Ahmet Hakan Coşkun'un düştüğü hal..

Ergenlik dönemi bastırılmış geçen kimi sonradan üne, paraya, güce kavuşmuş kişilerde, ergenlik ve ilk dönemlerinde yaşayamadıklarının acısı sonradan çıkar.

Öyle ki, çok çalışıp, didinip, kendilerince omurgalı durmaya çalışıp oluşturdukları isimlerini, güce ulaştıktan sonra, bastırılmış duygularını kontrol edemedikleri için yerle yeksan ediyorlar..

Ahmet Hakan Coşkun da bu isimlerden biri. Görüşlerine katılırsınız, katılmazsınız; ancak Ahmet Hakan'ın kendi çizgisinde, Türk medyasının mihenk taşı programlarını yaptığını da inkar edemezsiniz.

İşte o Coşkun, hepimizin bildiği gibi uzun süredir mahallesini terketti. Buraya kadar kabul edilebilir bir durum. Lakin tamamen tesadüfen karşılaştığım, twitter'daki sayfasındaki "tweetleri" hakikaten "bu kadar da olmaz be hacı!" dedirtiyor..

İşte Ahmet Hakan'ın, kendisi gibi twitter'da olan, Ece Vahapoğlu'na (ki bu hanımefendi de ayrı bir yazı konusu olmayı hakediyor.. bu kadar çok şey yaptığını iddia edip, hiç bir şey başarmayan, bir nevi öğrenci klüplerindeki hırslı genç kız tiplemesi olarak..) belli ki, önce sataşmalarla yanaşma çabaları, adeta ortaokul günlerini hatırlatıyor, gülümsetiyor ve Ahmet Hakan'a acıtıyor..

Ah be Ahmet Hakan; bari sen ağırlığını korusaydın şu medyada..

  1. @ecevahapoglu "Eğer bende gönlün yok ise / Sen bana abi de ben sana bacı"
  2. Ece bana "abi" demiş. Kendisine sesleniyorum: "Amca deseydin bari".
  3. "Öteki" çıktığı günden beri huzurum yok... Kitapçılara gidip raflardaki bütün "Öteki"leri yırtıp parçalamak istiyorum...
  4. Ekranlara çıkıp "Kapalılarda da aldatma var" türünden ahkamlar kesmek istiyorum...
  5. Kitabı elime alıp "otomobil fuarlarındaki hostes kızlar" gibi pozlar vermeliydim.
  6. "Öteki" adlı romanı ben yazmalıydım. Kokteyl benim şerefime verilmeliydi. Yeşil elbiseyi ben giymeliydim. TV'lere ben çıkmalıydım...
  7. @ecevahapoglu İtiraf ediyorum: Kitabı elime aldığımda "Ah ulan bu romanı ben yazmalıydım" dedim ve o gün bugündür sana acayip kılım.
  8. Az zamanda çok işler başardım. Sabah iki yazı, öğlen iş yemeği, öğleden sonra iki röp. ve arada tweet. Bugün Ece Vahapoğlu gibiyim yani...
  9. @ozomik size de iyi bayramlar.
  10. Şu anda Ece Vahapoğlu'nu bile çok seviyorum. Bayram etkisi mi acaba?
Devamı

Cemal Nalga hadisesinden, Fenerbahçe'nin şanlı tarihinden bir yaprağa uzanalım..1951'e..


Literatüre Cemal Nalga olayı olarak geçen skandala, blogumda değinmedim şimdiye kadar. Ortalıktaki toz bulutu kalktıktan sonra, bu konu hakkındaki görüşlerimi belirtmek isterim.

Olayın münferiten meydana geldiği, tamamen iki - üç kişinin aymazlığı ve aptallığı ile gerçekleştiği malumken, bir anda Galatasaray'ın tüzel kişiliği üzerinde fırtınalar koparıldı. Rakip taraftarlar bu fırsatı kaçırmadılar; Galatasaray'ı sahtekarlıkla suçladılar.. Sanki hazırlık maçında elde edilecek bir galibiyet veya Cemal Nalga'nın herhangi bir maçta oynaması çok önemliymişcesine, Galatasaray'ca planlanmış bir aktivitenin parçası olarak göstermeye çalıştılar. Galatasaray içi dinozorlar ise hemen ayaklandılar; Galatasaray'ı 2002 yılında Gerileme dönemine sokanlardan sonra gelip, klübün üzerindeki ölü toprağını kaldıran, kasayı yeniden doldurmaya başlayan veya dolduracak somut projelere start veren mevcut yönetimi, burası Sarımsakspor mu ifadeleriyle eleştirmekten utanmadılar. Galatasaray'ı dolandırıcı Sahip Som'lara bulaştıran, Ribery skandalına imza atan, Galatasaray kız basket ve voleybol takımlarına küme düşürten, son 7 senede Galatasaray'ın 100 senede başardıklarını silip atarcasına Galatasaraylıların omuzlarını düşüren, Galatasaray tarihinin en kötü başkanının mal bulmuş mağribi gibi bu tarz söylemlere başlamasına aslında şaşırmadık; zira O'nun için önemli olan cemiyet hayatı, Galatasaraylıların bir küçük salondaki birbirleriyle ilişkileri idi. Koskoca Galatasaray klubünü her alanda başarısız yapın; ne gam! Klüp sokaktan değil, salondan yönetiliyor ya, o O'na yeterdi..

İşte bu atmosfer içinde, Galatasaraylılar klasik hatalarına düştüler. Şark düzeninin hala hakim olduğu, hata yapanın hatasının yanına kar kaldığı, birazcık bağırırsan yaptıklarını unutturabileceğin bir ülkede, hemen, suçluyuz, cezamız neyse razıyız, sorumlulara da gerekli cezaları verdik dediler.. Tüm Galatasaray taraftarları arasında ligden çekilelim söylemleri başladı. Ve bir anda Galatasaray camiası kendi kendine, olaylardan 104 yıllık Galatasaray Spor Klübünü sorumlu tutar hale geldi. Oysa, sorumlu, tamamen iki tane aptalca davranan adamdı.. Tamamen kamuoyu rüzgarlarına göre karar veren Ceza kurulları da, Galatasaraylıların kendi kendilerine yarattıkları bu atmosferde, cezaları buna göre kestiler..

Bense dediğim gibi bu olayın tamamen münferit, kişileri bağlayan bir hadise olduğunu düşünüyordum, düşünüyorum. Öte yandan, bu olay çıktığından beri ellerini ovuşturan, Galatasaray'a edilmedik hakaret bırakmayan karşı yakanın cengaverlerinin, geçmişlerinde nelerin olup bittiğini hepimiz biliriz. Türkiye'de televizyon yayınlarının olmadığı dönemlerde en çok şampiyon olan takımın Fenerbahçe olduğu, o dönemlerde ne olayların döndüğü hep kulaktan kulağa dolanır. O manada, herhangi bir klüpte bir sahtekarlık olduğunda, muadilini bulmak isterseniz Fenerbahçe'nin tarihine dönmeniz yeterlidir. Bu manada önümüzdeki tatil döneminde, gazete arşivlerinden Nalga olayının benzerini araştırmayı düşünüyordum.. ki.. Aybars Hünalp'in bugün Tercüman gazetesindeki yazısını görene kadar..Sayın Hünalp, beni büyük zahmetten kurtarmış ve de 1951 yılında gerçekleşen, Fenerbahçe'nin Galatasaray şampiyon olmasın diye, hükmen yenilmek için, başka klübe lisanslı iki oyuncuyu oynatma hadisesini bulmuş ve yazmış..

İlgili yazıya şu linkten ulaşabilirsiniz:


Ben de üşenmedim, 9 Nisan 1951 tarihli Milliyet gazetesi arşivlerini buldum. Resimlerden de görebileceğiniz gibi, Galatasaray'ı sahtekarlıkla suçlayanların dedeleri, Galatasaray komplekslerini o dönemlerde de kusuyorlar ve hükmen yenilmek adına dalavereler çeviriyorlarmış.



Hafıza-i beşer, nisyan ile maluldür..Özellikle Türk kamuoyu, unutur. Allahtan böyle arşivler var da; ahlak timsaliymiş gibi ortada dolananların suratına çarpabiliyoruz.

Galatasaray Spor Klübü bu olayda iyi bir ders vermiştir. Sorumlular hemen görevden alınmış, kusursuz sorumlu yönetici ise istifa etmiştir. Aynı olay Fenerbahçe'de meydana gelse, değil böyle adımlar atmak, bu başvuruyu yapanların ne şerefi kalırdı, ne bir şeyi; üste çıkarlardı ve hatta öyle saçmalık mı olur, hazırlık maçında lisanslara bakılmamalı, yönetmelik değişmeli diye baskı dahi yapabilirlerdi (!)

Bu manada Türkiye'ye bu hata vesilesiyle de olsa, bir kez daha Batı'ya açılan pencerede nasıl davranılması gerektiğini gösteren Adnan Polat yönetimine teşekkürü borç bilirim..

Devamı