Ne hasta bekler sabahı..


Ne hasta bekler sabahı, ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı, seni beklediğim kadar

- Necip Fazıl Kısakürek'in Beklenen adlı şiirinin giriş kısmı. 

Bu şiirle ilk kez, rahmetli Yavuz Gökmen'in son yazısında tanışmıştım. Yavuz Gökmen hastanede yatarken, son yazısına bu şiirle başlamıştı ve yanılmıyorsam yazının başlığı da "Ne hasta bekler sabahı" idi. Gün içerisinde ölüm haberini aldığımda şok olmuş ve çok üzülmüştüm. UEFA Kupasını göremeden ölen, benim için çok büyük bir Galatasaraylı olan Yavuz Gökmen'e bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum bu vesileyle. 

Söz konusu şiirle, dün akşam bir kez daha karşılaştım. Yine spor sahalarında, ama bu sefer rakip Fenerbahçe'nin, İzmir'deki tribünlerindeki bir pankartta. 

Ne hasta bekler sabahı, ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı, bu kupayı beklediğim kadar

diyordu pankartta gözlerim beni yanıltmadıysa. 

Hem komik, zira pek tabii bu pankart rakip takım taraftarlarınca dahi açılabilecek, Fener'le alay edebilecek bir pankart da olabilirdi, sarı-lacivert değil de siyah beyaz olsa ve bu kupayı beklediğiniz kadar diye değiştirilse son kısmı; hem de realist bir pankarttı.

Neden mi? 

Hepimizin bildiği üzere, tipik Fenerbahçeli davranışı, kazanılan her şeyi olduğundan büyük göstermek, başarısız olunan konuları ise başarılı dezenformasyonlarla önemsizleştirmektir. 26 senedir alınamayan kupaya son senelerde yaklaşım bu şekildeydi. O da ne ki? Teneke bir kupa. Önemsiz bizim için diyorlardı. Oysa hepimiz biliyorduk ki, "büyük" Fenerbahçe'nin tam 26 senedir bu kupayı alamaması içlerini kemiriyordu. Hasetlerinden çatlıyorlardı. Sadece bunu ifade etmek istemiyorlardı.

Bu sene ise artık bedenlerindeki bu duyguyu dışarı ifade etmekten kaçınamadılar. Ligin ikinci yarısındaki başarısızlıkla birlikte, herşeylerini bu maça bağladılar. Futbolcularla yapılacak kontratlar, Aragones'in durumu, Aziz Yıldırım'ın adaylığını açıklaması.. Tüm Fenerbahçe'liler için yılın en önemli maçıydı bu artık. Ve bu sefer Beşiktaş'ı yine yeneceklerinden o kadar emin hale gelmişlerdi ki, her zaman ulan bir ihtimal kaybederiz, kupayı büyütmeyelim şeklindeki tedbirli davranışlarından bile vazgeçtiler. Türkiye Kupası'nın önemini maç oynanmadan ifade etmeye, hatta işi bu pankartı asmaya kadar götürdüler. 

Ee, ne demişler, her insanı bir kere aldatabilirsiniz, ama her insanı her zaman aldatamazsınız..

Artık bu kupaya teneke kupa muamelesi yapamayacaksınız sevgili Fenerbahçeliler. Artık sizin için önemini yeterince ifade ettiniz. O yüzden 27. senenizde şimdiden başarılar dilerken, bundan sonra size birazcık olsun samimi olmayı salık veriyorum..

Not: Resimdeki kupa General Harrington kupasıdır. Futbol tarihini takip edenler, işgal kuvvetleri komutanının adına düzenlenen bu kupayı kazanan Fenerbahçe'nin, bir bakıma utanç vesilesi olabilecek bu kupayı nasıl büyüttüğünü bilirler. Bu resmi yazıdaki fikre destek olması açısından koyuyorum.
Devamı