2 Ağustos 2010 Pazartesi

Emirates Cup'taydim - Milan 1 Lyon 1 / Arsenal 3 Celtic 2



Bugun, bu sene dorduncusu duzenlenen Emirates Cup'in final gununde Emirates Stadyumundaydim. Oncelikle Milan-Lyon macini, sonrasinda ise Arsenal-Celtic maclarini izledim.

Milan-Lyon maci tipik hazirlik macinin otesine gecmedi. Elbette bunda, her iki takimin dun de bir musabaka oynamalarinin payi buyuktu. Maca hizli baslayan, oyunda genelde hakimiyeti elinde bulunduran takim Lyon olmasina ragmen, Milan'in bu genc kadrosuyla yine de maci kazanmaya yaklasmasi, buyuk takim huviyetinin nasil bir sey oldugunu gosteriyor bize. Son iki senede 2-0'dan mac vermeye alisan Galatasaray'in buyuk takimliktan ne kadar uzaklasmaya basladigini yuzumuze carptigi gibi..

Macla ilgili kisa notlarim:

  • Marco Amelia, Milan icin son derece dogru bir kaleci tercihi olmus. Buffon'dan sonra zaten Italya'nin en iyi kalecilerinden biri olarak gosteriliyordu; Milan'da daha buyuk bir cikis yapabilir. Milan'in iyi bir kaleciye cok ihtiyaci var senelerdir..
  • Seedorf, resmen yasli kurt. Artik hucumun arkasinda degil de, defansin onunde oynuyor ve tam da bu aralar Galatasaray'in ihtiyaci olan futbolcu goruntusu verdi. Cok cevval, basan degil; ama top ayagina geldiginde dogru yere acan, oyunun yonunu degistiren, defansin oyun kurma yukunu onlarin uzerinden alan bir oyuncu. Keske yasina ragmen, Turkiye'de bir iki sene izleyebilseydik..
  • Flamini oyunda kaldigi tum ilk yari boyu her topu ayagina aldiginda Arsenal taraftari tarafindan yuhalandi. Her zaman dedigim gibi, bizdeki Ingiliz hayrani ezik NTVSpor tarzindaki kanal yorumculari-spikerleri, her daim efendim hic Ingiltere'de boyle seyler oluyor mu tadinda takilirlar, misal Galatasarayli veya Fenerbahceli taraftarlar rakibe giden bir oyuncuyu yuhaladiklarinda. Bakiniz efendim oluyor; hem de ezeli rakibi olmayan bir takima gitmis bir oyuncu yuhalaniyor.
  • Flamini demisken, sene basinda adi bizimle gectiginde, kendisini sevmedigimden burun bukmustum, ama bugun izledigim Flamini orta sahamiza cok canlilik katardi. Gecmis olsun tabii; Polak nere, Grella nire, Flamini nire?
  • Yillarin efsane beki Zambrotta.. Artik bayagi agirlasmis..
  • Borriello harika bir yedek forvet bir takim icin. Bence Milan kalibresinde bir takimin birinci forveti olmamali, ancak ne olursa olsun yedekten gelecek bir Boriello her takim icin kazanctir..
  • Milan'in forvette oynattigi 1992 dogumlu Simone Verdi, cok ham henuz. Lakin kumasi var. Yine de bu sene bir iki mactan baska sans bulamaz.
  • Pato.. Bu cocukta ne buluyorlar cidden anlamiyorum.. Cok esnek bilekleri var, kabul.. Cok iyi bir kumasi var kabul.. Ama ne zaman izlesem, boyle gamsiz, pek dunya umurunda olmadan. yavas tempoda oynayan bu oyuncu hicbir zaman A sinifi topcu mertebesine ulasamaz benim gozumde. Aklini basina devsir Pato! :)
  • Lyon'daki Milan Pjanic.. 1990 dogumlu.. Hani bizde Arda Turan'a 20 milyon euro fiyat biciliyor ya.. Pjanic o zaman 80 milyon Euro olmali.. Bu Bosnak cocugun adini daha cok duyacagiz. Tam bir 10 numara. Son hareketlerde hala biraz ham, ancak bunu da gelistirecegi o kadar belli ki.. Oyun zekasina, teknigine hayran oldum. Lyon Juninho'dan sonra muhtesem bir 8 numaraya daha sahip..
  • Bizim icin adi gecen Ederson'u hic begenmedim. Gelip de takimin yerlerde surunen kalitesini bir anda yukari cekebilecek bir isim hic degil. Bu isimlere bakiyorum da, ah Lincoln ah, ne futbolcuydun sen diyorum..
  • Fenerbahce icin adi gecen Gomis'i izledim. Ah Allahim ne olur alsinlar dedim mac boyu. Guiza'yi opup baslarina koyarlar. Guiza hakikaten son vuruslarinda guvenini kaybetmis bir isim ama, topsuz oyunda yaptiklari, surekli pozisyon bulmak icin yaptigi kosulariyla bu Gomis'den cok daha iyi futbolcu bana gore..
  • Sol bek pozisyonunda oynayan Aly Cissokho'nun adi bir sure bizim icin gecti. Futbolcuyu bugun izledikten sonra diyebilirim ki, birakin genc Galatasaraylilarin hayalleriyle oynamayi. Super bir sol bek. Bir iki sene sonra A klas bir takima transfer yapar..
  • Yine bizim icin adi gecen (Lyon'un yarisi transfer sezonunda gecmis bizim basinda anlasilan), Kallstrom ise 10 dk oynadi sadece. Cok fazla topla bulusmadi, ama sahadaki durusu sanki bana cok kalinlasmis gibi geldi; hani boyle belini donduremeyen oyuncular vardir ya, oyle.. Yine de 10 dakika ile yorum yapmamak lazim tabii..
Sonuc olarak, Milan-Lyon maci Borriello ve Briand'in karsilikli golleriyle 1-1 bitti. Her iki takim da turnuvadaki iki macindan beraberlikle ayrilmis oldu..

Mactan cektigim cesitli fotolar hemen asagida.. Arsenal-Celtic mac yazisi da bu fotolarin altinda.. Celtic taraftarlarinin harika fotograflariyla birlikte..



Arsenal-Celtic macina gectigimizde ise, macin oncesinde Highbury Stadindan getirilip Emirates Stadyumuna takilan nostaljik saatin bulundugu kale arkasinda yerini alan Celtic taraftarlari, macin hazirlik maci atmosferinden farkli gececegini belli ediyorlardi. Hakikaten tum mac boyu da, hic susmadan takimlarina destek olarak, Celtic taraftarlarinin hakli unlerini nasil elde ettiklerini gostermis oldular.

Maca Arsenal cok hizli basladi. Theo Walcott ile sag taraftan israrla geldiler ve henuz 3. dakikada 19 yasindaki yetenekleri Jack Wilshere'in ara pasina hareketlenen Walcott'un asistinde Vela ile golu buldular. Bu dakikadan sonra da tum ilk yari boyunca Arsenal Celtic'i yari sahasindan cikarmadi denebilir. Celtic'in acikcasi ana ilk 11'ini vs. bilmedigimden, bu zayif goruntuleri sahaya surdukleri onbirle mi ilintiliydi yorumlayamadim. Ancak Arsenal'in Clichy, Djourou, sakatligini atlatmis gozuken Rosicky, bir kac yil icinde Ingilizler'in yeni Joe Cole'u olup magazin basinlarini mesgul edebilecek Jack Wilshere ve yine orta sahaya genc Afrikali on libero kontenjanindan kattiklari Frimpong ile Celtic orta sahasini ezdigi asikardi.

Nitekim pozisyonlari bulan da Arsenal idi, 45. dakikada Sagna ile 2-0'i bulan da.. Ancak ilk yarinin en guzel ani, genc Wilshere'nin kornerden gelen topa gelisine vurdugu volenin direkte patladigi andi. Hani bazi pozisyonlar vardir, gol olmamasi futbol adina cok huzun vericidir ya, iste o anlardan biriydi bu pozisyon.. Ah o kale direkleri, ne gollere engel oldu yarab!

Ikinci yariya Arsenal yine hizli basladi ve yine Walcott ile gelistirdikleri atakta, ikinci yarida oyuna giren Nasri ile skoru uclediler. Sonrasinda Celtic 60. dakikada 3 oyuncu degisikligine gitti.. Ne olduysa da ondan sonra oldu.. O zamana kadar cok fazla rakip kalede pozisyon uretemeyen Celtic, once penalti kazandi - bunu 60. dakikada oyuna giren oyuncularindan Samaras disari attiysa da, sonrasinda Murphy ve Sung-Yueng ile skoru 3-2'ye getirmeyi basardi. Kalan dakikalar baska gole izin vermedi ve hem macin hem de turnuvanin galibi Arsenal olmus oldu.

Celtic ise bu ilk canli izledigim maclarinda benim gonlumu taraftarlariyla fethetti. Susmak bilmediler. Skor 3-o'ken dahi tezahuratlarina devam ettiler. Yine 3-0'ken "You'll never walk alone" u soyleyip Arsenal taraftarini cildirttilar ve bastira bastira oyuncularinin en azindan kendilerine seref verecek bir iki gol atmasi icin her seyi yaptilar. Sonunda da 3-2 ile kaybetmis dahi olsalar, baslari dik ayrildilar sahadan. Sanirim Iskoclarin kaderi bu.. Serefleriyle kaybetmek Ingilizlere..

Emirates Stadina daha once de gitmistim, dolayisiyla stadyumun ne kadar harika oldugunu biliyordum. Tek dilegim Seyrantepe'nin bunun yarisi olmasi.. Gerci biliyorum ki, stadyum harika da olsa, koltuklarini Emirates gibi de yapsalar, yine ornegin hayvanmis gibi o koltuklarin uzerine cikip izlenecek maclar, ayaklar yine perisan olacak. Sanki normal yerde ayakta durunca ayni sey olmuyormus gibi. Yine mac sonrasinda izdihamlar olacak. Metroya giris cikista polis nizami saglamadigi, kimse kimseye saygi gostermediginden herkesin birbirini ezme cabasini gosterdigi anlarda, insan maca geldigine kufredecek.. ve bizim cocuklarimiz seneler sonra da Seyrantepe stadi yikilip, Bosluktepe stadi yapilirken bunlari soyleyecekler.. Ne kadar aci..

Neyse, burda noktayi koyup, bu macin fotograflarina gecelim..


1 yorum:

Sacit Tekin dedi ki...

Belki de Londra da daha fazla malzeme bulacaksın blog için, fotoğraflar çok hoş.

Şu maçtan sonra bile Lincoln ü hatırlattın ya, yeri miydi şimdi? Ulan Lincoln ne topçuydun sen be...

Neyse.. Pjanic çok iyi adam, katılıyorum...

2 Ağustos 2010 22:47