Galatasaray Adası'nın durumu üzerine..

Dünyada Galatasaray gibi elindeki malı mundar eden bir başka topluluk daha yoktur diye tahmin ediyorum..Bu futbolcu alım-satımında da böyledir, sahip olunan gayrimenkullerde de böyledir, en basitinden piyasaya sürülen GS Store ürünlerinde dahi böyledir.

Eşi benzeri olmayan bir gayrimenkule sahip Galatasaray.. Kuruçeşme'deki Galatasaray Adası hepimizin bildiği üzere.. Lakin yıllarca bakımsızlıktan çürüme noktasına gelen bu Ada, daha sonraları Özhan Canaydın döneminde akıl almaz şartlarda farklı işletmecilere kiralandı. Özhan Başkan'ın Galatasaray'a attığı nice kazıktan biri olan bu kira anlaşması sonucunda, bugün Adada Fenerliler fink atıyor, İstanbul'un gece yaşamının belirli zümresi Galatasaray Ada'sında gününü gün ediyor ve ada artık SUADA olarak anılıyor.. "Nerdesin? Suada'dayım.." Şanlı Galatasaray adı, Ada'dan koparılmış durumda.. Bugün tüm yeni nesil, orayı SUADA olarak biliyor.. Sahip olduğu bir yerdeki ismin sökülüp atılmasına bile ses çıkaramayan, kendi adını korumaktan aciz yönetimlerin görev yaptığı 2002-2008 dönemleri düşünülünce çok da şaşılacak bir durum değil bu..

Asıl şaşılacak olan, bugün LİG Radyo'da Mehmet Ayan'ın programına bağlanan Galatasaray Divan Kurulu ve Kongre Üyesi Hayri Kozak'ın anlattığı üzere Ada'nın işletmecisi Reina'nın sahibi Mehmet Koçarslan'la yapılan anlaşmanın şartları.. Hayri bey'in belirttiğine göre, "eski bir başkanın ricasıyla" Galatasaray'ın işletmeci ile olan anlaşması zam olmaksızın 4 sene daha uzatılmış..

Sıkı durun.. Kaç paraya?

Yıllık 400 bin dolara..

Evet, Galatasaray Spor Klübünün, eşsiz güzellikteki bu varlığından yılda kazandığı miktar bu.

Hayri bey'in verdiği örnek üzerinden yola çıkılırsa, Boğaz'daki 5 yıldızlı otellerde sadece bir düğün için fatura edilen miktar 70-75 Euro arasında değişiyor.. Hal böyleyken, Galatasaray Spor Klübü, sadece 5-6 düğünle çıkarılabilecek bir miktara, bir seneliğine Ada'yı kiralıyor, adını ve kimliğini kaybediyor ve herşeyden önemlisi Galatasaray'ın dokusuna zarar veriyor.

Bugün Galatasaray Adasına gidildiğinde hissedilen burasının Galatasaray'a ait olması değil.. Hissedilen, Boğaz'da peşi sıra bulunan trendy mekanlardan birinin daha içinde olmak.

Galatasaray bu kadar kötü yönetilmeyi, elindekini çarçur etmeyi, var olandan minimum getiriyi elde edecek adımları atmayı ve ahbap-çavuş ilişkilerine göre yönlendirilmeyi HAKETMİYOR!

Tüm Galatasaraylıların küfür ettiği Aziz Yıldırım'dan bazı konularda bazılarının öğreneceği çok şey var.. Birincisi ve en önemlisi: Fenerbahçe için babasının oğlunu bile dinlemeyen, Fenerbahçe'nin haklarını en üstte tutan, 21. yüzyıla çok uzak olan "bizim ahbapa yardımcı olalım" felsefesinden çok uzak olan bir anlayış.. Belki antipatik, ama kendi klubü için bulunmaz nimet..

Galatasaray'ın bir an önce bu anlayışa ulaşması için tüm uyarı mekanizmalarının harekete geçirilmesi gerekiyor. Zira bu durum bir teknik direktörün gelip gitmesi, bir futbolcunun alınıp satılmasından çok daha önemlidir..

Devamı

Kondüsyoner sahibi olmak..

Bir futbol takımı için iyi bir kondüsyoner sahibi olmak, bana göre balık tutmak için olta sahibi olmak kadar elzem bir husus. Özellikle futbolun Avrupalıların yanılgılarının aksine teknik değil de, tamamen fizik güce dayalı, itiş-kakışla oynandığı Türkiye Ligi'nde iyi bir kondüsyon sahibi olabilmek, şampiyonluğa giden yolun ana taşlarından birini oluşturuyor..

Lucescu zamanındaki İtalyan kondüsyonerimizin (Giovanni miydi adı?) yaptığı katkı, Daum'un ekürisi Roland Koch'un dillere destan kondüsyon yüklemeleri (ayurveda iğneleri?), bu sene Beşiktaş'ın kondüsyoneri Stefano Marrone'nin takıma yaptığı gözle görülür katkıyı düşününce, bu mevkide başarılı bir ismin yer almasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlayabiliriz.

İşte Galatasaray, uzun bir süre sonra, çok önemli bir ismi takıma bu görevi üstlenmek üzere getirdi. Tam adı Albert Roca Pujol.. CV'sini muhtemelen gazetelerde okumuşsunuzdur bugün. Sadece şunu söylemeliyim; Barcelona Blanquerna Üniversite'sinde Fiziksel aktivite ve spor bölümünde profesör olan ve İngilizce, İspanyolca, Katalanca, Fransızca, İtalyanca ve Portekizce olmak üzere 6 dil konuşan bu ismi Türkiye'de bu CV ile bir şirkete CEO yapabilirler!

Albert Roca, 5 senelik Barcelona deneyimini Galatasaray'a uygulamaya çalışacak. Uzun zamandır ciddi idman yememiş, Lincoln'ün bile kendi kondüsyonerini getirme ihtiyacı duyduğu bir klüpte, ilk başta futbolcuların kaşlarının kalkmasına sebebiyet vereceği aşikar.. Ancak sene sonunda, en az sakatlık yaşayan, 80. dakikadan sonra maçları en çok çeviren takım olan gibi istatistikleri yakaladığımızda hepsi Roca'nın değerini anlayacaklar..

Umarım rüya gibi üçlü ile (Rijkaard -Neeskens - Roca), rüya gibi bir futbol oynamanın temellerini atabiliriz..

Not: Albert Roca'nın özgeçmişine burdan ulaşılabilir: http://www.albertroca.com/de/curriculum-vitae/
Devamı