16 Ocak 2010 Cumartesi

Digiturk'e Öneriler


Rekor fiyatla sonuçlanan son futbol yayın hakları ihalesinden sonra, Digiturk'un stratejisinin ne olacağına dair ilk ipuçlarını, bugün Haberturk gazetesindeki röportajında Genel Müdür Ertan Özertem vermiş. Buna göre, Digiturk ilk etapta, şu anda 850 bin seviyesinde olan Lig Tv abone sayısını arttırmaya çalışacak stratejiler uygulayacak. Bu manada yakın zamanda, fiyatların çok uçuk artmayacağı, hatta agresif kampanyalarla, abone sayısının arttırılmaya çalışılacağını söyleyebiliriz.

Öte yandan, Özertem'in satır aralarında söylediği, bir de dolaylı strateji var ki, bu da ligin negatif yanlarını törpüleyerek, satın aldıkları ürünün değerini arttırmaya çalışmak. İlk bakışta doğru gibi gözüken bu hamleye yönelik, Özertem'in nasıl yapacaklarını ifade ettikleri bölüm, bende biraz soru işaretleri yarattı açıkçası. Özertem, artık Turkcell Super Ligin sahibi gibi davranacaklarını, daha çok topa gireceklerini, hiçbir şekilde kötü görüntülerin ekrana gelmesine izin vermeyeceklerini söylüyor. Eğer söyledikleri bunlardan ibaretse, kısa zamanda şampiyonlukları belirleyen, şampiyonluktan büyükler kopmasın diye dalavereler çeviren "şirket" olarak daha sesli bir şekilde anılmaları yakındır. Ayrıca, lige değer katılması, Musa Çözen'in keyfe keder bir şekilde kimi küfürlerde sesi kısmasıyla da elde edilemez.

Tam 10 yıllık bir Digiturk üyesi olarak bu noktada benim yeni bir beyaz sayfa açacak olan kuruluşa, futbol yayınları konusunda bir kaç tane önerim var.

1. Yüzü eskimiş, kimse tarafından sevilmeyen, gerginlik yaratmaktan öte faydası olmayan, hakemlerin yıllardır dengesini bozan ve artık inandırıcılığını kaybetmiş Erman Toroğlu'ndan kurtulmak.

2. Maç yayınlarını çok iyi yaptığı şekilde bir efsane uyandırılan, oysa tribünlerdeki kızları ya da yakın arkadaşlarını göstermeyi marifet sayan, hala maçlarda ofsayt kameralarını doğru yere koyduramayan, çizgiye bir kamera koyamayan, kimi maçlarda yapılan bir hatayı maç boyunca 4-5 kez gösterirken, bir başka takıma yönelik benzer hatanın bir tekrarını bile yapmamaktan çekinmeyen Musa Çözen'den kurtulup, bu işi daha Batı çizgilerinde yapabilecek bir başka yönetmene yönelmek.

3. Ligin yurtdışına pazarlanabilmesi için, naklen yayınlanan maçlar dışındaki maçların en az 4-5 kamera ile çekimini sağlayarak, hala 2010 yılında Anadolu'daki bir maçta atılan golleri yer - kale arkası kamerasından izletme utancından kurtulmak.

4. Hasbelkader muhabir olmasa, Laleli'de dericilik yapabilecek olan, kültürü, birikimi, soru sorma kabiliyeti olmayan, ahbap-çavuş ilişkileri ile hala yerinde duran, 1980lere ait muhabir tipi Bahri Havadır ve benzerlerinden kurtularak, hem izleyiciyi maç sonrasında gerçekten maça yönelik sorularla bilgilendirmenin önünü açabilecek, hem de "performansının yüzde kaçındasın" kalıplarının dışına çıkabilerek, ülkemize gelen yabancı hocalara bu adam bana ne soruyor yahu dedirtmeyecek genç muhabirlere iş sağlamak.

5. Maç içinde, maçtan daha çok şey alınmasını sağlamak adına istatistikleri güçlendirmek. Örneğin, on yıllarca Serie A'da yapıldığı gibi, bir futbolcu gol attığında, altında bir şeritte, Turkcell Super Lig'de tüm zamanlarda yaptığı maç 175, attığı gol 37 veya bu sene oynadığı maç 8 attığı gol 1 gibi, çeşitli bilgilendirici istatistikler verebilmek. Bu manada Futbol Federasyonunun bilgi bankasından yararlanabilirler.

2 yorum:

Baha dedi ki...

Hocam dediklerinin hepsine katılıyorum. Tek tek incelemek gerekirse;

1- Erman Toroğlu kimse tarafından sevilmeyen bir isim ve onun yüzünden ligimizde yıldız oyuncalara karşı spor dışı sertlik normalmiş gibi uygulanabiliyor. Kendisi kazma olduğu için hakemleri ve kazma futbolcuları da sertliğe teşvik ediyor bu nedenle pek çok kulüp kendilerini orta-uzun vadede istikrarlı ve kaliteli bir takım haline getirecek teknik ve taktik geliştirme yerine sert ve yıldırıcı oyuna yöneliyor. Toroğlu yüzünden Türk futbolu son yıllarda İtalya liginin köhne ve kalitesiz bir taklidi oldu. Bütün bunlar o çok konuşulan marka değerini düşürüyor. Toroğlu'na bu kadar sene tahammül edildi çünkü gelen para zaten yetiyordu ama artık hem televizyonda hırgür ve düşük seviyeli muhabbet istemeyen yeni üyeleri kazanmak hem de seyir zevkini yükseltip ligi yurtdışına pazarlamak için ondan kurtulmak şart oldu.

2- Bu konuda Hıncal'ın dediklerine birebir katılıyorum. Her takıma eşit davranılmalı pozisyonlar o an ekrana gelip tarafsız yorumcu ve spiker tarafından yorumlanmalı.

3- Bu konuya katılmakla birlikte her aboneye aynı yayın dayatılmamalı. Her maç mümkün olduğunca aynı kalitede çekilmeli ve yayınlanabilmeli mesela ben Bursasporlu isem bana ne Fenerbahçe'nin maçından ben Bursaspor paketi almalıyım ve diğer maçlar istersem bana ekstra olmalı. Bu şekilde farklı paketler ile çok sayıda aboneye ulaşılanabilir.

4- Bahri Havadır, Ömer Güvenç gibi isimler kesinlikle kamera önünde olmamalı. İsteniyorsa deneyimleri nedeniyle arka ofiste değerlendirilebilirler. Aynı şekilde Onur Şahin gibi isimler kesinlikle maç anlatmamalı. Melih Gümüşbıçak kendisine çeki düzen vermeli normalde iyi bir spiker ama işini ciddiye almıyor. Maç dışı yayınlar daha kaliteli olmalı gerzek programlar, Bülent Tulun ve Semih Yuvakuran gibi boş konuşan maaşa bağlanmış isimler yerine Ali Ece, Uğur Meleke, Fırat İşbecer gibi isimler program yapmalı.

5- Katılıyorum. Hatta bunla birlikte spikerler derslerine daha iyi çalışıp herkesin gördüğünü anlatmak yerine bu tür istatistikleri yorumlayabilirler.

17 Ocak 2010 16:02
Spinoza Gian dedi ki...

Bahattin'cim her zamanki gibi benden güzel özetlemişsin.

Bu arada dün de Hıncal aynı konuda yazmış, ben yazarken farkında değildim. Bugün okudum. Benzer şeylere değinmişiz, bu da herkesin aynı noktalardan şikayetçi olduğunu gösteriyor.

17 Ocak 2010 16:05