Dünya alem tercüman görsün: Halil Yazıcıoğlu

Malum bu aralar futbol bloglarının gözde konusu Galatasaray'ın tercümanı Mert Çetin. Hemen herkes kendisinin tercümanlık yapabilecek kadar dile hakim olmadığının farkında ve söylenebilecek herşey söylendi.

O manada ben Mert Çetin'i eleştirmektense, bu işi şu anda, belki de tüm zamanlarda, en iyi yapan kişiye dikkat çekmek istiyorum.

Söz konusu kişi, Trabzonspor'un tercümanı Halil Yazıcıoğlu. İspanyolca, İngilizce, Fransızca ve Portekizce de konuşan ve diksiyonu, Türkçe'ye hakimiyeti ile dikkat çeken Yazıcıoğlu'nun sadece tercümanlıkla kalmak istemediğini Erkan Goloğlu'nun Ocak 2009'daki bu yazısından öğreniyoruz. Besbelli kendine teknik adamlık hedefi koyan Yazıcıoğlu bu anlamda başarılı olabilir mi bilmiyorum; ama şu ana dek sergilediği tercümanlık performansı anlamında ben kendisini tebrik ediyorum.

Galatasaray'da senelerdir doğru düzgün bir tercüman görememiş; Hagi'nin tercümanı Olgun Cafer'e, Gerets'in tercümanlığını da yapan Erdal Keser'e, Feldkamp'ın tercümanlığını yapan Burak Dilmen'e ve en son Mert Çetin'e dayanmış bir birey olarak, Galatasaray İletişim mezunu Halil Yazıcıoğlu'nu takımda görmek, rüya gibi olurdu diyerek sözü Halil Yazıcıoğlu'nun kendi ağzından özgeçmişine bırakayım:

"“Colman, ‘Radara yakalandım, polisle konuş’ diye beni arar”
Halil Yazıcıoğlu (24 / Trabzonspor)
-Bir yıldır Trabzonspor’dayım. Burada sekiz oyuncuya çevirmenlik yapıyorum. Alanzinho’ya Portekizce, Colman’a İspanyolca, Hırvat Cale ve Nijeryalı Promise’e İngilizce, Kamerunlu Song, Senegalli Sylva, Brundili Papy ve Gineli Yattara’ya da Fransızca tercümanlık yapıyorum.
-Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümü’nde eğitim gördüm. Fransa’da Lyon Siyasal Bilimler Enstitüsü’nde yedi ay okudum. İngilizce ve Fransızca öğrenmeye Burak Bora Anadolu Lisesi’nde başladım. Dört yıl İstanbul Cervantes Enstitüsü’ne gittim, İspanyolca öğrendim. Trabzonsporluyum. Galatasaraylı olmadığım konusunda kulüpteki insanları ikna etmek için çok uğraştım.
-Futbola eskiden beri meraklıyım. Hatta üniversite döneminde Radikal gazetesinin spor servisinde üç yıl çalıştım. 2008’in başında ise Cervantes’te kültürel etkinliklere yardımcı olabilecek bir kişi aranıyordu, beni aldılar. Trabzonspor, Arjantinli oyuncu Gustavo Colman’ı transfer ettiğinde Cervantes’le iletişime geçti. İspanyolca konuşan ve futbolla ilgilenen birini arıyorlardı. Başvurdum, kabul ettiler. Bu camiada Portekizceyi bilmek şart diye düşündüm ve kendi kendime evde çalışarak öğrendim.
-Yabancı futbolculara Türkçe temel kelimeleri öğretiyorum. Cale dil öğrenmeye çok yatkın. Song, Isaac ve Faty Papy de konuşamıyor ama çoğu şeyi anlıyor.
- Colman bir keresinde beni arayıp “Evde su borusu patladı, her taraf su oldu, ne yapayım?” demişti gülerek. Çok rahattır, bu nedenle sürekli başı derde girer. Radara girer, polis çevirir. “230’la radara girdim, şu polisle konuşuver” diye de arar. Cale ve Sylva mezgiti, Colman da Akçaabat köftesini çok sever."
Devamı

Gökmen Özdemir, Abdullah Avcı'nın gizli kardeşiymiş.. (!)

İş o raddeye geldi ki, www.zaytung.com tadında bir başlık atmayı uygun gördüm..

Artık Gökmen Özdemir'in, piyasaya ilk çıktığı zamanlarda, tüm Galatasaraylılarca umutla karşılanan stilinden eser kalmadığını, kendisinin de medyanın çarkları içerisinde eriyip gittiğini ve nüfüz mücadelesini en sert biçimde verdiğini, güç sahibi olabilmek için herşeyi yapabileceğini ve "medyada artık dinozorların yerini gençler alsın" söyleminin ne kadar boş olduğunu gösterdiğini; zira önemli olanın genç olmak, yaşlı olmak değil, düzgün adam olmak olduğunu biliyoruz.

Bu manada, Gökmen Özdemir'den artık bir beklentimiz yok. Galatasaray'dan 5 futbolcu ile görüştüm, şöyle şöyle karışık klüp diye haber yaptığında, eskiden olsa Gökmen Özdemir yazıyorsa doğrudur diye düşünecekken; artık arkasında kaç tilki hesabın yattığını, bu haberin hangi hesapları gerçekleştirmek için manipülasyon amaçlı yazıldığını düşünmeye başlıyoruz misal. Bu bile, Gökmen Özdemir'in kendisine nasıl yazık ettiğinin kanıtıdır. Maalesef, insanların güvenini kaybeden her birey gibi, O'nun da bu noktadan dönüşü yoktur.

İşte bu güven duygusunun sistematik olarak zedelendiği ilk hadise, Gökmen Özdemir'in yakın arkadaşı Abdullah Avcı'yı Galatasaray'ın başında görmek istemesi ve bu noktada bazen açık açık, bazen satır aralarında mesajlar vererek; bazen futbolculara Abdullah Avcı'yı isim vermeden tarif ettirerek, bazen Galatasaray'da suni sorunlar yumağı haberleri yapıp, bunları adresleyebilecek isim olarak Avcı'yı göstererek, ara ara Lig Radyo'daki programına çıkararak, sürekli gündem oluşturmaya çalışması, ilk olmasının yanında en çok dikkat çekendir de.

Gökmen Özdemir'in Kalli'nin gidişi döneminde sesli olarak haykırmaya başladığı bu görüşü, en net tam 2 sene önce 6 Nisan 2008'deki yazısında şu şekilde haykırılmıştı kendisi tarafından:

"ARANAN ADAM AVCI

Şimdi göreve kimin geleceği tartışılıyor. Birçok isim havada uçuşuyor. Ama cevap, üniversite sınavındaki gibi 5 şıklı değil. Tek bir doğru yol var. O da aklı ile iş yapan, tırnaklarıyla kazıya kazıya ismini herkesin aklına yazdıran, günümüz futbolunun adamı Abdullah Avcı. Takımı ile yaptıklarını sadece 2 sezon için değerlendirmemeli... U-17 Milli Takımı’na da bakmalı. G.Saray için, geleceği planlayan G.Saray için biçilmiş kaftan Avcı’dır. Türk futbolunun yeni Fatih Terim’i olma potansiyeli onda var. Gerek futbolcu ilişkileriyle, gerek medya ile arasındaki duruşuyla, gerekse hayata bakışıyla Avcı G.Saray’ı yukarılara taşıyabilir. Tabii bu da tek bir şarta bağlı. G.Saray yönetiminin kayıtsız şartsız yeni getireceği hocasına, Avcı’ya kol kanat germesi gerekiyor. G.Saray’ın iç politikalarından uzak tutup sadece Florya’ya yönlendirmeliler. "

Sonrasında Gökmen Özdemir, teknik direktörlüğe Abdullah Avcı, başkanlığa Adnan Öztürk'ün getirilmesine yönelik türlü haber, yazı, radyo röportajına imza attı hepimizce gözlendiği üzere..

Peki bunları neden tekrar yazıyorum? Yazıyorum zira 30 Mart'taki yazısında ve Vatan Gazetesi'nin spor sayfasında doruk noktasına ulaştı Gökmen Özdemir.. Önce köşesinde,

"ASLINDA reçete son derece basit.. Şov yapmayı bırakıp gerçek bir yapılanma yolunu seçmeli G.Saray.. Tarihinde hep yerli hocalarla, yerli futbolcularla bir gövde oluşturmuş, etrafına işe yarayan yabancılar koyarak kimlik kazanmıştı G.Saray.. Jo’ya, Elano’ya, Keita’ya, Leo Franco’ya, Kewell’a harcadığını Türk oyunculara yatıracaksın. Etrafına pahalı değil ama işe gören, Türkiye şartlarına uygun yabancılar koyacaksın. Tabii yerli hocanı da iyi seçeceksin. Camiana yakın, gelecek vaadeden, Türkiye gerçeğini bilen ve unutmamış biri olmalı bu isim.. Ve kesinlikle de daha önce denenmemiş olmalı.."

diyerek, yine aklı sıra isim vermeden Abdullah Avcı'yı işaret eden Gökmen Özdemir, aynı gün ekürisi Kadir Çetinçalı'ya aynı gazetenin sütunlarında "Yeniden Avcı Sesleri" şeklinde haber yazdırıp, okuyucuya aptal muamelesi yapmaktan çekinmedi.. Aynı gün yoğun çalışan Gökmen'in bir diğer haberi ise Rijkaard bizi bitirdi! Hani şu 1 haftadır konuşulan, Galatasaray'daki yerlilerin hocalarından ve yabancı oyunculardan memnuniyetsizliklerini dile getiren yalan haber..

Siz herkesi saf, aptal mı sanırsınız beyefendiler? Kendinizi ne sanıyorsunuz? Koskaca Galatasaray Klübünde geleceğe dair kararları manipüle edebilecek kudrette olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Merak etmeyin, sizden çekinen bir kaç yönetici o hissi vermiş olabilir. Ama büyük Galatasaray taraftarı aymazlığınızın farkında. Sizi Gökmen Özdemir yapan o taraftar, bu oyunlarınızı da her fırsatta haykırarak maskenizi düşürmeye devam edecek!
Devamı