"Least Successful Bidding Nation"

Resim dünün Guardian gazetesinden..Yurtdışında bir ülke içinde seyahat ederken, insanın kendi ülkesinin bayrağını görüp gözünün yöneldiği, sonrasında içini burkan bir tablo..

Tamam, yine "Türk'ün Türk'ten başka dostu yok" diyelim; ama bu sefer neyi farklı yapmalıyız bir dahaki sefere, bunu da tartışalım. Aksi takdirde, koymuş olmuş olmak için koyulan adaylıkların, ülke gururunu kırmaktan başka faydası yok..

İlk olarak, her ne olursa olsun, stadyum projelerinden vazgeçmemek, sanki bu şampiyona alınmışcasına, bunlara devam etmek gerekiyor. Zira Türk futbolunu bir sonraki seviyeye taşıyacak, Avrupa'nın en önemli liglerinden biri haline getirecek birinci hamle Türkiye'deki stadyumların yenilenmesidir. Ülkedeki güçlü tek parti yönetiminin, bu şampiyona öncesi verdiği 900 milyon euroluk teminat mektubunun arkasında durması ve bu hamlenin başını çekmesi gerekiyor.

Aksi taktirde, Olimpiyatları zaten geçtim, 2026 Dünya Kupası için yine maketler elimizde, biz çıkarız ormana hey ormana hey ormana durumundan başkası olmaz.

İşin güvenlikdi, ulaşımdı kısımlarını ben bahane olarak görüyorum. Her şey bir anlamda konjonktüre, bir anlamda da tesis olarak hazır olmaya bağlı. Bugün güvenlikten kaygı duyuluyorsa, ulaşımdan endişe ediliyorsa, Güney Afrika'nın Türkiye'den iyi durumda olduğunu kimse iddia edemez herhalde.. Dünya Kupası'nın oynanabileceği 10 tane modern stadyuma sahip, 2026'da 103. yılını kutlayacak Türkiye'nin önüne, o durumda dahi bu tarz bahaneler getirilebileceğine inanmıyorum..


Devamı

10. Yılında, 17 Mayıs 2000'i anlatan yazım, yeniden..

Biliyorum biraz Hıncal Uluç gibi olacak ama..

UEFA Kupasını kazanmamızın 10. yılında, geçen sene o günle ilgili olarak Kopenhag'da yaşadıklarımı anlattığım yazımı tekrar yayınlamak istedim.

İsteyenler buradan ulaşabilir..

Tekrar kutlu olsun bu büyük başarı..
Devamı

İlahi Adalet: Yeşil Bursa'nın, İznik'in Erenlerinin Ruhu Şad olsun..

Sanırım Fenerbahçeliler hariç, herkes bunu söylemiştir maç sonrasında: İlahi Adalet.

Hala kendileri hariç herkesin, bu takımdan ve camiadan neden nefret ettiğini anlayamayanlar, bunu adeta kendileri çok büyükmüş, diğer herkes ezikmiş de, ondan kaynaklanıyormuş gibi düşünenler, bu sezonu bir kez daha incelemeliler.. Hoş, 2006'da fayda etmemişti bu, yine eder mi bilmem..

Sadece Christian Baroni'nin Ankaragücü maçında attığı golden sonra yaptığı sevinç ve tüm rakipler şimdi ağlasınlar diye yaptım o sevinci açıklaması dahi, bu nefretin kaynağını göstermek adına bire bir..Ezeli rakibini rakip sahada şans bir golle yenerken, poposuyla top kurtarıp sportmenlikten uzaklaşanlar acaba bu nefretin kaynağını anlayabilirler mi? Penaltı noktasını eşenler, her maç rakiplerini döven, hakemlerin üzerinde tahakküm kuranlar, bu nefretinin kaynağını anlayabilirler mi? En favori tezahüratı: Şampiyon Fener, en büyük Fener, alkışlayın ulan .bneler olan bir camia, sürekli sevincini yaşarken rakibi ezmeye, aşağılamaya yönelen bir camia, tüm Türkiye'nin kendilerinden neden nefret ettiğini anlayabilir mi?

Sanmıyorum..

4 sene içinde, ikinci kez bu büyük travmayı yaşamaları, tesadüf mü? Onu da sanmıyorum.

Bu vesileyle Bursaspor'u ve Ertuğrul Sağlam'ı kutluyorum. Tarihe tanıklık ettirdiler bizi. Trabzon'un şampiyonluklarını görmemiş biri olarak, ilk kez İstanbul dışı şampiyonluğa tanık oluyorum.

Bu durumda olan bir diğer kısım da görsel Medya. Tüm gece izlediğim televizyonlarda matem havası var. Öyle ya da böyle, Türkiye'de bir takım şampiyon oldu beyler. Türkiye'nin bir şehrinin takımı. Bu ne yastır? Getirin bir dansöz çıkarsanıza stüdyonuza; hani genelde Daum'la filan oynatırdınız..?

Bir tebrikler de 14 Mayıs 2006'da Denizlispor'dayken golü atıp Fener'i şampiyonluktan eden isim olan, bugün de yine Bursaspor kadrosunda olan Mustafa Keçeli'ye.. Seni de hiç unutmayacağım..

Tabii bugünden unutulmayan sahnelere imza atan; hani başarı geldiği için centilmen gözüküyor dediğimiz ve bunu bugün 2 dakika önce şampiyonluğa sevinirken, 2 dakika sonra stadı yakabilecek kadar değişken ruh halleriyle kanıtlayan, stadyumun ortasında timsah yürüyüşü yapan Fenerbahçelileri de unutmak mümkün değil..

Can Dündar'ı unutmak mümkün değil..

Galatasaraylı oldukları bilinmesine rağmen, klasik Galatasaraylı centilmenliğiyle maça giden sayın TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ve sayın Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u unutmak mümkün değil.. Bir Fenerbahçeli devlet erkanından Galatasaray'ın şampiyonluk maçına gitmesini beklemezsiniz. Onlar daha fanatik olurlar. Bizimkilerse her zaman centilmen göstermeye çalışırlar kendilerini. Açıkçası orda olmalarına kızmıştım maçın başında, ama maç sonu uğurlu geldiklerini düşündüm; o manada onlara da çok teşekkür ederim..

ve Christoph Daum.. Leverkusen'de 1, Fenerbahçe'de 2 kez son hafta şampiyonluğu kaçırdı.. İnanılmaz bir istatistik..

Görünen o ki, Fenerbahçe'de yer yerinden oynayacak. Olay bir süre anonsçu suçlanarak kapatılamayacak kadar büyük..Daum'un Türkiye macerası açılmamak üzere kapanmıştır.. Keza Güiza'nın da.. Muhtemelen Aziz Yıldırım illallah demişse, Ali Koç - Mehmet Ali Aydınlar arasında başkanlık yarışına hazır olalım..

Umarım bu rezil sezonda, Fenerbahçe'yi şampiyon yapmak için her şeyi yapıp emeline ulaşamayan Galatasaray camiası, hatalarından ders alır ve seneye 18>17 tshirtlerini Aslantepe'de giydirir bizlere..

Tekrar tebrikler Bursaspor.. Bu sezonu unut Galatasaraylı..
Devamı

Türk futbolunun gerçek güneşi: Şenol Güneş


5 Mayıs 1996'da şampiyonluğu kaybederken de, sezonun en muhteşem futbolunu oynatan, sonrasında Türkiye'yi Dünya Üçüncüsü yaptığında, hazır kadroya kuruldu diye aşağılanan, her zaman konuşma aksanı nedeniyle hor görülen, ama o aksanında söylediği cümlelerin derinliği adeta görmüş geçirmiş bir futbol filozofu edasında olan, bugüne kadar hiçbir kimseye terbiyesizlik yapmamış, centilmenlik abidesi olan, yönettiği tüm takımlara hücum futbolunu kolaylıkla aşılayan, Trabzonspor'a devre arasında gelip, 14 senelik intikamını soğuk bir şekilde yiyen Şenol Güneş'e..

Selam olsun..
Devamı

NTVSPOR'da Inter maçında ekrana bindirilen skor: ANK 0-5 FB

İtalya'daki şampiyonluk mücadelesinin sonucunun belli olacağı iki maçı izlemek üzere ekran karşısına geçtiğimde, ilk tercihim Siena-Inter maçıydı. Maç başlarken, malum diğer maçın skorunun bant halinde logonun altında verilmesine alışığız. Nitekim NTVSPOR da öyle yaptı. Lakin maç başladığında CHI 0-0 ROM diye vermek yerine, ANK 0-5 FB yazdılar. Yaklaşık 30 saniye bu şekilde kaldıktan sonra, o bant kalktı ve bir süre sonra doğru olarak Chieve-Roma maçının skoru verildi.

Maalesef o an cep telefonum yanımda olmadığından, bu anı görüntüleyemedim. Lakin fikir vermesi açısından, yukarıdaki resimde CHI 0-2 ROM yazan yerden bahsettiğimi belirtmek isterim.

Bu sene 0-5 şeklinde biten bir Fenerbahçe maçı yok; Ankaraspor veya Ankaragücü ile, hiç yok. Şu maçın öncesinde bile bilgisayara ANK 0-5 FB yazan fanatiklerle dolu bir kanalın senelerdir tarafsız olduğu iddia edilir ya, ben ona yanıyorum. Futbolculardan çok para verip, 5 senelik 1o milyon dolara imza attırdıkları, bir başka tarafsız (!) yorumcuları, Rıdvan Dilmen'le birlikte, başarılar diliyorum kendilerine.. Bu akşam zafer sarhoşu olabilirler artık..
Devamı

Almanya Kupası buyken, FA Kupa'sının hali ne öyle?

Bugün her iki maçı da göz ucuyla izledim. Bahsettiklerim gündüz Chelsea ile Portsmouth arasındaki FA Cup finali ile, akşam Bayern Münih-Werder Bremen arasındaki Almanya Kupası finali. Her iki maçı da, dediğim gibi göz ucuyla izlediğimden öyle yoğun bir analiz yapacak durumum yok. Sadece herkes gibi ben de, Chelsea'nin ilk yarıda 5 tane direkten dönen topunu görmüş biri olarak, uzun seneler boyunca bir yarıda en çok direkten dönen topu gördüğüm maç olarak bu maçı hatırlayacağım. Drogba'nın insan üstü baldırlarıyla o mesafeden sert kesme ayak içi vuruşuna ise 30 yıl sonra dahi şapka çıkaracağım.

Ancak değinmek istediğim bunlar değil. Değinmek istediğim, yukarıdaki resimde gördüğünüz Almanya Kupasının muhteşemliği karşısında, koskoca FA Cup'ın halinin resmen siteler arası futbol şampiyonasında verilen kupalardan farkı olmaması..

Tamam gelenekçilik bu tarz organizasyonlarda güzel ve fark yaratan bir şey ama, o kupanın da elden geçmesinin vakti gelmiş de geçiyor.. Almanya Kupası bu manada, Dünya Kupası ve Şampiyonlar Ligi kupasıyla birlikte gördüğüm en güzel kupalardan. Bundesliga şampiyonuna verilen şampiyonluk tabağı da çok orjinal ve heybetli.. Bu manada Almanları bu estetik bakış açıları anlamında kutluyorum..

Bir kutlama da, bu sene her yönüyle bana göre Avrupa'nın en iyi bir iki takımından biri olan Chelsea'ye.. Sonuna kadar hakedilmiş bir duble yaptılar.. Muhtemelen yarın bir başka duble yapacak olan Inter'e takılmasalar, Şampiyonlar Ligi'ni kazanmamaları için de hiçbir sebep yoktu.

Böylece, İngiltere, Almanya ve büyük ihtimalle yarın, İtalya Şampiyonları sezonu çifte kupayla kapamış olacaklar.. Son ikisinin, hala bu sayıyı üçe çıkarma ihtimallerinin olduğunu hatırlatmakta fayda var..
Devamı

Yazık bu Galatasaray taraftarına..

2000 yılından itibaren o kadar aptalca kararlara tanıklık ettik ki, o kadar rezil sezonlar geçirdik ki, artık Galatasaray taraftarı tam anlamıyla paranoyak oldu. Hiçbir şeye güvenmiyor, en basit şeyde bile "olmaz olmaz değil, kesin bunu da yaparlar.." korkusuyla günlerini stres içerisinde geçiriyorlar Galatasaray'la ilgili çeşitli konularda..

Bunların son örneği, Türk Telekom Arena stadının koltuklarının ne renk olacağı hadisesi. Düşünebiliyor musunuz? Bu bile bir korku vesilesi Galatasaray taraftarları arasında. Eşyanın tabiatı gereği, tüm spor klüpleri kendilerinin inşa ettikleri stadyumlarda, renklerine uygun koltuklar kullanırlar. (Kayseri Kadir Has stadyumundaki renk cümbüşünü saymazsak) Lakin, son 10 senede önce buz mavisi, sonrasında mor forma giymiş, gelecek sene yavru ağzı ve kül rengi forma çıkaracağı söylenen Galatasaray'ın, koltuklarında koyu kırmızı kullanması gerektiği gibi tartışmaya dahi açılmasına gerek olmayan bir durum, insanlarda ya gri, siyah vs. gibi renkler mi yaparlar mı korkusuyla, aylardır tartışılıyor. Bunda stadyum sorumlularının, "koltukların rengi üzerinde tartışılıyor.." şeklindeki açıklamalarının da payı büyük..

Neyin tartışmasını yapıyorsunuz yahu? Bazı şeyler vardır, tartışılır. Bazı şeyler vardır; öyle olmak zorundadır. Bu stadın koltukları da koyu kırmızı olmak zorundadır. Nokta.

Asıl bastırılması gereken konu, sarı koltuklarla Galatasaray yazısının yazılmasıdır. Bunun için de bastırmaya, hatırlatmaya gerek yok ya, neyse..

Orjinal olmaya çalışmayın, standardı tutturun yeter!
Devamı

Lost üzerine..

Sinema, dizi, kitap ve benzeri alanlarda, çok popüler olandan kaçmaya yönelik bir yapım vardır. Biraz suların durulmasını, o konudaki çılgınlığın sona ermesini bekler, ondan sonra izlerim, okurum vs. İşte Lost da bu tarz inanılmaz popüler bir dizi olmasına rağmen, henüz çok az kişi bu diziyi bilirken izlememe başlamamdan ötürü, bu yukarıda söylediğim özelliğimin tersine, 6 senedir bu dizinin her anını takip eden, dizinin her bölümü bittikten sonra tüm yabancı forumları, onları bunları okuyarak kendi kendime bir Lost ritüeli yaratan bir adam olup çıktım. Bir nevi benim çocuğum haline geldi bu dizi..

Lost'un en kötü bölümlerinde dahi Lost'tan soğumadım. Ve dizinin bitmesine şurda az bir süre kala, dizi üzerinden yapılan yorumlara bakıp, insanları süzgeçten geçirebilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Efendim neymiş, Lost senaristlerinin söz verdiklerinin aksine bilimsellikten uzak bir hale bürünmüş. Bunu söyleyen aptaldır. Yahu, daha 1. sezonda, Black Smoke ortaya çıktığında bu dizi bilimsel olmadığını göstermişti zaten. Bu dizinin hayatın anlamını çözmesini bekleyenleri, ne bileyim final bölümünde adeta gerçek zaman makinesini yaptık, ahanda budur şeklinde bir sonla ortaya çıkmasını bekleyecek şekilde diziye anlam yükleyenleri anlamaktan yoksunluk çekiyorum.

Bu dizi, bana göre gelmiş geçmiş en muhteşem dizidir. Diziden beklediğim de, kendi içinde, 6 sezon boyunca ilmik ilmik örülen senaryonun, bittiğinde tutarlılığını korumasıdır. Hiçbir şekilde 6 sezon boyunca ortaya çıkmış yüzlerce sorunun teker teker cevaplanmasını beklemiyorum. Temel anlamda soruları cevaplayabilirler ve belirttiğim üzere tutarlılıklarını koruyabilirlerse, bundan daha zekice yazılmış bir senaryo daha uzun yıllar ortaya çıkarılamaz.

Ayrıca bu vesileyle, finali vs. kötü dahi olsa, 6 sene boyunca, yayınlandığı her hafta, 42 dakikamı muhteşem geçirtmiş, her bölümü bir macera filmi kalitesinde olan, bu kadar büyük bir emeği, o kötü finalden ötürü yerin dibine sokamam. Nasıl en iyi sitcom, kötü finaline rağmen Seinfeld'se, Lost da türünün en muhteşem örneği olarak şimdiden gönlümde yer kazanmıştır; kötü bir final yapacak dahi olsalar. Bu manada, dizi bittiğinde, tüm 6 sezonu, artık hikayeyi bilen biri olarak yeniden izleyeceğim.. Tıpkı senelerdir Seinfeld'i veya Friends'i izlediğim gibi..
Devamı

Plaket de neyin nesi yahu?

Sıkıldım artık Galatasaray Yönetimi'nin sürekli kamuoyundan takdir almaya yönelik suni hareketler yapmaya çalışmasından. Sürekli "özel" bir şey yapmaya çalışma çabası, içini dolduramayınca sığ kalıyor, beni de geriyor.

Mehmet Topal'ın gitmesinden bağımsız konuşuyorum. Ki kendisi hakkındaki görüşlerim bellidir; isteyen burdan, isteyen de burdan ulaşabilir.. Buna rağmen, başarılı olma şansı olan tek ülke olarak İspanya'yı görüyorum..Zira İspanya'da futbol, o kadar "pozisyon oyunu", o kadar oyuncular saha içindeki penetrasyonlarına sadık ki, fizik kondüsyonunu üstün tutarsa, o yavaş yavaş, daha atmadan 10 dakika önce belli ettiği paslarını sürekli iletebileceği boşa kaçmış bir adam bulacağından, yıllarca idare edebilir. Etsin de.. Bize uzak, Valencia'ya yakın olsun.. 5 milyon Euro için de teşekkürler olsun..

Lakin, bu plaket de neyin nesidir? İşte kamuoyundan, basından, tribünden, vay efendim ne vefakar yönetim, ne zarif yönetim, görüyor musun gideni plaketle gönderiyor diye küçük zekalı insanlara söyletmek için yapılan bu hareketi hadi anladım, koskoca Galatasaray Başkanı'nın, Mehmet Polat'ın ayağının dibinde plaket vermek için bulunmasındaki absürdlüğü biri bana anlatsın. Adnan Polat'la birlikte Galatasaray Başkanı resmen ayağa düştü. Sürekli basına demeç, sürekli konuşma, oyuncularla abi-kardeş hareketleri, vs..

İsterseniz geri kafalı deyin, isterseniz ne derseniz o.. Lakin benim Galatasaray Başkanı dediğim adamın yanına o futbolcu dediklerinizin yaklaşabilmesi için, böyle Cüneyt Tanman, Fatih Terim, Bülent Korkmaz, Hakan Şükür tadında kaptan olabilmeniz lazım ancak.. Diğerleri, başkanı nadiren görebilip, ancak başarılarda toplu takdir, başarısızlıklarda toplu tekdir için karşılarında Galatasaray'ın 1 numaralı adamını bulmalılar.. Yoksa böyle enseye şaplak ilişkisi kurarsanız, bir topçunuz Avrupa'ya gidiyor diye ayağına gidip dandirik bir plaketle resim çektirirseniz; sürekli medyaya demeç verirseniz, hiç kimseye karşı hükm-ü şahsiyetiniz kalmaz.. Ne futbolcuya, ne Federasyon'a, ne medyaya, ne de tribüne.. Ne kadar yaklaşırsanız, o kadar erişilebilir olur, o kadar küçülürsünüz..

Ne plaketi yahu? Artık bu ezikliklerden kurtulalım.. Geldi, oynadı, para kazandırdı, gitti.. Teşekkürler.. Bitti..
Devamı

Blogun 1. yaşını da kaçırdık..

Tanıyanlar bilir; genelde çok yoğun çalışıyorum. Lakin son 2 haftada durumu abartıp, Cuma hariç her gün gece 12:30-1 arası çıkınca, bırakın blogu güncellemek, 1. yaşında bir yazı yazmayı dahi atlamış olduk..

Ah ah, böyle yoğun olmasam her gün en az 10 yazı yazacak malzeme birikiyor, ama ne beynim ne de işim el veriyor..

Bu vesileyle 11 Mayıs 2009'da başladığım blog maceramda beni yalnız bırakmayan, okuyan, görüş bildiren herkese, geç de olsa, çok teşekkür ederim..
Devamı

Tarihin en Fenerli Galatasaray kadrosuna teşekkürler..

Aynı sezon içerisinde, Fenerbahçe'ye önce deplasmanda yenilen, sonrasında Fenerbahçe'yi şampiyonluk yarışının dışına atabilecek noktadayken kendi sahasında ruhsuz ötesi futbol oynayıp yenilerek onları yeniden şampiyonluk havasına sokan, Fenerbahçe'nin şampiyonluk yolundaki en büyük rakibi Bursaspor'a karşı ise mücadele gücü yüksek bir futbolla puan kapan ve Fener'i liderliğe oturtan tarihin en Fenerli Galatasaray kadrosu, kendisinden bekleneni yaparak, Antalyaspor'a da yenildi. Bu yenilginin Fenerbahçe'nin işine geldiğini söylemeye gerek yok; zira haftaya Bursaspor ile oynayacak Beşiktaş'ın artık bir hedefi var; 3. olmak.. Böylece Fenerbahçe'nin ekmeğine bir kez daha yağ sürülmüş oldu..

Tebrikler gözlerimle gördüğüm en ruhsuz, en Galatasaray'a yakışmayan, tarihin en Fenerli kadrosu.. Size de bu yakışırdı..Fenerbahçe şampiyon olunca, sizi de Bağdat Caddesine alalım; tura eşlik edersiniz..
Devamı

Fenerbahçe Ankara'da asla kaybetmez

Çok şaşkın bir biçimde bir kaç haftadır, Fenerbahçe'nin Ankaragücü karşısında puan kaybedeceğini sanan saf insanları izliyorum, dinliyorum. Bursaspor Teknik Direktörü ciddi ciddi Fener'in bu maçta puan kaybı yapacağını düşünüyor örneğin.. Öylesine bir hava yaratıldı ki, sanki Ankaragücü bildiğiniz Barcelona.. Taraftarlarının Bursa sevgisi ise Fener'i yenmeleri için futbolcular üzerinde ekstra motivasyon oluşturacak.

Kim takar 06-16 kardeşliğini oysa ki o diyarlarda.. Aksine, asıl motivasyon, yaratılan bu havanın etkisiyle, maçı inanılmaz şekilde önemseyen, Devler Ligi finali oynayacakmışcasına bu maça hazırlanan Fenerbahçe camiası üzerinde oluşmuştur. Hal böyleyken, bu maçı rakibinden çok daha fazla isteyen iki takımdan, daha çok isteyeni bir de diğerine göre aşırı kaliteliyse, bu maçtan puan kaybı yapma ihtimali oldukça düşüktür..

Kimse bu maçı 14 Mayıs 2006 Denizlispor maçıyla da karşılaştırmasın. Orda genel kamuoyu beklentisi, şu andaki beklentinin aksine Fenerbahçe'nin Denizli'de asla puan kaybetmeyeceği yönündeydi. Üstüne üstlük Denizlispor, kendi canı için oynuyordu, herhangi bir "kardeşi" için değil.. Şu anda ise, suni bir kardeşlik temelinde, bu maçtan puan kaybı bekleyen bir Bursaspor var. Yine aksine, bu maçın zor geçeceğini kafasına kazımış bir Fenerbahçe.

Bu anlamda, bu maçta sürpriz olmayacaktır. Galatasaray'ı yendiğinde şampiyon oldu dediğimiz Fenerbahçe, tüm unsurlarıyla şampiyonluğa hazırdır. Bunun en güzel örneği de, haftalardır dile getirdiğimiz yönetim becerilerine, taraftarlarının eklediği, Ankaragücü maçı öncesinde oy tehditi yaparak Melih Gökçek'i can evinden vurmalarıdır. Artık Ankaragücü tarafında da, bu maçı gerçekten Ankaragücü'nün kazanmasını istemeyen bir Onursal Başkan var..

Bu manada, legal-illegal tüm dış unsurlar, yönetim, taraftar ve son haftalardaki futbolcu bütünleşmesiyle, şampiyonluk için gerekli herşeyi yapan tek takım Fenerbahçe'dir bu sene ve muhtemelen de olacaktır..

Ankara 19 Mayıs'ta genelde Alex gol atar; bu maç da muhtemelen öyle olacaktır..
Devamı