadar soğutulmamalıydı.
  • Tufan'ın gelişi kadro derinliği açısından çok önemli, ancak hiç hazır değil. Üç tane bomboş üçlük kaçırdı, ki bunlardan birinin çembere dahi değmediğini söyleyeyim.
  • Cemal Nalga 2 senedir kendisinden beklenen çıkışı yapamadı ve yapamayacak gibi.. Bir yanda 2 sene önce Fenerbahçe'ye gelmiş Oğuz Savaş, Semih Erden, geçen sene gelen Ömer Aşık ve sende alternatif Cemal Nalga.. Bu iki takım arasında aslında çok da farklı olmayan kadro derinliğinde, oyun kurucu pozisyonuyla birlikte en önemli farkı oluşturan unsurlardan biri..
  • Guard demişken, Cüneyt de Atkins de yedek guard pozisyonunda çok faydalı olabilirler; ancak ne yazıkki bu takımı bir üst seviyeye taşıyacak, şampiyonluk getirecek Solomon tadında oyuncular olmadıklarından muhtemelen çok da kötü olmayan bu kadro Efes Pilsen'e elenecek Beşiktaş'ı geçtikten sonra.. O serinin sonunu aslında ilk maç belirleyecek; eğer Galatasaray galip gelip 1-1'i yakalarsa, seri sonuna kadar mücadele eder.. Yok maç kaybedilir ve 2-0 geri düşülürse, muhtemelen bir sonraki de kaybedilip tur 3-0 ile verilecektir..

Oyun kurucusu Mehmet Yağmur olan Beşiktaş'tan hiç bir şey olmaz dedikten sonra  kendilerine dair var olan üç notumu paylaşayım; ki üçü de teknik değil.
  • Cevher her zaman kariyerinin en iyi maçlarını bize karşı oynamak zorunda mısın?
  • Burak Bıyıktay, DSP Eski Başkanı Zeki Sezer tadında, "iyi ama her zaman kaybeden adam" profilinde bir elektrik veriyor bana.
  • Beşiktaş bench'inin hemen arkasında oturan ve sürekli ekrana gelen Natalia Vodianova tadındaki hanımefendiyi takdir ettim.
Devamı