7 Nisan 2010 Çarşamba

Ne şekilde olursa olsun, kazanmak avantajdır..

Bir kez daha bunu kanıtlayan bir maç oldu. 20-30 yıl öncede kalma bir klişedir Türk futbolunda. Eğer bir takım iki ayaklı bir kupa maçından 2-1, 3-2 gibi skorlarla yenik ayrılarak deplasmandan dönüyorsa, hemen "X takımımız avantajlı bir skor alarak geri geliyor.." denir..

Neyin avantajıdır bu? 1-0'a tur atlanacağı mantığı ile kurulan bu hesap, sanki deplasmana gelecek takım asla gol atamaz anlayışının üzerine kuruludur. Oysa günümüz futbolunda birbirine yaklaşan takımlar arasında, deplasman - ev sahibi özelliği kalkmakta, her takım her yerde gol bulabilmektedir.

O manada, isterse 5-4 yenin, ama mutlaka yenin ilk maçta.

Zira gördüğünüz gibi, deplasmanda 3-0 yenik duruma dahi düşseniz, 1 gol ile maçın psikolojik dengesini alt üst edebilirsiniz. Çünkü 3-1 öndeki takım, bunun rahatlığında değil, her an 1 gol yememenin telaşındadır.

İşte, Oliç'in ilk maçtaki son dakikadaki golü bu manada turu getiren goldür Bayern Münih adına. Ya 3-0'ken 3-1 yapan golü daha mı önemsizdir? Tartışılır. Tartışılmayacak tek gerçek, geçen sene Hamburg formasıyla Galatasaray'a 2-0'dan 3-2'lik maçta 3. golü atıp yıkan Oliç'in hırslı, yılmayan futboluyla Manchester United'dan yılların intikamının alınmasında baş rolü oynadığıdır..

Kimle birlikte? Arjen Robben ile birlikte. Futbol tanrısı Messi'yi bir kenara bırakırsak, son yılların bana göre hakettiğinden çok daha az değer verilen, dünyanın en iyi bir kaç oyuncusundan biridir Robben. Bu sene Şampiyonlar Ligi'nde attığı birbirinden kritik ve muhteşem gollerine bir yenisini ekleyip, takımı yarı - finale uçurdu..

Manchester United'ın orta sahadaki kazma, ama birlikte oynadıklarında bir takım yaratan oyuncularıyla o etkili başlangıçtan sonra eleneceğini kimse düşünmüyordu sanırım.. Ama futbol işte bu; işte bu yüzden seviyoruz. Geçenlerde birinin dediği gibi, futbolu bize yaşarken cenneti ve cehennemi gösterdiği için seviyoruz. Tıpkı bugün Manchester United'lı ve Bayern Münih'li taraftarların yaşadıkları gibi..

Yarı finalde uzun yıllar sonra bir İngiliz takımı yok. 90'lara dönüş mü yoksa? Sanmam.. Ama diğer Avrupa takımlarının yavaş yavaş son senelerde cevap veremedikleri İngiliz takımlarının temposu seviyesine ulaştıklarını görüyoruz.. O manada Türk futbolunun kağnı temposundaki oyunuyla bu seviyede mücadele etmesinin giderek daha da zorlaşacağını öngörmek yanlış olmaz..

Son söz olarak; şu maçtan sonra maçın başından beri Bayern'i destekleyen biri olarak tek üzüldüğüm, Rooney'dir.. Gerçek futbol emekçisi, bu senenin müthiş performansını belki de ne şampiyonluk, ne de Şampiyonlar Ligi ile taçlandırabilecek.. Umarım Dünya Kupası öncesi artık sakatlığından arınmaya bakar da; Dünya futbolu Güney Afrika'yı itici, ama saygı duyulması gereken bu futbolcusuz geçirmez..

0 yorum: