26 Kasım 2009 Perşembe

Cemal Nalga hadisesinden, Fenerbahçe'nin şanlı tarihinden bir yaprağa uzanalım..1951'e..


Literatüre Cemal Nalga olayı olarak geçen skandala, blogumda değinmedim şimdiye kadar. Ortalıktaki toz bulutu kalktıktan sonra, bu konu hakkındaki görüşlerimi belirtmek isterim.

Olayın münferiten meydana geldiği, tamamen iki - üç kişinin aymazlığı ve aptallığı ile gerçekleştiği malumken, bir anda Galatasaray'ın tüzel kişiliği üzerinde fırtınalar koparıldı. Rakip taraftarlar bu fırsatı kaçırmadılar; Galatasaray'ı sahtekarlıkla suçladılar.. Sanki hazırlık maçında elde edilecek bir galibiyet veya Cemal Nalga'nın herhangi bir maçta oynaması çok önemliymişcesine, Galatasaray'ca planlanmış bir aktivitenin parçası olarak göstermeye çalıştılar. Galatasaray içi dinozorlar ise hemen ayaklandılar; Galatasaray'ı 2002 yılında Gerileme dönemine sokanlardan sonra gelip, klübün üzerindeki ölü toprağını kaldıran, kasayı yeniden doldurmaya başlayan veya dolduracak somut projelere start veren mevcut yönetimi, burası Sarımsakspor mu ifadeleriyle eleştirmekten utanmadılar. Galatasaray'ı dolandırıcı Sahip Som'lara bulaştıran, Ribery skandalına imza atan, Galatasaray kız basket ve voleybol takımlarına küme düşürten, son 7 senede Galatasaray'ın 100 senede başardıklarını silip atarcasına Galatasaraylıların omuzlarını düşüren, Galatasaray tarihinin en kötü başkanının mal bulmuş mağribi gibi bu tarz söylemlere başlamasına aslında şaşırmadık; zira O'nun için önemli olan cemiyet hayatı, Galatasaraylıların bir küçük salondaki birbirleriyle ilişkileri idi. Koskoca Galatasaray klubünü her alanda başarısız yapın; ne gam! Klüp sokaktan değil, salondan yönetiliyor ya, o O'na yeterdi..

İşte bu atmosfer içinde, Galatasaraylılar klasik hatalarına düştüler. Şark düzeninin hala hakim olduğu, hata yapanın hatasının yanına kar kaldığı, birazcık bağırırsan yaptıklarını unutturabileceğin bir ülkede, hemen, suçluyuz, cezamız neyse razıyız, sorumlulara da gerekli cezaları verdik dediler.. Tüm Galatasaray taraftarları arasında ligden çekilelim söylemleri başladı. Ve bir anda Galatasaray camiası kendi kendine, olaylardan 104 yıllık Galatasaray Spor Klübünü sorumlu tutar hale geldi. Oysa, sorumlu, tamamen iki tane aptalca davranan adamdı.. Tamamen kamuoyu rüzgarlarına göre karar veren Ceza kurulları da, Galatasaraylıların kendi kendilerine yarattıkları bu atmosferde, cezaları buna göre kestiler..

Bense dediğim gibi bu olayın tamamen münferit, kişileri bağlayan bir hadise olduğunu düşünüyordum, düşünüyorum. Öte yandan, bu olay çıktığından beri ellerini ovuşturan, Galatasaray'a edilmedik hakaret bırakmayan karşı yakanın cengaverlerinin, geçmişlerinde nelerin olup bittiğini hepimiz biliriz. Türkiye'de televizyon yayınlarının olmadığı dönemlerde en çok şampiyon olan takımın Fenerbahçe olduğu, o dönemlerde ne olayların döndüğü hep kulaktan kulağa dolanır. O manada, herhangi bir klüpte bir sahtekarlık olduğunda, muadilini bulmak isterseniz Fenerbahçe'nin tarihine dönmeniz yeterlidir. Bu manada önümüzdeki tatil döneminde, gazete arşivlerinden Nalga olayının benzerini araştırmayı düşünüyordum.. ki.. Aybars Hünalp'in bugün Tercüman gazetesindeki yazısını görene kadar..Sayın Hünalp, beni büyük zahmetten kurtarmış ve de 1951 yılında gerçekleşen, Fenerbahçe'nin Galatasaray şampiyon olmasın diye, hükmen yenilmek için, başka klübe lisanslı iki oyuncuyu oynatma hadisesini bulmuş ve yazmış..

İlgili yazıya şu linkten ulaşabilirsiniz:


Ben de üşenmedim, 9 Nisan 1951 tarihli Milliyet gazetesi arşivlerini buldum. Resimlerden de görebileceğiniz gibi, Galatasaray'ı sahtekarlıkla suçlayanların dedeleri, Galatasaray komplekslerini o dönemlerde de kusuyorlar ve hükmen yenilmek adına dalavereler çeviriyorlarmış.



Hafıza-i beşer, nisyan ile maluldür..Özellikle Türk kamuoyu, unutur. Allahtan böyle arşivler var da; ahlak timsaliymiş gibi ortada dolananların suratına çarpabiliyoruz.

Galatasaray Spor Klübü bu olayda iyi bir ders vermiştir. Sorumlular hemen görevden alınmış, kusursuz sorumlu yönetici ise istifa etmiştir. Aynı olay Fenerbahçe'de meydana gelse, değil böyle adımlar atmak, bu başvuruyu yapanların ne şerefi kalırdı, ne bir şeyi; üste çıkarlardı ve hatta öyle saçmalık mı olur, hazırlık maçında lisanslara bakılmamalı, yönetmelik değişmeli diye baskı dahi yapabilirlerdi (!)

Bu manada Türkiye'ye bu hata vesilesiyle de olsa, bir kez daha Batı'ya açılan pencerede nasıl davranılması gerektiğini gösteren Adnan Polat yönetimine teşekkürü borç bilirim..

4 yorum:

Baha dedi ki...

Bu Cemal Nalga olayı gerçekten de gereğinden fazla büyüdü kulüp yapması gerekeni fazlasıyla yaptı bu uğurda en iyi 2 yöneticisinden birisini feda etti. İnanıyorum ki zamanı geldiğinde kendisi Össan abisine büyük bir kulübe nasıl başkanlık edilir onu da gösterecektir.

Bu karşı yakanın etik anlayışını görmek için 1951'e gitmeye de gerek yok. Koko torbaları fırlattıkları adamı iki kere yalvar yakar padişah muamelesi çekerek takımın başına atamalarını ve bir de eski katil yeni fenerli haylaz çocuğu hatırlamak yeterli.

26 Kasım 2009 11:36
Adsız dedi ki...

Düştüğümü "o klasik hata" size göre hata olabilir ama bence ligden çekilmek yakışırdı bize. Zira ne kadar münferit aptallıklardan dolayı düşmüş olsak da bu duruma, kirlenen Galatasaray formasıdır ve bunu temizlemenin yolu da ligden çekilmektir. Ama yanlış düşünüyor da olabilirim tabii ki.

26 Kasım 2009 11:40
aksilaz dedi ki...

O lekenin kalkması için en alt seviyeden başlanması gerekirdi. Özhan Canaydın en kötü başkandır ama bazı dediklerinde haklı maalesef. Ne yaparlarsa yapsınlar yeter ki Rijkaard ve ekibine müdahale etmesinler tek isteğim bu suanki yönetimden.

Zira oralarda Adnan Sezgin'i görmeye tahammül edemiyorum ben.

26 Kasım 2009 11:58
Cem Kalay dedi ki...

Yazınızın çoğu yerine katılmakla birlikte katılmadığım tek nokta bu olayın bir ahmaklık olmadığı. Adnan Polat'ın ayağını kaydırmak istiyorlar yaklaşan seçimler öncesi bu kadar açık bu. Bana iki kişinin ahmaklığı gibi gelmiyor bu olay..

27 Kasım 2009 13:00