Campeones, Campeones Oley Oley Oley!

Her iki takimi da cok severim. 1988 Avrupa Sampiyonasi ilk izledigim turnuvadir. Sacchi'nin Milan'inini surukleyen van Basten, Rijkaard ve Gullit'li kadrodaki kaleci van Breukelen'la mahalle maclarinda kaleci olur, Ronald Koeman olarak defanstan top cikarmaya calisir, tabii van Basten olarak gollere imza atardim. Sonrasinda biraz buyudukce, futbol tarihine merak saldikca, Johan Cruyff'u ve O'nun etrafindaki Hollanda felsefesini ogrendikce, her turnuvada Portakallari destekleyen Turklerin arasina katilmistim bile..

Ama bir diger goz agrim daha vardi. O da sari-kirmizi renkleriyle gonlumu celen, her seferinde basarili olmasini istedigim, ancak buyuk turnuvalarda hicbir zaman kupa kazanamamis Ispanya idi.

Iste bu iki takimin dunku finali bu manada benim kucukluk hayalim gibiydi. Ancak itiraf etmem gerekir ki, bu turnuvada ikisiyle de cok ilgilenmedim. Yine de hangisi kazanirsa kazansin, mutlu olacaktim.

Bu hislerle basladigim macin ilk dakikalari tum kamuoyunun beklentisini yaniltmayacak sekildeydi. Ispanya pas yapiyor, Hollanda oyunu kendi yari alaninda kabul ediyordu. Bu manada Ispanya oldukca rahat gozukuyordu. Ne olduysa van Bommel’in sert faulu sonrasi oldu. Bunu takip eden dakikalarda Hollandali futbolcular Ispanyollara karsi her firsatta topla karisik sert mudahalelerde bulunuyor, bazen de De Jong orneginde oldugu gibi, birakin topla karisik olmayi, adam oldurmeye bile tesebbus ediyorlardi. Iste bu goruntu, Ispanyol oyunculari bir nebze korkuttu. Icgudusel olarak toplara girerken cekinmeye basladilar, ayrica sinirleri bozuldu ve bazi pozisyonlarda onlar da rakiple oynamaya basladilar. Bu dakikalardan itibaren Hollanda daha rahat atak yapmaya basladi. Robben’in Casillas’i yokladigi pozisyon ile Mathijsen’in duran topta gelisine topa iska gecmesi cok net pozisyonlar olarak akillara kazindi ilk yarida. Ilk yari biterken, sahada istediklerini yapmis Hollanda goruntusu vardi. Ispanyollari puskurtmusler, mucadele gucleriyle biz bu maci sonuna kadar goturecegiz hissini vermislerdi.

Bu noktada duralim ve Hollanda’nin nasil kendi karakterine bu kadar zit bir oyun sistemiyle `Total tekme` anlayisini benimsedigini sorgulayalim. Benim futbola bakis acimi bilenler, sadece hucum futboldan zevk almadigimi, iyi kurgulanmis defansif bir futbolun yarattigi 0-0’lik bir macin ornegin 4-4’luk bir baska mactan cok daha keyif verebilecegini dusundugumu bilirler. O manada, icine sertligin de katildigi savunma futbollarini hic kucumsemem, nefret etmem. Ancak herkes gibi ben de, bunu Hollanda’ya yakistiramam. Bu oyle bir seydir ki, Hollanda yuzyillar sonra dahi sadece futbolun hucum yonunu, estetigini dusunen bir takim olarak kalabilecek mitolojik bir tarihe sahiptir futbol anlaminda. Bugunun pozitif futbol oynayan Ispanya’sini yarin sirf tekme atan bir takim olarak gordugunuzde yaziklar olsun demezsiniz. Lakin futbolda portakal rengi saga sola tekme atarken gordugunuzde. `tu suratiniza sizin` dersiniz. Sahsen ben boyle dedim.

Bu yuzden mac sirasinda gonul cizgim gitgide Ispanya’ya kaymaya basladi. Nasil kaymasin ki? Topu ayaginda miknatisla tutan Xavi’si, goruntude Serkan Balci ama futbolda bir dahi Iniesta’si, bence dunyanin en buyuk kalecisi Casillas’i ile bu takim bu unvani hakediyor diyordum.

Ancak Ispanya’nin o muhtesem kadrosu dahi futbolda kesin kazanacak bu takim dongusunde degerlendirilemiyor. Eger dun Robben her zaman yaptigini yapip o golu atsa ornegin. Bu tunuvada geri dustukten sonra mac cevirememis bir Ispanya daha da dedike olmus bir Hollanda karsisinda acaba ne yapardi bilemeyiz.

Herkesin izledigi ve degerlendirdigi uzere, ikinci yari tamamen ortada bir macti. Hollanda'nin Robben'le buldugu iki pozisyon, Ispanya'nin Villa ve Ramos'la degerlendiremedigi pozisyonlardan birisi dahi girse bambaska bir mac izleyebilirdik kalan dakikalarda.. Oyuna mudahale anlaminda Del Bosque'nin bu macta oldukca tutuk gozuken ve belli ki akli yari finalde Torres'e vermedigi pasta kalan Pedro'yu cikarip Navas'i koymasi hamlesi, belki aninda maci getirmedi, ancak sonrasinda uzatma dakikalarinda Torres'in de girisiyle, Ispanya'yi hucumda daha taze tuttu her daim olarak. Xabi Alonso yerine giren Fabregas ise adeta forma numarasinin hakkini verip 10 numara rolunden pasajlar sunarken, surekli kaleyi dusundu, iki pozisyona girip bir de golun pasini verdi..Hollanda'da ise Elia hamlesine ragmen, asil hucum gucunu olusturan Robben, Sneijder ve van Persie yoruldukca yoruldular.. Bu manada Ispanya'da sonradan oyuna girenlerin oyunu cozmedeki etkilerinin buyuk oldugunu soyleyebiliriz.

Uzatma dakikalari Ispanya'nin ben daha iyi takimim diye bas bas bagirdigi ilk bolumdu. Gol daha erken de gelebilirdi, ancak 116. dakikada Iniesta 2 sene once Chelsealilerin canini yaktigi gibi Hollandalilari da aglatirken, 4 dakika bile Ispanya'nin bir kac pozisyon bulmasi icin yeter gibi geliyordu gol oncesinde. Hollandalilarin gardi oylesine dusmustu. Gol oncesinde Elia'ya faul yapildigi iddiasi ise butun mac boyu tekme atan bir takim icin son derece acinasi bir iddiaydi.

Neticede, en az Ingiliz meslektaslari kadar sohretli ve zengin olmalarina ragmen, onlar gibi kamptayiz sikildik uhuhuuh yapmayan, 50 gun boyunca hocalarinin deyimiyle tek bir sorun dahi cikarmayan bu genc ve tutkulu kadronun Dunya Sampiyonu olmasi kadar adaletli bir sonuc daha olamazdi, diyecektim ki Altin Top odulunun Forlan'a gittigini gordum ve daha da adaletlisine rastladim..

Boylece 1990'dan beri izledigim en sikici Dunya Kupasi adil sonuclarla bitmis oldu. Yillar sonra, 78 nasil konfetiyle, 86 nasil Meksika dalgasiyla anilacaksa, bu kupa da Vuvuzelasiyla anilacak. Ancak futbol anlaminda bir kac mac haric akilda hicbir iz birakmadan Halit Kivanc'in sesinde olumsuzlesecek..

Bir kez daha tebrikler Ispanya!

Not: Bu yazi Newbury-Londra tren yolculugu sirasinda sikintiyla yazilmistir, yazi da siktiysa ozur dilerim..

Devamı