31 Ağustos 2009 Pazartesi

Ankaraspor 0 Galatasaray 2

Fenerbahçe'nin dünkü hakem destekli ve şanslı son dakika galibiyeti sonrasında, Galatasaray açısından bu maçı almak elzem haline gelmişti. Zira belli ki, bu sene 1-2 puan şampiyonu belirleyecek ve Fenerbahçe o giden 2 puanı artı hanesine yazdırarak önemli bir psikolojik avantaj elde etmişti.

Maç başladıktan sonra görüldü ki, dünkü bu galibiyetin etkisi midir, kendine aşırı güvenin etkisi midir, takım bu sene görmediğimiz, son 10 senedeki kabız deplasman maçlarından birini çıkaracak. Böyle maçları son senelerde o kadar çok yaşadık ki, hemen hepimiz bu maçın belli bir dakikaya kadar berabere gideceğini, sonrasında da Meye'den veya Tita'dan, hatta Murat Tosun'dan abuk bir gol yiyerek maçı kaybedebileceğimizi düşünmeye başladık. Nitekim ilk yarı bunun aksine hiç bir şey söylemedi bize.

Takıma katılan Mehmet Topal, savunma görevinde başarılı, ancak hücum organizasyonlarında çok yavaş düşündüğü ve geç uyguladığı için, takıma el freni görevi yapıyor. Bakarsanız, Mehmet Topal'ın herhangi bir pas tercihinin yanlış olduğunu söyleyemezsiniz. Lakin o doğru tercihi o kadar geç yapıyor, o kadar geç eveleyip geveledikten sonra veriyor ki pası, ya rakip takım yerleşmiş oluyor, ya uyanan rakip topu kapıyor, ya da her şey yolunda gitse bile takımın temposu düşmüş oluyor. Topal'ın bir an önce, örnek aldığı isimler Gerrard ve Lampard'ı daha iyi analiz etmesi ve tek pası daha çok çalışması lazım.

Tek pas demişken; senelerdir Galatasaray'ın problemi olan, basit oynayamamanın yine takımın en büyük sorunlarından biri olduğunu belirtmek gerek. İlk yarıda Arda'nın bomboş Baroş ve Elano dururken, sıfıra inip sonra vereyim derdiyle tek pas oynamayı tercih etmemesiyle kaçan pozisyon, Baroş'un solda Arda ve Elano bomboşken, hemen vermek yerine Baki'yi üzerine çekip, topu kaptırdığı pozisyon ve ikinci yarıda Keita'nın soldaki Nonda'ya pas vermek yerine şut atması gibi örneklerle anlatılabilecek pozisyonlarda, Galatasaray son hamledeki yanlış tercihlerden ötürü mutlak gollerden oluyor. Futbol basit oynandığı zaman güzel olan ve kolay olan ve sonuç getiren bir oyun. Senelerdir bunu ifade etmeye çalışıyorum. Elano'nun tek pas oynamaya yönelik çabaları veya tek pas verilmesi gereken yerlerde bunu yapması beni umutlandırıyor. Fizik olarak kuvvetlendiğinde bu yönünün çok faydasını göreceğimizi düşünüyorum.

İlk yarıdaki kötü oyun sonrasında, güzel olan nokta, takımın 60. dakikadan sonra dili çıkan geçen seneki halinden, Ankaraspor gibi çok koşan bir takımı ezen kondüsyona ulaşabilmiş olmasıdır. Harry Kewell'ın harika kafa golü,ilk yarıda Arda ve Elano'nun müthiş duran top organizasyonu düşünüldüğünde hiç de sürpriz değildi. En az 10 tane farklı, çalışılmış duran top organizasyonumuz var ve sadece bu bile teknik kadroyla gurur duymak için bir sebep.

Keita'nın çıkarılması sonrası Aydın'ın rezil oynayacağını düşünerek iyice kederlenmiştim. Lakin Aydın'ın doğru saati gösterme zamanıydı bugün ve de Nonda'ya muhteşem asistinin yanında da hep doğruları yaptı. Bu haliyle kalsa, ne güzel olur.

Nonda'ya ise ayrı paragraf açmak lazım. Maç sonu açıklamalarıyla, saha içi davranışlarıyla, adam gibi adam Nonda'ya Allah bu sene sakatlık vermesin. Şampiyon olacaksak, bunda Nonda'nın katkısı belirleyici olacak zira..

Bir diğer güzel nokta, sahadan alınmış 3 isim Keita, Elano ve Baroş'un saha dışından maçı takip edişleri, gollerdeki doğal sevinçleriyle takım bütünlüğünün ayrıntı görüntülerini sergilemeleri idi.

Kafamı karıştıran nokta ise, Arda'nın solda oynarken hemen hiç isteksiz oynamasıyla, Elano çıktıktan sonra 10 numara pozisyonunda oldukça istekli oynaması idi. Umarım burda bir maraz çıkmaz.

0 yorum: