Arda ortaya, üçlü çektirme Cimbom'a..

Arda kaptan olduğundan beri çok olumlu işler yapıyor; adeta karşı yakanın azgın bücürüne, kendisinden o kadar yaş büyük adama, kaptanlık nasıl yapılır dersi veriyor. O manada kendisine çok saygı duyuyorum. Benim bu duyduğum saygı, başkalarınca da duyulmaya başlayacak ve Arda giderek büyüyecek, giderek ağırlaşacak.

İşte böyle bir Kaptan profili yetişirken, hala Arda ortaya üçlü çektir Cimbom'a.. olmuyor.. O işi yapacak isim belli.. 35 yaşına da gelse, Sabri ortaya üçlü çektir Cimbom'a sırıtmaz.. Lakin Arda'yı artık bu ortadaki eğlendirici konumuna düşürmeye hakkımız yok. Çocukcağız da utanıyor, sıkılıyor ancak taraftarı kırmamak için yapıyor.

Bu nedenle, çağrım Galatasaray taraftarına: Artık üçlülerimizi futbolcu çektirecekse, sadece Sabri çektirsin. Arda'yı çağırmayalım bunun için..
Devamı

Ankaraspor 0 Galatasaray 2

Fenerbahçe'nin dünkü hakem destekli ve şanslı son dakika galibiyeti sonrasında, Galatasaray açısından bu maçı almak elzem haline gelmişti. Zira belli ki, bu sene 1-2 puan şampiyonu belirleyecek ve Fenerbahçe o giden 2 puanı artı hanesine yazdırarak önemli bir psikolojik avantaj elde etmişti.

Maç başladıktan sonra görüldü ki, dünkü bu galibiyetin etkisi midir, kendine aşırı güvenin etkisi midir, takım bu sene görmediğimiz, son 10 senedeki kabız deplasman maçlarından birini çıkaracak. Böyle maçları son senelerde o kadar çok yaşadık ki, hemen hepimiz bu maçın belli bir dakikaya kadar berabere gideceğini, sonrasında da Meye'den veya Tita'dan, hatta Murat Tosun'dan abuk bir gol yiyerek maçı kaybedebileceğimizi düşünmeye başladık. Nitekim ilk yarı bunun aksine hiç bir şey söylemedi bize.

Takıma katılan Mehmet Topal, savunma görevinde başarılı, ancak hücum organizasyonlarında çok yavaş düşündüğü ve geç uyguladığı için, takıma el freni görevi yapıyor. Bakarsanız, Mehmet Topal'ın herhangi bir pas tercihinin yanlış olduğunu söyleyemezsiniz. Lakin o doğru tercihi o kadar geç yapıyor, o kadar geç eveleyip geveledikten sonra veriyor ki pası, ya rakip takım yerleşmiş oluyor, ya uyanan rakip topu kapıyor, ya da her şey yolunda gitse bile takımın temposu düşmüş oluyor. Topal'ın bir an önce, örnek aldığı isimler Gerrard ve Lampard'ı daha iyi analiz etmesi ve tek pası daha çok çalışması lazım.

Tek pas demişken; senelerdir Galatasaray'ın problemi olan, basit oynayamamanın yine takımın en büyük sorunlarından biri olduğunu belirtmek gerek. İlk yarıda Arda'nın bomboş Baroş ve Elano dururken, sıfıra inip sonra vereyim derdiyle tek pas oynamayı tercih etmemesiyle kaçan pozisyon, Baroş'un solda Arda ve Elano bomboşken, hemen vermek yerine Baki'yi üzerine çekip, topu kaptırdığı pozisyon ve ikinci yarıda Keita'nın soldaki Nonda'ya pas vermek yerine şut atması gibi örneklerle anlatılabilecek pozisyonlarda, Galatasaray son hamledeki yanlış tercihlerden ötürü mutlak gollerden oluyor. Futbol basit oynandığı zaman güzel olan ve kolay olan ve sonuç getiren bir oyun. Senelerdir bunu ifade etmeye çalışıyorum. Elano'nun tek pas oynamaya yönelik çabaları veya tek pas verilmesi gereken yerlerde bunu yapması beni umutlandırıyor. Fizik olarak kuvvetlendiğinde bu yönünün çok faydasını göreceğimizi düşünüyorum.

İlk yarıdaki kötü oyun sonrasında, güzel olan nokta, takımın 60. dakikadan sonra dili çıkan geçen seneki halinden, Ankaraspor gibi çok koşan bir takımı ezen kondüsyona ulaşabilmiş olmasıdır. Harry Kewell'ın harika kafa golü,ilk yarıda Arda ve Elano'nun müthiş duran top organizasyonu düşünüldüğünde hiç de sürpriz değildi. En az 10 tane farklı, çalışılmış duran top organizasyonumuz var ve sadece bu bile teknik kadroyla gurur duymak için bir sebep.

Keita'nın çıkarılması sonrası Aydın'ın rezil oynayacağını düşünerek iyice kederlenmiştim. Lakin Aydın'ın doğru saati gösterme zamanıydı bugün ve de Nonda'ya muhteşem asistinin yanında da hep doğruları yaptı. Bu haliyle kalsa, ne güzel olur.

Nonda'ya ise ayrı paragraf açmak lazım. Maç sonu açıklamalarıyla, saha içi davranışlarıyla, adam gibi adam Nonda'ya Allah bu sene sakatlık vermesin. Şampiyon olacaksak, bunda Nonda'nın katkısı belirleyici olacak zira..

Bir diğer güzel nokta, sahadan alınmış 3 isim Keita, Elano ve Baroş'un saha dışından maçı takip edişleri, gollerdeki doğal sevinçleriyle takım bütünlüğünün ayrıntı görüntülerini sergilemeleri idi.

Kafamı karıştıran nokta ise, Arda'nın solda oynarken hemen hiç isteksiz oynamasıyla, Elano çıktıktan sonra 10 numara pozisyonunda oldukça istekli oynaması idi. Umarım burda bir maraz çıkmaz.
Devamı

Daum: En büyük Atatürk

Gerçekten çok zeki adam bu Daum. PR çalışmaları çerçevesinde, şirin gözükebilmek adına herşeyi yapıyor. Türk halkının duygusal, çabuk kandırılabilen, milliyetçi duyguları yüksek, ancak yabancıya çok değer veren ve karşısında ezilen bir halk olduğunu ve yabancılar tarafından kutsal saydığı değerler övülünce çok çabuk ele alınabilecek olduklarını biliyor. Senelerdir de bu yönlerine oynuyor halkımızın.

Doğru düzgün bilmeden ağız kıpırdatmalarıyla İstiklal Marşı söyleme çabaları sonrasında, sıra Atatürk rozetiyle ekrana çıkmak ve olanca samimiyetsizliği ile En büyük Atatürk demeye kadar geldi. Yakında Nutuk kolunun altında çıkar veya başka bir zaman üç kuluvallah bir elham okur; böylece mozaik halkımızın her kademesine oynamış olur.

Ah Rijkaard ah; şu palyaçoları gördükçe seninle bir kez daha gurur duyuyorum..
Devamı

Terbiyesiz Kazım Kazım

Muhtemelen o görüntüler de kaynayıp gidecek Diyarbakır taraftarının taşkınlıkları arasında. Lakin not olarak düşmekte fayda var.

Maç öncesi iki takım futbolcuları ısınırken, ortam birden gerildi. Diyarbakırlı taraftarlar çıldırmış gibiydi. Sonradan anladık ki, Kazım Kazım denen dünyanın en laubali, şımarık futbolcusu, edep yerini tribünlere göstermiş. O dakikadan sonra ne taraftarlar sakinleşebildi, ne de taraftarların gerdiği futbolcular.

Bu terbiyesiz adam, sürekli bu hareketleri yapıyor; lakin henüz futbol oynamaya çalışırken rakip stoperlerle boğuşması sırasında düşmeleri nedeniyle hedef gösterilen Milan Baroş kadar dikkati çekmiyor. Oysa bu yapılan terbiyesizlik, ahlaksızlık.

Fenerbahçe taraftarının da bu ahlaksız topçunun tavırlarından memnun olmadığını takip ediyorum. Karakter özelliklerinin değişeceğini düşünmüyorum. O yüzden Allah bu futbolcuya karşı oynayan oyunculara sabır versin diliyorum..
Devamı

İki hafta, iki yan hakem. Yan hakemlerin Fener senesi mi olacak?

Fenerbahçe son iki haftada bana göre hakederek iki galibiyet aldı.

Lakin bu galibiyetlerin iyi oyunla gelmesi, bazı şeylerin gözden kaçmasına engel olmamalı. Zira bir takım iyi oynarken de kaybedebilir, berabere kalabilir.

Geçen hafta, iyi oynamasına rağmen, 70. dakikaya kadar gol bulamayan Fenerbahçe'nin yardımına, tam 1 metrelik ofsaytı göremeyen yardımcı hakem yetişmişti. Kazım'ın attığı golle rahatlayan Fenerbahçe, moral bozukluğu ile daha da çöken Sivas karşısında daha sonrasında skoru 3-0'a taşımıştı. Sivasspor kötü oynayabilir, Fenerbahçe iyi oynayabilir. Ancak 70. dakikada o gol olmasa o maçın nasıl biteceğini kimse öngöremez.

Bu hafta da benzer şekilde, Diyarbakırspor 1-0 öndeyken, Tazemeta'nın 1 metre geriden çıktığı pozisyona bayrak kaldırdı yardımcı hakem. Yüzde 90 oranında gol olabilecek bir pozisyonu kesmiş ve Diyarbakırspor'un 2-0 öne geçmesini engellemiş oldu.

Bu sene sürekli Fenerbahçe'nin şampiyon olacağını söylüyorum. Bundaki en büyük etken, onların bizden iyi olması değil. Eşit oynasak dahi, Fenerbahçe'nin böyle kırılma noktalarında her türlü destekleneceğini görmemdendir.

O yüzden her fırsatta, her ortamda bu tarz kararları dile getirmeye devam edeceğim.
Devamı

Yakın İlişkiler..

Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, Yönetim Kurulu üyesi Levent Kızıl ve Fenerbahçe Yöneticisi Şekip Mosturoğlu, öğle yemeğinde beraber İstinye Park Masa restorandaydılar. Hararetli bir şekilde konuşuyorlardı; kim bilir belki de Aurelio davasının aylardır çıkmayan Tahkim Kurulu kararı, bir ay daha ertelenmiştir bu yemek sonrasında..


Devamı

Mustafa Denizli'nin kamera karşısındaki heyecanı..

Mustafa Denizli aslında güzel konuşan, Türk sporuna, hatta Türk atasözlerine, "şansımız yüzde 51", "İçimizdeki İrlandalılar" gibi sözleri kazandırmış bir isim. Lakin senelerdir gözlemlediğim, Mustafa Denizli'nin kamera karşısında bir türlü rahat olamadığı, heyecanlandığı, arada yutkunduğu, dudaklarını ellediği; yani kısaca kendini rahat hissetmeyen insanların sergilediği davranışları gerçekleştirdiği idi.

Bu seneler önce ATV Spor haberlerini sunarken de böyleydi, hala Beşiktaş Teknik Direktörü olarak kamera karşısına geçtiğinde de..

Aşağıdaki video ise, Mustafa Denizli'nin 1987 yılında da böyle olduğunu gösteriyor. Ne diyelim? Heyecanını hiç kaybetmemiş; bravo mu? Yoksa, e hocam seneler geçti, artık bir rahatla mı?





Devamı

Tyson Gay olmak..

Dün 9.71 koştu Tyson Gay. Bu bir Amerika rekoru 100 metrede.. O Carl Lewis'lerin, Leroy Burrel'ların, Maurice Greene'lerin, daha adı aklımıza gelmeyen tarihin en iyi onlarca atletini yetiştirmiş Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en hızlı ismi oldu Gay..

Lakin bugün manşetlerde Usain Bolt var..

Zira daha iyisini yaptı Bolt.

Elinden gelenin en iyisini yapan, normal zamanlarda olsa ilah olarak el üstünde tutulacak Gay, sadece Bolt ile aynı dönemde yaşıyor olması nedeniyle bugün ikinci planda..

Spor biraz da böyle bir şey. Sadece yetenekli olmak, çalışmak yetmiyor en iyi olabilmek için. Biraz da doğru zamanda doğmuş olmak gerekli sanırım.

Devamı

Gaziantepspor 2 Galatasaray 3


Çok önemli bir galibiyetle lige başladı Galatasaray. Lige zor deplasmanlarla başlamanın hep avantaj olduğunu düşünmüşümdür. Zira, o zor diye adlandırdığımız takımlar, henüz ilk haftada performanslarının yüksek noktasında olmazlar. Nitekim bugün 3 puanla kapadığımız Antep deplasmanında büyük takımlar çok puan bırakacaktır ileride, bunu not düşelim.
--------------------------------------------o----------------------------------------------------
Şu aşamada takım adına gözüken en büyük eksi noktalar, aslında herkesce bilinen noktalar. Sağ bekte yıllardır vücuttan atılamayan bir virüs gibi zararlı Sabri ve ön libero pozisyonunda en fazla yedek olabilecek Mustafa Sarp ile orta saha ve defans çok kırılgan gözüküyor. Yine de havanın sıcaklığı, Antep'in ileri hattının her Süper Lig takımında olmayacağı düşünceleriyle bu maç için affedelim bu eksiklikleri.
--------------------------------------------o----------------------------------------------------
Defansta Gökhan Zan stoper ile birlikte çok fazla orta sahaya kadar çıkıyor. Tıpkı adam markajının yapıldığı eski günlerdeki gibi. Bu durumda da sağ bekte zaten çoğunlukla yerini kaybetmiş olan Sabri de düşünülünce, takımın sağ kanadından pozisyon verme olasılığı artıyor.
--------------------------------------------o----------------------------------------------------
Arda 10 numarayı benimsemiş gibi; Elano geldiğinde yine sol kanada geçmesi O'nu nasıl etkileyecek merak ediyorum. Keita'nın sağ kanattaki yeri garanti gibi. Bu durumda sol kanat için Arda-Kewell-Aydın'lı üçlü bir yarış olacak ve muhtemelen diğer ikisi sezon boyu yedek olarak katkı verecekler. Sezona tutuk başlayan Baroş ve Nonda arasındaki rekabet ise hiç beklenmeyen ölçüde takıma yarayacak.
--------------------------------------------o----------------------------------------------------
Duran toplarda şu ana kadar tüm resmi maçlarda gol attık. Bu ortayı yapanın değişmesinden değil, ciddi anlamda çalışılmasından kaynaklanıyor. Duran toplarda dikkat edin, her oyuncunun gideceği yer belli, Kewell öne gelip, sonra arkaya kaçıyor, bir başkası arkadan gelip ortaya depar atıyor. Geçtiğimiz yıllarda, duran toplarda statik dururdu Galatasaraylı oyuncular. Topun geldiği noktaya doğru toplu koşarlardı, kim vurursa artık. Oysa bu sene herşey belli; herkesin koşacağı yer belli. Orta iyi gelirse, gol olmaması için hiç bir sebep yok.
--------------------------------------------o----------------------------------------------------
Frank Rijkaard ile ne kadar gurur duyuyorum anlatamam. Böyle bir adamın takımın başında olması, benim için rüya gibi. Hem mütevazi kişiliği, hem de heyecanını hiç yitirmemiş haliyle, Rijkaard bulunmaz hint kumaşı. Takımı tek tek soyunma odasının önünde karşıladığı an hiç yalan söylemeyeyim, gözlerim yaşardı. Ekip ruhunu şimdiden yaratmış durumda bu büyük hoca. Yardımcısı Neeskens'i de unutmayalım tabii.. Sene başından beri söylediğim gibi, isterse bu sene 10. olalım, şu ikiliyi onlarca yıl Galatasaray'ın başında görsem, daha ne isterim..
--------------------------------------------o----------------------------------------------------
Son olarak, Türk futbolunun sülüklerine gelelim.. 20 küsür senedir binlerce maç izledim; bugüne dek Bünyamin denen hakemin Arda'ya yaptığı hareketi yapan bir hakem görmedim. Futbolcunun çıkarken zaman geçirdiğini düşünüyorsan, saatini durdurur, süreyi eklersin. Ya da baktın abartıyor, sarı kartını gösterirsin. Oyuncu çıkmak üzere koşmaya başlamışken, önüne geçip, fiziksel müdahale ile, hayır kale arkasından çık, demek de nesidir? Sen kimsin? Bu hareketinle tepki vermeye mecbur bıraktığın oyuncunun bir de kart görmesini sağlıyorsun. Sen kimsin be adam? Art niyetli Federasyonun, MHK'nin, iş bilmez hakemleri. Bu kadar belli etmeyin renginizi..
--------------------------------------------o----------------------------------------------------
3 puan Cimbom'uma hayırlı olsun. Güzel başladı, güzel bitsin.


Devamı

Sivasspor 1 Trabzonspor 2

Trabzonspor'un sene öncesi hazırlık kampından gelen sinyaller hep olumluydu. Teknik Direktörleri Hugo Broos'u hiç tanımıyordum, ancak hazırlık kampında yaptırdıkları, verdiği aklı başında demeçleri, gerçekçi yaklaşımı ile bende sürpriz yaratmıştı. Bugün gördüm ki, Trabzonspor iyi bir teknik adam transferi yapmış. Trabzonspor bu seneyi "takım" hüviyetinde geçirecek. Takım disiplini üst safhada ve yıllar sonra büyük takım kisvesine bürünmüş gibilerdi. Maç 0-0 iken ve 1-1 olduğunda hemen baskı kurup gol bulmaya çalıştılar ve buldular da. Trabzonspor'u bu sene şampiyonluk yarışından uzaklaştıracak tek unsur, forvetinin yetersiz olması olacaktır. Bu sene de Umut ve Gökhan ile geçmez. Bu manada yeni transfer sol açık Gabric'in performansı da önemli olacak.

İkinci golü atan Ceyhun Gülselam'ın iki senedir bulduğu az şansa rağmen, her oynadığı dakikada çok çok iyi bir futbolcu izlenimi verdiğini düşünmüştüm. Fiziği bir ön libero için mükemmel, şutları isabetli ve sert, futbol zekası yüksek. Bu çocukta bence herşey var. Üzerine mutlaka düşülmeli. Nitekim Fatih Terim de Milli takıma almış.

Ön libero diyince, Trabzonspor'u bu sene bir gömlek yukarı taşıyacak bir isim de Tjikuzu olacak. Bu akıllı ön libero, yıllardır Hüseyin'i çekenlere ilaç gibi gelecek..

Bir diğer yetenekli isim Engin Baytar ise, maalesef futbol zekası olmadığı ve basit oynamayı asla beceremeyeceği için hiç bir zaman olabileceği yere gelemeyecek.

Sivasspor'un sene öncesi bu şokları kaldıramayacağını düşünüyorum. Muhtemelen sezonu 5-6. tamamlayacaklardır. Daha beter olmalarını dilerim.
Devamı

Kırmızı Forma

Basına yansıyan Ocak ayında çıkacağı söylenen kırmızı formamız..

Muhtemelen bu sene alacağım tek forma olacak..
Devamı

İstanbul B.B. 1 Beşiktaş 1

İstanbul Belediye son yıllarda olduğu gibi bu seneye de büyüklerden puan alarak başladı.

Maçın kırılma anı, Fink'in bulduğu golden hemen sonra İbrahim Akın'ın alamet-i farikası tadında attığı gol oldu. O gol gecikseydi, muhtemelen Belediye'nin direnci bu kadar yüksek olmayacaktı.

Beşiktaş, hücum hattında kağıt üzerinde çok önemli isimlere sahip olsa da, hepsinin çok formsuz olduğu bir dönemde lige giriyor. Ne Bobo, ne Holosko, ne Nobre, ne de Nihat, kendilerini bildiğimiz hallerinde değiller. İş böyle olunca, maçın sonlarındaki doldur-boşalt karambolleri hariç pek tehlike yaratamadılar. Bir hafta içinde bir 10 numara alacaklarını düşünüyorum. Defanstaki Ferrari'nin ise henüz Zapotocny'den üstün hiçbir yanını göremedim.

Mustafa Denizli'yi çok yorgun, yıpranmış görüyorum. Sezonun yükünü sanki kaldıramayacak gibi. Beşiktaş'ın bu sene Şampiyonlar Ligi yüküyle de, şampiyonluk yarışını sonuna kadar sürdürebileceğini düşünmüyorum..

Belediye ise, Taner Gülleri'yi çok aradı. Geçen sene Fenerbahçe'ye attığı golle parlayan İskender çok savruk bir oyuncu ve zaten savruk olan bir İbrahim Akın'ın üzerine takım ikincisini kaldırmıyor forvet hattında.

Maçın oyuncusu her iki takım adına da bana göre İstanbul Belediye'nin sol beki Gökhan Sözen'di. Maç boyunca hiç yerini kaybetmedi, çok kritik müdahalelerle atakları başlamadan bitirdi.

Son söz de, bir kez daha Beşiktaş ve Fenerbahçe taraftarlarına. Galatasaray bu stadı tarihinin en kötü senelerinden birinde, yarıştan tam kopana kadar her maç 30-40 binler seviyesinde doldurdu; lakin hep boş bırakmakla suçlandı. Lakin henüz bu stadyumda oynanan herhangi bir Beşiktaş, Fenerbahçe maçında stadın bu rakamlara ulaşabildiğini görmedim. Bunu da not düşelim.
Devamı

Galatasaray'ın 300. Avrupa Golünü Kim Atacak?

1993-94 sezonunda Manchester United'ın efsane kadrosunu eleyerek, Şampiyonlar Ligi'ne kalan ilk Türk takımı olduğumuzda, gururluyduk. O senenin gruplarda Barcelona, Monaco ve Spartak Moskova'ya karşı oynadığımız maçlarımızdan hatıralarımızda kalan güzel anlarından biri, grubun son maçında, Cihat Arslan'ın Spartak Moskova'ya karşı attığı golle, Galatasaray'ın Avrupa Kupalarındaki 100. golüne imza atmasıydı. 1994 yılında atılan bu gol, ayrıca Türk takımlarının Şampiyonlar Ligi'nde attığı ilk gol olması itibariyle de önemliydi.

İlk Avrupa Kupası maçını 1956 yılında, Dinamo Bükreş'e karşı yapan Galatasaray'ın 100. golünü atması için aradan tam 38 yıl geçmişti. İkinci 100 golü atmak için ise bu kadar beklemeyecektik. Galatasaray'ın Avrupa Kupalarındaki 200. golü, 2001 yılında, unutulmaz bir maçta geldi. Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final'inde Real Madrid'i 2-0'dan 3-2 yendiğimiz maçta, Ümit Davala penaltıdan attığı golle, bu şerefe nail oldu. 100. golden tam 7 sene sonra.

Ve işte şimdi, üçüncü dalyaya yaklaştık. Maccabi maçı sonrası, Galatasaray'ın Avrupa Kupalarında attığı toplam gol 298 oldu. Büyük ihtimalle rövanş maçında, 300. gole ulaşılacak ve tıpkı 100. ve 200. gollerde olduğu gibi, bir Türk takımı Avrupa Kupalarındaki ilk kez bu rakama erişecek. Bu maçta genç oyuncuların oynama ihtimali, sürpriz bir ismin tarihe geçme şansını da ortaya çıkarmış bulunuyor.. Kim atarsa atsın, bir ilki daha yaşatacak Galatasaray'a Avrupa'daki her biri birbirinden şanlı 300 gol için şimdiden teşekkür edelim..

Merak edenler için belirtmekte fayda var; Fenerbahçe'nin Avrupa Kupalarındaki 100. golü, Galatasaray 200. golünü attıktan 1 sene, 100. golünü attıktan ise 8 sene sonra 2002 yılında AIK Solna ile 3-3 berabere kaldıkları maçta geldi. Golü atan isim: Sonradan Galatasaray forması giyecek olan Haim Revivo oldu. Fenerbahçe'nin şu anda 190 golü bulunuyor ve 200. gol tantanasının medyada Galatasaray'ın 300. golünden çok daha fazla yer bulacağı aşikar.

Devamı

Hemen oyna Elano!


Son yıllarda Galatasaray'da şöyle bir hastalık belirdi: Sezon öncesi alınan oyuncular "henüz hazır olmadıkları" gerekçesiyle, belirli bir süre takıma alınmıyor ve geç oynatılıyorlar. Lincoln'ün Istanbul kampına kadar herhangi bir hazırlık maçında oynatılmadığı hala hafızalarda. Bu durum, hazır olmayan oyuncuları bir an önce oynatırsanız, sakatlıklara davetiye çıkarırsınız şeklinde bir mazeretle mantıklı gösterilebilir. Öte yandan, kıyının karşı tarafındaki kurt hoca Daum'un bu sene Alex'in kampa geç katılması sonrasında katıldığı ilk gün çift kalede oynatmasına, " Alex yılların tecrübesi, kendisini nasıl sakınacağını iyi bilir, önemli olan takımla bir an önce bütünleşmesi" mealindeki açıklaması bana daha mantıklı geliyor. Benzer şekilde, Daum takıma çok geç katılan Güiza'yı da ilk gün oynattı, sonrasındaki maçlarda da 11'e koydu. Keza Dos Santos ve Christian'ı da..


Bizde ise durum yine farklı. Keita bir süre bekletildi. Allahtan bu sefer daha erken olmak kaydıyla, Maccabi maçında ikinci yarıda oyuna sokuldu. Her ne kadar antrenmansız da olsa, ben Elano'nun da bir an önce kluple, taraftarla bütünleşmek adına topa girmesini istiyorum.


Tıpkı 1996 yılında gelir gelmez Vanspor'a karşı oynayıp, hazır olmamasına rağmen, takımı son dakikalarda attığı 2 golle galibiyete taşıyan HAGI gibi.. İyi futbolcu, çıkar ve oynar..Elano, sen de, çık ve oyna!
Devamı

Ali Koç vs. Haldun Üstünel


Daha önceki yazılarımdan birinde, Ali Koç hakkındaki görüşlerimi belirtmiştim. Kendisinin doldurduğu yerin adamı olmadığını, yeterince zeki, kıvrak zekalı, insani ilişkileri sağlam bir isim olmadığını, hayata Koç'ların veliahtı olarak başlamasa, çok sıradan bir adam olacağını düşünüyorum.

Dünyanın en büyük holdinglerinden birinin veliahtı, Juventus'un kovmak için her şeyi yaptığı Danimarkalı Poulsen'i almak için, 2 ay boyunca her şeyi yaptı. Bakın 15 Haziran tarihli Fanatik ne diyor? Malum Ali Koç'a yağ yakma çabasıyla (Melih Şendil'in Sayın Ali Koç vurgusu gibi) bir türlü ikna edilemeyen Poulsen için, Ali Koç'un devreye girdiği ve futbolcunun sonunda yelkenleri suya indirdiği.. Bu ve benzeri haberler, 2 aya yakın sürdü. Sonunda Poulsen kendisine teklif edilen onca paraya, Juventus'un git demesine rağmen, Ali Koç tarafından ikna edilemedi (!) Tanımayanlar için, Danimarkalı futbolcu gibisinin Türkiye'ye çokca geldiğini belirtelim. Bulunmaz Hint kumaşı değil yani..


Öte yanda ise, Haldun Üstünel.. Elano gibi büyük bir yıldızı daha önceki transfer hikayelerinde olduğu gibi, rahatça ikna edip, Milan ve Inter'in kıskacındayken Türkiye'ye getiren isim. Demekki neymiş, Haldun diye anılmakla, ya da Sayın Ali Koç diye anılmakla, isimlerin önüne getirilen ünvanlar hakedilmiş olmuyormuş.

Bu vesileyle, bir kez daha tebrikler Haldun Üstünel!
Devamı