Türk futbolunu restoran köşelerinden yönetmek

Hakan Şükür'ün son açıklamalarında (gerçi son diyorum ama, bu açıklamaların üzerinden 2 gün geçmiş durumda ve Hakan Şükür bu periyotta 768 tane daha açıklama yapmış olabilir (!)) önemli bir tanımlama var. Diyor ki Şükür; "...gerçek suçlular göğüslerini gere gere restoran restoran gezecekler. Türk futbolunu da o restoran köşelerinden yönetecekler."

Hakan'ın tamamen Galatasaray yönetimine yönelik söylediği bu sözleri irdelemeyeceğim. Ben sadece Türk futbolunu restoran köşelerinden yönetmek cümlesine takılmış durumdayım. Zira Türk futbolunun son dönemine yönelik muhteşem bir tespit olduğunu düşündüğüm bu önermeye yönelik nicedir yazmak istiyordum.

İbrahim Seten'le ilgili yazdığım yazıda da belirttiğim üzere, belli başlı adamlar, hemen her gece, belli başlı restoranlarda biraraya gelerek, içki masasında yaptıkları geyik muhabbetleriyle Türk futboluna yön veriyorlar, ülke futbolunu fısıltı gazetelerinin içine çekip, dedikodu cenderesi içinde kaynatıyorlar. İbrahim Seten gibi sözde spor, gerçekte "dedikodu" yazarları da, burdaki sohbetlerden nemalanıyorlar, aynı zamanda da her gece kah orda birlikte oldukları kelli felli adamların cebinden, kah gazetelerinin cebinden, yiyip içiyorlar.

Benzer şekilde değil midir ki, futbola yönelik en ufak analiz yapmaksızın, sağda solda her gün yediği yemeklerden duyduğu dedikoduları, "bir yöneticiden duyduğuma göre" şeklinde her hafta sütunlarına ve ya ekrana taşıyan Reha Muhtar, futboldan nemalanmaya başlamıştır? Böylece o içki masasında birinin söylediği, "Mondragon'u neden yolladı Galatasaray biliyor musun mirim?" tadındaki sohbet, ekranlara Muhtar tarafından, Galatasaray Mondragon'u hakkında şike ile ilgili müthiş şüphe olduğu için yolladı gibi bir habere dönüştürülebilir örneğin.

Abarttığımı düşünebilirsiniz; ancak bugün Akmerkez'deki Papermoon başta olmak üzere, İstinye Park ve Kanyon'daki restoranlara herhangi bir gün gittiğinizde, futbol camiasının göbekli simalarını masalarda kaynatırken görmemeniz mümkün değil. Aslına bakarsanız, Aziz Yıldırım, Adnan Polat, Levent Kızıl, Mahmut Özgener, Papermoon, İstinye Park Masa keyword'leriyle google'da basit bir arama yaptırırsanız, karşınıza çıkacak yüzlerce haberle de tatmin olabilirsiniz. Misal 2008 yılından bir haber:

"Akmerkez Papermoon restaurant dün gece adeta futbolun zirvesine ev sahipliği yaptı. Kimler yoktu ki? Aziz Yıldırım, Adnan Polat, İbrahim Yazıcı, Hakan Bilal Kutlualp, Serdar Güzelaydın, İbrahim Seten:

Dünyaca ünlü İtalyan restoranı Papermoon'da dün gece yine hareketli saatler yaşandı. Nasıl yaşanmasın ki? Türk futbolunun ünlü simaları sanki sözleşmiş gibi akşam yemeklerini Papermoon'da yemeyi tercih etmişlerdi.

Bir masada Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım, arkadaşlarıyla birlikteydi. Yıldırım'ın yanından hiç ayırmadığı arkadaşı Necdet Şentürk yine masadaydı.

Bir diğer masada Galatasaray başkanı Adnan Polat, yöneticileriyle birlikte yemekteydi. Haldun Üstünel ve Murat Yalçındağ ile bir konu üzerine hararetli hararetli tartışmaktaydılar. Galatasaray başkanı Polat ile Fenerbahçe başkanı Yıldırım'ın kuru bir selamlaşmayla yetindikleri gözlerden kaçmadı.

Aziz Yıldırım'ın bulunduğu masaya yakın bir başka masada Hakan Bilal Kutlualp'in Pierre van Hooijdonk'la birlikte bulunması ise gecenin tesadüfüydü.

Bursaspor başkanı İbrahim Yazıcı da dün gece Papermoon müşterilerindendi. Yazıcı'nın konukları Cavit Çağlar ve Nail Keçeli'ydi.

TFF eski üyesi Serdar Güzelaydın'ın bir başka masada Vatan gazetesi Spor müdürü İbrahim Seten'le koyu sohbeti gözlerden kaçmadı. Seten arasının bozuk olduğu Fenerbahçe başkanı Yıldırım'la göz göze gelmeyecek bir pozisyonda oturmayı tercih ederken, gecenin ilerleyen saatlerinde Serdar Güzelaydın'ın Aziz Yıldırım'la ayaküstü koyu bir sohbete daldığı görüldü."

2008'e dair bu haber, işte her gün, her gece İstanbul'un restoranlarında tekrarlanıyor. Orda burda, futbola yönelik çağdaş aklın hakim olmasına yönelik kafa patlatanlar hiç yorulmasınlar.

Levent Kızıl, Mahmut Özgener tadında Futbol Federasyonu yöneticilerinin, baba parasıyla hakim oldukları nüfuzla, yemek masası oyuncağı haline getirdiği, Yıldırım Demirören tarzı başkanların "slm bn yldrm, kendine ck iyi bk, optm" tadında ortaokul öğrencisi mesajlarıyla Beşiktaş gibi klübü yönettiği, İbrahim Seten, Gökmen Özdemir ve Reha Muhtar gibi gazetecilerin, o restoranlardaki dedikoduları haber yapıp, adam muamelesi gördüğü ve güç kazandığı, Arda Turan gibi futbolcuların, boş zamanında ekstra idman yapayım, şutlarım kuvvetli değil pek, günde 500 şut atayım, frikiklerimi geliştireyim demek yerine, her boş zamanında o restoranlarda yine güç sahibi olduğunu kanıtlamak adına boy gösterdiği, futbol menajerlerinin bu masalarda onlarca oyuncuyu, onlarca yöneticiye kakaladığı bir futbol dünyasında, Thomas Doll'un şu yaptığı açıklamaların düzgün bir terazide değerlendirilip, haklı olduğu noktalar anlamında adım atılabileceğine inananlar var mı? Ne acıdır ki, Türk futbolunda altyapıya hizmet, bir göbekli restoran zengininin, parasını verip, iki katlı tesis yaptırıp, bunun havasını restoran köşelerinde gerine gerine anlatmasıyla sınırlıdır ve öyle olmaya da devam edecektir..

"''TÜRK FUTBOLUNUN İLERLEMESİNİ BEKLEMEYİN''
Gençlerbirliği'nin başında bulunduğu süre zarfında Türkiye hakkındaki düşüncelerinin değişmediğini belirten Thomas Doll, ''Futbolda dürüst olduğunuzda tüm kapılar size açılır. Türkiye'ye geldiğimde Almanya ile arasındaki farkı sormuşlardı. O günkü düşüncelerim değişmedi. İşinizi iyi yapar ve dürüst olursanız başka takımların ilgilenmesi normal. Türk futbolcuları orta seviyeli futbolcular. Bu yüzden ligin kalitesi Avrupa'ya yetişmiyor. Altyapı ve temel bilgi eksikliği bunda büyük etken. Bu yüzden Türk futbolunun gelişimi hızlı değil. Altyapıya iyi yatırım yapılmalı ve A takıma çıkacak futbolcuların daha önceden belirli şeyleri öğrenmeleri gerek. Türkiye'de orta sınıf birçok futbolcu hak ettiğinden fazla para alıyor. Türkiye'de futbolcuların arkasında menajerler var. Bu menajerlerin futbolculara olumsuz etki yaptığını düşünüyorum. Birçok orta sınıf futbolcu astronomik paralar istiyor. Siz, bu futbolculara böyle paralar verir, altyapı hocaları ve yardımcı antrenörlere hak ettiklerini vermezseniz Türk futbolunun ilerlemesini beklememelisiniz. Süper Lig'de 2. ve 3. lig ayarında birçok futbolcu var. Bu düzeltmek için yeni bir konsepte gerek var. Bu olmazsa Türk futbolu ileriye değil, geriye doğru gidecek" ifadelerini kullandı."
Devamı