Hayatta her şeyin bir sebebi var..


Çok değil bir kaç yıl önce, Galatasaray'a geldiğinde, o kadar çok Anadolu çocuğuydu ki, sahaya çıktığında saygısından Hakan Şükür abisinin elini öperdi.

Saçları bugün olduğu gibi her gün fön ile düzeltilmiş değil, kabarık, azgın bir modeldi. Kim bilir, mahalle berberinde kestirirdi Çanakkale ve ya Malatya'da.

Umut vaadeden genç yetenekti.

Bugün orta sahaların çıtkırıldım oyuncusu.

Hiçbir şey tesadüf değil bu hayatta. Sık sakatlanmaya başlayan, sahaya çıktığında titrek gözüken, herhangi bir rakiple ikili mücadeleye girdi mi güçsüzlükten bir türlü top kapamayan, eskisi gibi şut çekemeyen (Eskiden de kaleyi bulmazdı ya, yine de sert giderdi..), Galatasaray orta sahasının "Avrupa'ya gitmek istiyorumcularından" Mehmet Topal'daki bu gelişimi yukarıdaki resimde ve o resme ışıklık eden Cemil İpekçi'nin röportajındaki aşağıdaki pasajda aramak lazım.

"19 Ocak’ta Türk Böbrek Vakfı yararına düzenlenecek “Butterfly Cemil İpekçi 2010” adlı defilede Pascal Nouma, Mehmet Topal gibi ünlü futbolcuların yanı sıra klarnet virtüözü Hüsnü Şenlendirici, Ebru Ürün, Ceylan Saner, Sema Şimşek gibi mankenler podyuma çıkacak.
Galatasaraylı milli futbolcu Mehmet Topal’ın da hazır bulunduğu provalarda usta modacı tüm sorularımızı samimiyetle yanıtladı.

Futbolcuları giydirmek nereden aklınıza geldi?
Benden gelmedi. Mehmet de (Topal) kendi giyinmek istedi. Ben modacı değil giysi tasarımcısıyım. Dünyada da sanatçılar, futbolcular çok göz önünde olan insanlar. Mehmet “Bana yeni tasarım giysiler yapabilir misin?” dedi, öyle başladık. Futbolcu oluşu beni ilgilendirmiyor. Çünkü futboldan hiç anlamam. Ama futbolcuların hoş bir tarafı var mankenler gibi. Mankenle film yıldızı arasında bir yerdeler. Bir futbolcunun giyim tarzı, saç modeli, taktığı saat, ayakkabı binlerce genç tarafından taklit ediliyor. "


Ne var canım, futbolcunun özel hayatı değil mi?

Öyle değil işte.

Her şeyin bir sebebi var. Aslında çok açık, ama görmek isteyene..
Devamı

Hayat devam ediyor Volkan..


Bu hareket muhtemelen Fenerbahçelileri kendinden geçirmiştir. Nasıl da geçtik dalgamızı, rezil ettik adamları vs. Yakında tshirtleri de yapılır; abuk subuk videoları çıkarılır. Sonuna kadar haklarıdır. Her kim bu ezeli rakibine yapılsa; insan doğası gereği sevinir.

Mesele o değil. Mesele adam olmakta vs. de değil. Volkan'ın olmadığını hepimiz biliyoruz. Mesele nerede biliyor musunuz? Bu tarz hareketlerle ah alanların, bir şekilde hayatlarında sonradan bunun vebalini ödedikleri gerçek mesele..

Alın size Fatih Akyel örneği.. Kadıköy'de Bülent Korkmaz'a saldırdığında aldığı ahı kimse almamıştır herhalde. Hayat devam etti ve bugün Fatih Akyel nerede..

Hayat senin için de devam edecek Volkan Demirel. Bir 10 sene sonra bu şanda şöhrette burun büyüklüğünde olmayacaksın. Bir 10 sene sonra Rüştü Reçber adamlığıyla her taraftardan saygı görecekken, sen yetenekliydi, ama rezil, leş bir adamdı diye anılacaksın bir marketten çıkarken bir babanın oğluna anlatışında. Aslında bu bile yeter sana; ama korkum O'dur ki, Fatih Akyel'den beter olursun bu kafa yapınla..
Devamı

Leo Franco'yu Arda teselli etti (!)


Hadi canım, bunu da yerseniz. İşte Türk futbolunun resmi budur. Basınla arası iyi futbolcu için bu tarz haberler yapılır hemen. Bak bak Büyük Kaptan diye..

Galatasaray'ın Arjantinli kalecisi Leo Franco'nın yediği gol nedeniyle ıslıklandığı Fenerbahçe derbisinden sonra soyunma odasında gözlerinin dolduğu belirtildi. Leo Franco'yu başta kaptan Arda olmak üzere takım arkadaşlarının teselli etmeye çalıştığı öğrenildi.

Kaptan Arda Franco'ya ''Bu statta Galatasaray için hem de çok önemli işler yapmış futbolcuların zaman zaman ıslıklandığına, yuhlandığına ben şahit oldum. Geçmiş yıllarda bana da tepki gösterdikleri maçlar oldu. Ne kadar üzüldüğünü anlıyorum. Bir futbolcu için kendi taraftarı tarafından protesto edilmekten daha kötü hiç birşey olamaz biliyorum. Ama bunu unutmalı ve yoluna devam etmelisin. Profesyonel bir futbolcu olarak 90 dakika sonunda sahada yaşanan herşeyi sahadan çıkar çıkmaz unutmamız gerektiğini biliyoruz. İyi bir kalecisin herkes hata yapar. Elbette istemezdik, elbette sen herkesten fazla üzüldün. Seyircimiz yenilginin üzüntüsüyle tepki gösterdiler. Herşey düzelecektir'' dediği belirtildi.


Belirtmeye devam edin bakalım. Suni efsane yaratmaya, kankalarınızı taraftara pompalamaya devam edin. Nasılsa inanır bu taraftar. O oyuncu da yeteneklerini sergileyeceğine, şimdi şunu yapsam şu mesajı veririm, bunu yapsam bu mesajı veririm diye düşünmekten top oynayamaz. Oynayamayacak haldeyken oynama ısrarıyla belki 3 puan kaybettirir; çünkü fedakarlığın hangi şartlar altında yapılabileceğini tartmaktan tecrübe olarak yoksundur. Rahat olmakla, kendine bakmamayı ayrıştıramaz; 23 yaşında 33 yaşında Sergen Yalçın fiziğine kavuşur.

Devam edin.. Çok güzel.. 33 yaşındaki Franco'yu teselli edip, gözlerini dolduracak kaptanımız (!) var nasılsa.. Hani o geçen sene de Lincoln'ü yola getiren büyük kaptanımız..

Yaşayın..
Devamı

Fenerbahçe maçlarının sorumlusu giderek aptallaşan Galatasaray Taraftarıdır.


Hiç kimse kusura bakmasın; hiç kimse ayıplamasın.

Bu tabloyu yaratan, son 10 senede oluşan, futboldan çok anlamayan

- Altyapıdan gelen oyuncuları gereksiz bir koruma çemberine alan, Arda Turan'ı bir anda Metin Oktay seviyesine yücelten

- Galatasaray taraftarı futbolcusunu yuhalamaz; tepki göstermez anlayışına sahip olup, futbolcuların başındaki Demokles'in Kılıcı olma özelliğinden sapıp, futbolcuları kaybetseler de yaptırımı olmadığından umursamayan, gamsızlar ordusu haline döndüren

- Takım mı kuruluyor, gerekli yere mi transfer yapılıyor irdelemeksizin; isimli oyuncu geldi mi Football Manager tarzı oyunlardan bilgileriyle orgazm olan; daha doğru dürüst izlememişken, salak saçma dalgalar geçmeye çalışan ("bu sahte dos Santos, bu gerçeği" gibi.. Herkes gerçeğinin kim olduğunu dün gece görmüştür..)

- Nerde tepki gösterip, nerde sakin olacağını bilemeyen; centilmenlik naraları atıldığında hemen kanıp, sonra karşılığını alamayınca bu sefer işin bokunu çıkarıp sahaya bir şeyler atarak intikam alabileceğini sanan

- Pozisyon takibi bilmeyip, maç içerisinde rakip oyuncuyu ürkütemeyen, hatalı kararlar veren hakemlere sahayı dar edemeyen; Hüseyin Göçek gibi hakemlerin Belediyespor gibi camiasız bir takıma yardımcı düdükleriyle son 15 dakika Galatasaray'ı kendi yarı sahasına hapsetmesine seyirci kalan

- Yalan haberle, doğru haberi ayırt edemeyip, etik budalası kesilen (örneğin yalan haber olduğu ortada olan Keita'nın Trabzon maçındaki Noumavari hareketi olarak adlandırılan basit acıyan kasığını tutmasına dahi, vay utanmaz Keita diyerek saf tepkiler verebilen)

- Edebi yazılar yazıp, futboldan zerre anlamayanları baş tacı eden

- Verimli oyuncuyla (gol atan-asist yapan), pırpır oyuncu farkını göremeyen

- 10 senedir sadece Fenerbahçe'ye değil, Beşiktaş'a karşı yaşanan derbi felaketleri sonrasında, bir tane "are you big player" vakası yaşatamayıp, tepki göstermeyip, bir maç sonrasında yenilsen de yensen de patlatıp, bu maçlar da 3 puanlık maçlar havası verip, taraftarın bu büyük rakiplerine yenildiğinde hissettiklerini futbolcu müsvettelerine tam yansıtamayan

- Maç öncesi içip içip zil zurna sarhoş olmayı marifet sanan, bu nedenden ötürü maçta sesi çıkmayan

Galatasaray taraftarıdır. Bir an önce silkelenip kendimize gelmezsek; en azından Seyrantepe'de bu tabloyu değiştiremezsek, daha çok hüsranlar yaşatır bize bu gamsızlar ordusu.

Hani nerde o yedi düvele "cehennem" sıfatını öğreten Galatasaray taraftarı.. Hani nerde bu Sami Yen'de Fenerbahçe taraftarına tepki göstermekten bile aciz hale gelmiş taraftar..

Peh..
Devamı

Adınızla anılan klübün BAŞKANI ADNAN POLAT!

Uzun uzun yazmaya gerek yok. Şu cümleleri kurabilmiş bir hasta zihniyetin temsilcilerine, bizden biri olsun ama iş bilmesin gerekirse diyebilenlere, bu klubü liselerinin adıyla anılmasından dolayı sevenlere en büyük cezadır.. Tebrikler Adnan Polat!

Mekteplilere son çağrı!
Geçtiğimiz hafta içinde Galatasaray‘ımızın adı ile anılan kulübü neden Adnan Polat ve ekibinden kurtarmamız gerektiğini detayları ile yazmış ve Hıncal Uluç tarafından kafatası avcısı olarak suçlanmıştım! Yazdıklarımın sonuna kadar arkasındayım ve çağrımı yeniliyorum: Görevinizi lütfen yapın ve kurtarın ismimizle anılan bu kulübü! Bizden birini getirin! Kimilerine göre yanlış olsun, işi bilmesin ama bizden olsun! Direksiyona bir geçelim en azından inşaat demirleri arasında kaybolan ruhumuzu kazanalım!

- Yiğit Bulut
Devamı

Mekanın Cennet Olsun Özhan Canaydın


Çok kızdık, çok eleştirdik, her şeyi söyledik; ama Galatasaray sevgisinden bir gün olsun şüphe etmedik.. Bugün geldiğimiz noktada, o kadar kızdığımız insana bu kadar üzülebiliyorsak, bu adamın büyüklüğüne şapka çıkarmak gerekir.

Seyrantepe'de maç izleyemeyecek olması ne acı.

Galatasaray'daki en mutlu günümdü diye değerlendirdiği, 5-1'lik Fenerbahçe zaferi sonrası, kupa töreninde çocuklar gibi oyuncularla birlikte zıpladığı resim ve görüntülerle uğurlamak isterim Özhan Abimizi..(Görüntü: http://www.youtube.com/watch?v=oq5T4YK3MSw 2:34'ten başlayarak).. Sadece o görüntüler dahi Özhan Canaydın'ın Galatasaray'a yönelik bir çocuk kadar temiz sevgisini kanıtlayabilir..

Mekanın cennet olsun Özhan Canaydın!
Devamı

Bir tek ben mi farkettim? - I


- Keita'nın attığı depar sonrası kasığında hissettiği acı nedeniyle kasığını tutarak taç atmaya gittiğini..

- Lig TV'deki maç anlatıcılarının, ne zaman Anadolu'dan bir takım başarılı olmaya başlasa, "Bülent Hocam, Ertuğrul Hocam, X Hocam" tadında yalakalıklara başladığını, kraldan fazla kralcı olup, maçlarını rahatsız edici bir amigoluk havasında anlattığını..

- Bursa Stadında karşı taraftaki yan hakemin arkasında tribünün içinde veya önünde, bir adamın elinde tencere bir şeyler pişirdiğini..

- Galatasaray futbol takımının, Trabzon maçı öncesi kenetlenip yemin etme hareketini dahi 11 kişi yapamadığını..

- Bursaspor'a ŞAMP demek için şu şekilde kodlama yapan Rıdvan'ı: "Şanlıurfa'nın Ş'si, Ankara'nın E'si, Manisa'nın M'si, Polatlı'nın P'si.."

- Hasta Beşiktaşlı olmasına rağmen son 2 seneye kadar objektif görüntüsünü korumayı başarıp, ekranlarda düzgün bir profil çizen Güntekin Onay'ın partnerinden etkilenip Galatasaray düşmanlığını abarttığı senede, Keita'nın ayağına gelen su şişesinden ötürü kendisini yere atmasını "erkek adama yakışmıyor" şeklinde yorumlayarak giderek seviyesizleştiğini gösterdiğini..

- Arda'nın Trabzon uçak yolculuğunda siyah atletle yolculuk yaptığını..

- Ertuğrul Sağlam'ın maç içerisinde işine gelmeyen pozisyonlarda hakeme bela okuyup, kazandıktan sonra Denizli'li oyuncuların yanına gidip sahte centilmenlik görüntüleri sergilediğini..

- Bülent Uygun'un Bursaspor'u ziyaret ederek, şampiyon olmaları yönünde isteğine dair demeçler vererek, Ertuğrul Sağlam sonrası Bursa Teknik Direktörlüğüne oynadığını..

- Fatih Altaylı'nın geçen haftaki "Özhan Canaydın Adnan Öztürk'ü destekliyor" demecinin, aslında göründüğü kadar masum olmadığını, durumu kritik bir aşamada olup, bu işlerle alakası olmayan Başkanı, Adnan Öztürk'ü destekliyormuş gibi gösterip, Adnan Öztürk'ün Özhan Canaydın'ın oy potansiyelinden yararlanmasını umduğunu veya bunu bilinçli yapmadıysa da bu sonuca sebebiyet vereceğini..

- Adnan Öztürk'ün henüz "GSTV şifresiz olacak, klüp şeffaf olacak, borçlar azaltılacak, Galatasaray Ada'sından üyeler yararlanacak" dışında doğru düzgün bir vaadi olmayıp, bunları nasıl yapacağına dair en ufak bir proje ortaya koyamadığını..

Bir tek ben mi farkettim?
Devamı

Avea 3G Modem Reklamındaki gizli mesaj


Avea 3G Modem reklamını izlemişsinizdir. Hani Galatasaraylı Jo, Beşiktaşlı Ferrari, Fenerbahçeli Lugano ve Trabzonsporlu Alanzinho'nun oynadığı.

Reklamda, Alex'le online oyun oynayacak Lugano 3G Modemini bulamaz ve diğer oyuncular teker teker kendi klüplerinin modemini Lugano'ya teklif ederler. Lugano tam içlerinden birisini kullanacakken, uzaklardan bir taraftar koşar ve Lugano'ya Fenerbahçe 3G Modem'ini yetiştir ve problem de çözülür.

Biz de böylece Fenerbahçeliliğin ne kadar ulvi (!) bir müessese olduğunu zihnimize kazırız.

Eğer bu reklamın, diğer oyuncular için tersine yapılmış versiyonu yoksa, bu Fenerbahçeli bir oyuncunun ve Fenerbahçeliliğin başrole taşınıp, Galatasaraylı bir oyuncunun taşeron yapılması durumunu protesto ediyorum.

Evet, şu anda Avea reklamını göğsünde taşıyan tek klüp Fenerbahçe kaldı; o manada kurumun klübe öncelik tanımasını doğal karşılayabilirsiniz; ancak bu durumda Galatasaraylı yöneticilerin kendi yıldızlarının yardımcı oyuncu rolüne taşındığı bir reklama onay vermemesi gerekiyordu.

Belki bu yazdıklarıma tepki gösterecekler olabilir; ancak en büyük olduğunuzu iddia ediyorsanız, en büyük rakibinizle birarada bulunduğunuz hiç bir organizasyonda figuranlığı kabul etmeyeceksiniz. Gerekçesi ne olursa olsun.
Devamı

Barış Özbek - Mustafa Sarp - Mehmet Topal - Ayhan Akman - Linderoth


Sezon başında bu yumuşak kadro kurulurken, ileriye 786 tane transfer yapılırken, orta sahada, defansif orta saha mevkiinin asıl takviye edilmesi gereken mevkii olduğunu söylemiş, buraya transfer yapılmadıkça Galatasaray'ın yumuşak kadrosuyla bir çok kolay maçı farklı kazanacağını, ancak zor maçlarda kolay kolay kazanamayacağını söylemiştik.

Oysa Yönetim Kurulu o mevkiide 5 adam olduğunu düşünüyor ve yapılacak transferi gereksiz addediyordu.

İşte o 5 adam:

Barış Özbek: Kalli sayesinde kendini Galatasaray'da bulmasa, bugün hala Rot-Weiss Essen'de bile oynayabiliyor muydu şüpheli. Galatasaray tarihinin belki de futbol zekası en kısıtlı oyuncusu. Tüm Galatasaray ön liberolarında olduğu gibi, top kontrolünden yoksun; sert şut çeker görünse de kaleyi bulan şutları yok denecek kadar az. Oyun açamaz; sadece manasızca koşar.

Mustafa Sarp: "the Illusionist". En güzel yaptığı şey top bir oyuncudayken eliyle o oyuncunun topu atmasını istediği oyuncuyu göstermek olan, 3 metre yukarıdan gelen topu, 10 metre ayağından açarak kontrol edebilen, futbol özürlüsü.

Mehmet Topal: Kendisi hakkında o kadar yazdım ki; yazmaktan yoruldum. Oynamadığı maçta dahi Arda'yı sakatlamış olarak takıma katkısını gösterdi (!)

Ayhan Akman: Yılların Ayhan'ı; artık teşekkür edilip yolların ayrılması gereken.

Linderoth: Şu anda sizin benim gibi, futbolla ilgisi izlemek boyutunda olan, Galatasaray'dan gönderilince futbolu bırakmış kişi.

İşte bu beşli ile, Galatasaray Yönetimi şampiyonluk hayali kurdu. Modern futbolun gerçeklerini geçtim; geçen sene sadece devre arasında o bölgedeki direncini Ernst katkısıyla arttırıp şampiyonluğa ulaşan Beşiktaş'tan bile ders almadılar.

Bu kadroyla Galatasaray'ın hala şampiyon olabileceğini düşünen var mı?
Devamı

Geleceğin başkanı (!) Ali Dürüst


Galatasaray'da senelerdir yaratılmış bir ilüzyondur Ali Dürüst'ün geleceğin Galatasaray Başkanı olacağı iddiası.

Galatasaray'daki uzun yıllar süren yöneticilik hayatı boyunca, "ince eleyip, sık dokuyoruz", "Galatasaray'da transfer bitmez", "31 Ağustos'a kadar zamanımız var" tarzı transfer dönemleri ifadeleriyle taraftarın beyninde yer etmiş; transfer dönemleri dışında, keskin çıkışlardan uzak durup, hep olayların orta noktasında, ne sağa, ne sola yakın durmuş, Özhan Canaydın'a muhalifken, birden O'nun ikinci başkanı olabilmiş bir ismin, hangi yaptıklarıyla bu geleceğin titrine sahip olduğunu merak eder dururdum.

Bu merakımda yanılmadığımı yine gördüm.

Adnan Öztürk'ün, hani o Galatasaray'da bugüne dek 6 ay yedek üyelik dışında tecrübesi bulunmayan, bu anlamda Ali Dürüst'ten kıdemce çok altta olan Adnan Öztürk'ün, emrine girecek şekilde Futbol A.Ş.'nin başına getirme teklifini kabul etti Ali Dürüst. Hem de adı yine başkanlık için geçerken. Galatasaray'ın geleceğinin başkanı, ismi camiada yeni yeni duyulan birinin maaşlı çalışanı olmayı kabul etti.

Edebilir, kimse de bir şey diyemez. Ama ederse de, kimse artık O'ndan geleceğin başkanı diye bahsedemez; ayıp olur zira.

İşte bu hareketiyle, kafamdaki Galatasaray başkanı Ali Dürüst olamaz yahu imajını doğrulayan sayın Dürüst, sonraki hamlesiyle de, o yukarıda bahsettiğim, hep net taraf olmaktan çekinen, kazananın yanında olmaya çalışan, bu halini de "efendim biz Galatasaraylıyız, Galatasaray'a hizmet için varız" cümleleriyle aklamaya çalışan kişi görünüşünü pekiştirdi. Ne yaptı Dürüst? Adnan Öztürk'ün kendisini Futbol A.Ş'nin başına geçireceği açıklamasını doğruladı; ama hemen sonunda ekledi; Adnan Polat teklif ederse O'nu da kabul ederim, biz Galatasaray'dan gelen görev talebine hayır diyemeyiz. Hmm.. Peki.. Oldu.. Yine ortada durdunuz sayın Dürüst.. Yine pozisyon almaktan korktunuz. Tıpkı Özhan Canaydın'ın karşısına onca çağrıya rağmen aday olarak çıkamadığınız seçimlerde olduğu gibi..

Bu işleri geçeceksiniz. Galatasaray'ı 20 yıldır yöneten bu küçük zümrenin birbirleri arasında bu paslaşmalarını gülerek izleyeceksiniz. Biri de çıkıp bundan sonra Ali Dürüst Galatasaray başkanlığını düşünüyor derse, hadi canım sen de, diyecek ve sohbeti kapatacaksınız..
Devamı

Inzaghi gibi sevinen golcün olsun


Bir takımın taraftarı için, kendi takımının attığı her gol çok önemlidir. Belki bütün hafta boyu kafasında kurup durduğu maçta atılan her golde, kendinden geçme hakkına sahiptir.

Hal böyleyken, öyle oyuncular vardır ki, çok önemli gollere dahi imza atsalar, gol sevinçlerini "cool" yaşamayı tercih ederler. Futbol sahalarında belki de en sinir olduğum hususlardan biridir bu.

İşte bu manada Filippo Inzaghi'nin on yıllardır, attığı yüzlerce golün hepsine, boş kale olsun, önemsiz olsun, saçma sapan olsun, şampiyonluk getiren olsun, ayırt etmeksizin, kendinden geçercesine sevinmesine bayılırım.

İşte o gol sevincidir beni o gollere daha çok bağlayan.

Henüz 5 dakika önce Napoli'ye yine boş pozisyonda bir kafa golü atıp çıldıran Inzaghi'ye, daha nice goller diliyorum..
Devamı

Fatih Terim'in Türk futboluna armağanlarından biri olarak: İbrahim Kaş


Bu senenin en iyi savunmasına sahip takımı Beşiktaş'ın, Sivok'un çıkışı sonrası ne hale geldiğini gördünüz sanırım bu akşam Kasımpaşa karşısında. 2 gol yemekle kalmadılar; en az 3-4 de net pozisyon verdiler rakibe.

Bir oyuncunun çıkışı bir takımı bu kadar etkiler mi? Elbette etkiler; eğer bu oyuncunun ismi İbrahim Kaş ise. Mustafa Denizli'nin maç sonrası çok güzel söylediği gibi, bu seviyede oynayan bir oyuncunun ceza sahası içinde bir vücut çalımıyla dağlara taşlara gitmesi inanılmaz.

Asıl inanılmaz olansa, bu oyuncu Beşiktaş'ta henüz forma giyemezken, "ben yaptım, oldu", "kimse tanımazken, ben yarattım" egolarıyla, Milli takıma çağırarak İbrahim'e kariyer kazandıran Fatih Terim'dir sanırım. İbrahim Kaş, PAF takımından çıktıktan sonra Kocaelispor'a kiralanan, geri döndüğünde de şans bulamayan bir oyuncuyken, bir anda Milli olmasıyla değer kazandı; Beşiktaş'ta hasbelkader oynamaya başladı ve bir menajer başarısıyla Getafe'ye kadar gitti.

Elbette oynayamadı Getafe'de ve bir Yıldırım Demirören başarısı olarak, üstüne para verilerek kiralandı.

İşte o Kaş; bu yetenekleriyle, sürekli yazdığım bana göre Bank Asya Birinci Lig'de ancak oynayabilecek bir oyuncuyken, bugün Beşiktaş gibi bir büyüğün formasını sırtında taşıyan şanslı oyuncular kategorimde bloğuma girmiş oluyor.

Bu manada Beşiktaş'ın bu haftaki puan kaybındaki katkısı için Fatih Hoca'ma teşekkürlerimi bildiriyorum..
Devamı

Ankaralı Turgut'un sesi güzeldir, Mehmet Topal da iyi bir ön liberodur


Bazı oyuncular var; ilüzyon yaratırlar. Mehmet Topal da bu kalemdeki oyunculardan biridir. Gelecek vaadeden, genç oyuncu olarak gelirler; ayakları yumuşaktır, fizikleri düzgündür; bir iki maç da iyi oynayınca, hemen iyi futbolcu, çok büyük futbolcu olacak yaftasıyla yaşamaya başlarlar. Buna tüm seyirciler inanır; o oyuncu inandıkları oyuncu olmadığını ne kadar her hafta kanıtlarsa kanıtlasın, yine de belleklerindeki iyi futbolcu tanımından vazgeçemezler.

İşin komiği; futbolcuların kendi de inanır buna. Hedefim Premier Lig diye çarşaf çarşaf röportajlar verirler. Halbuki, Allah'ın bir şanslı kulu olmasalar, Dardanel'den hasbelkader Galatasaray'a gelmeseler, şu anda kim bilir belki de Tepecik Belediyespor'da filan oynuyor olabileceklerinin farkında olmazlar.

Gerçekten de bu kadar ince bir çizgidir futbolcunun yukarıya çıkış veya dibe gidiş hikayesi. Şanslı bir adam, bir büyük takımın kötü döneminde 2. Lig'den bir anda kendini orda bulabilir ve o sene belki de transfer yapmasa asla bulunamayacağı seviyenin içinde yer almaya başlar. Bazı oyuncular ise şanssızdır; senelerce Anadolu'da, gerek Süper Lig'de, gerek alt liglerde harikalar yaratırlar, ama bir şekilde sınıf atlayamazlar.

Neden bunları yazıyorum?

Şundan..

Bir futbolcu düşünün ki, sertlikten o kadar uzak ve yumuşak ki, bir oyuncuya omuz koymak istediğinde, kendi yere yıkılsın her seferinde..

Bir futbolcu düşünün ki, ilk top kontrolü sıfır olsun, her topu ayağında sektirerek istop etsin..

Bir futbolcu düşünün ki, o kadar rutin oynasın ki futbolu, her hareketi ağır çekim olarak 10 saniye önceden tahmin edilebilsin, tahmin edilebildiği için de sürekli top kaybetsin..

Bir futbolcu düşünün ki, bu kadar ağır olsun, yanından vızır vızır oyuncular geçsin..

Bir futbolcu düşünün ki, 185'ten uzun boyuna rağmen bir tane hava topu alamasın, hatta teknik direktörleri de bunun farkında olup, kornerlerde rakip ceza alanına göndereceğine kendi kalesi çevresinde defansta bekletsin..

Bir futbolcu düşünün ki, sert şut atıyorum diye geçinsin, ama 10 şutundan birinde ancak kaleyi tutturabilsin, bir türlü doğru zamanda doğru şutu çıkaramasın..

Bir futbolcu düşünün ki, direk oynamayı geçtim, yanındaki oyuncuya yan pas yapacakken dahi zorlansın, beceremesin..

ve bu oyuncunun adı Mehmet Topal, görevi de Galatasaray'ın ÖN LİBEROsu olmak olsun..

Hadi canım sen de!
Devamı

Radoslav Rancik - Simas Jasaitis - Mike Wilkinson


Hayır, bugün Efes Pilsen'i muhteşem bir oyunla yendiğimizden yazmıyorum. Onlarca senedir, iki sezon üst üste aynı yabancıları takımında seyredemeyen bir Galatasaraylı olarak söylüyorum. Tüm hayatım boyunca izlediğim, en karakterli yabancı oyuncular katkısını tüm sezon boyu veren Radoslav Rancik, Simas Jasaitis ve Mike Wilkinson, kesinlikle gelecek sezon da bu takımda tutulmalıdır.

İyi oyun, kötü oyun önemli değil. Galatasaray tüm branşlarında, o çok fazla kullandığımız "Galatasaray ruhu"nu sahaya yansıtan sporcular ister. İşte bu üç oyuncu, bir skandalla başlayan bu zor sezonda, "XXX bavulunu toplayıp İstanbul'dan ayrıldı" tarzı haberlere kolaylıkla imza atabilecekken, mücadele etmeyi tercih ettiler ve Türk arkadaşlarına da bu yönde örnek oldular.

Bu üç oyuncu gelecek sene takımda tutulmazsa, ellerimiz Galatasaray Yönetimi'nin iki yakasında olur.

İyi bir 1 numara transferi ve bir-iki transferle, bu karakterli takım, bu sorunlu sezonda, gelecek sene gelebilecek çok büyük başarıların kıvılcımını yakmış olabilir. Yeter ki, yeniden sil baştan yapmayalım, yeter ki, ruhumuza uygun oyuncuları kaybetmeyelim..
Devamı

Macit, stadımın üstü açılır kapanır da olsun


Garip bir milletiz vesselam. Galatasaray taraftarı 10 küsür senedir modern bir stadyum bekliyor. Çoğu kişiye göre bu düşüncenin miladı Faruk Süren yönetiminin çizdirdiği stad projesi olarak da gösterilse de, hafızam beni yanıltmıyorsa, 1994-96 Alp Yalman yönetimi döneminde, ilk kez Türkiye'de bir klüp stadyum yapma fikrini konuşmaya başlamıştı. Neresinden bakarsanız bakın, üzerinden 15 seneye yakın zaman geçmiş.

Ve sonunda, ama öyle, ama böyle. Bir stadyum yükseliyor TEM otoyolunun kenarında tüm haşmetiyle. Bunu başaran da, son 2 senede, Galatasaray'ı Fetret dönemi sonrası yeniden toparlamaya başlayan Adnan Polat yönetimi.

Ancak Adnan Polat yönetimine vurmanın tadı paha biçilemez. Muhalif beyefendi Adnan Öztürk'ün verdiği startla birlikte, yönetimin icraatları üzerinde her yerde garip haberler okumaya başladık. Yeni stadyumun üstünün açılır-kapanır olmayacağı da bunlardan biri. Bunun üzerinden Polat yönetimini yerden yere vurmaya başladı Galatasaray içindeki hainler. İşin komiği, o kadar komik bir taraftar kitlesine de sahibiz ki, 15 sene sonunda muhteşem bir stadyuma sahip olduklarında dahi, neden üstü açılır-kapanır değil yahu diye hayalkırıklığına uğrayıp, ezik psikolojisine girecekler.

Nedir yahu üstü açılır-kapanır olmasının özelliği bir stadyumun? Konserler yapılacakmış, vs vs. Evet, zaten bu ülkede her ay 3 tane stadyum konseri düzenleniyor; her ay Beyoncé, Madonna geliyor, stadyumlar dolup taşıyor, o yüzden üstü kapatılmazsa rezil oluruz dünya aleme (!) Bir kaç istisna hariç, hangi yeni stadyumun üstü kapatılıyor yahu? Wembley'e yüzmilyonlarca pound döktü İngilizler; neden kapamadılar yağmurlu şehirlerinin simge stadyumunun üstünü?

Dediğim gibi, enteresan bir milletiz. Bakkala veresiyeyi biriktiririz, ama beyaz eşyacıya gittiğimizde buzdolobanın en lüksünü evimize koyarız. Stadyum yaparız, milyonlarca lirayı yılda bir iki kere kullanacağımız bir fonksiyonaliteye harcarız. Harcanmazsa da bozuluruz.

Seneler önce, İmar Bankası'nın bir reklamı vardı. Macit beni otomobillendir diye.. İmar Bankası tarih sayfalarında yerini aldı; umarım bu oryantalist ezikliklerimiz de üstü açılır-kapanır stadyuma yönelik tutkumuzla son bulur.
Devamı