23 Kasım 2009 Pazartesi

Analar ağlamayacak da kim ağlayacak diyen bir muhalefet..

Oy kullanma hakkımın olduğu tüm seçimlerde Cumhuriyet Halk Parti'sine oy verdim. Aileden gelen bir gelenek olmasının ötesinde, kafamdaki hayat görüşünü ülkemde hakim kılmasını istediğim partinin CHP olması hayaliyle.. CHP'nin içinde tamamen zıt düşüncede olduğum çeşit çeşit fraksiyonların olduğunun bilinciyle..

Evet, CHP'nin statükoyu destekleyen, Atatürk'ten nemalanmaya çalışan, en az en çiğ sağ partiler kadar boğazına kadar pisliğe batmış üyeleri/yöneticileri de vardı. Bunun bilincindeydim. Ancak, en son noktada, bu kişilerden arınmış CHP'nin kafamdaki aydınlık Türkiye hayalime en yakın projeyi sunabilecek kadrolarının olduğuna da inanmak istiyordum.

İşte bu umutların belki söndüğü, bana göre ise artık hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağı nokta Onur Öymen'in Meclis'te yaptığı konuşma olmuştur. Son derece riskli bir siyasi manevra yapmakta olan, belki de siyasi geleceğini riske sokan ve Habur'daki görüntülerden sonra, bu manevrasının meşruiyeti kendi oy verenleri tarafından bile şiddetli tartışmaya uğrayan iktidarın, parayla verse yapamayacağı negatif propogandayı, tek bir sözcü, tek başına, sevimsiz söylemiyle başarmıştır. Türkiye'de yaklaşık 10 gündür gündem, Kürt açılımı özelinde iktidar partisi değil, Onur Öymen'in söylemi eşliğinde eleştirilen ana muhalefet partisidir..

Siyaseti, evrensel normları bir kenara bırakalım. Onur Öymen'in konuşmasını da bir siyasetçi değil, 17 yaşında bir delikanlı olarak bir lise bahçesinde yaptığını düşünelim.. Meali şu olan bir cümle taraflı tarafsız kimin tüylerini diken diken etmez? "Analar gerekirse ağlayacak tabii, analar ağlamayacak da kim ağlayacak?"

Bu kadar acımasız, bu kadar makine düzeninde, bu kadar ruhsuz bir söylemi, evet evet, bırakın hatta bu söylemle incitilen kitleleri; bırakın politikayı, bırakın oy hesaplarını.. böylesine kan kokan bir söylemi, bir kahvehanede, bir oyun bahçesinde, bir lisede, herhangi bir yerde duysanız irkilmez misiniz? İşte bu söylemi, hem de Meclis kürsüsünde, hem de iktidar olma iddiasındaki bir muhalefet partisinin sözcüsü gerçekleştirebiliyor.

Sıradan aklı olan bir kişi dahi, özellikle muhalefetteyken böyle bir söylem yapılamayacağını bilir. İktidara gelirsiniz, realiteyle karşılaşırsınız ve reaksiyon gösterirsiniz. Belki anaları yine ağlatırsınız, ancak söylemezsiniz! Bakın analar ağlayacak tabii diye..

Türkiye'nin çıkmazı budur. Türkiye'nin çıkmazı, hem sol olma iddiasında, hem statükoyu koruma iddiasında olan kafası karışık CHP; Türkiye'nin çıkmazı, bunca yıl CHP'nin ana tabanı olmasına rağmen, CHP'nin içindeki bu bağnaz kafayı söküp atmayı başaramayan kitlelerdir.

Artık hiç bir şey eskisi gibi olamaz. CHP ya bu safralardan kurtulur ve hakettiği yönetim tarzına kavuşur; ya da tüm Türkiye'yi sarmal gibi saran iktidar partisine kalelerini dahi kaybetmeye başlar..

2 yorum:

Cem D. dedi ki...

Merkez sağ geleneğe sahip bir aileden geldiğim için CHP ve zihniyeti konusunda arkadaşlarımla çok tartışmışımdır. Her biri akıllı, mantıklı ve vicdanlı olan bu arkadaşlarıma benim senelerdir anlatamadıklarımı bu sözcüden öte insan olmayanın tek bir cümlesi anlatabildi.

Türkiye'nin asıl sorunu iktidar değil muhalefetin olmayışıdır bu nedenle siyaset denetimsizdir. Doğal ve meşru yollardan iktidardan kurtulmanın yegane yolu CHP zihniyetinden çok uzakta gerçek bir sosyal demokrasidir, bunu kurabilirseniz ancak Terakkiperver fırka ile başlayan Menderes-Demirel-Özal-Erdoğan ile devam eden çizgiden kurtulabilirsiniz. Tabii bunu yapabilmek için de bazı ön kabullerinizi yıkmak ve gerçek tarihle yüzleşmeniz gerekecektir. 10-15 yıl önce elektrik açıp kapatanlarin bugün sergiledikleri gerilemeyi düşününce bunun olabileceğine çokta inanmıyorum ama iktidarın sarıp sarmalamasına formül arıyorsaniz reçete budur.

24 Kasım 2009 11:34
Ahmet Engin Tekin dedi ki...

Onur Öymen'i ya da CHP'nin muhalefetteki beceriksizliğini savunmuyorum ancak meclisteki konuşmanın tam metninin okuyunca ben tam olarak 'gerekirse analar ağlamasın da kim ağlasın' anlamını çıkartamıyorum. Söylemeye çalıştığı asıl şey kanımca "terörle mücadele ederken gerekirse analar ağlar, nitekim dersim olaylarında da analar ağlamıştır" idi ancak bunu yanlış anlaşılmaya müsait bir şekilde yorumladı. Fakat benim görüşüm bunun hükümet tarafından bulunmaz bir fırsat olarak kullanılarak hemen üzerine atlanıldığı ve hükümeti destekleyen basın tarafından da müteakip olarak Öymen'in ırkçı ilan edilmesi şeklindedir. Sonuçta dersim olaylarında da okuduklarıma göre askeriye ayaklanmayı çok sert bir şekilde bastırmıştır. Benim aklımı kurcalayan, eğer burada bir isyanı kanlı bir şekilde bastıran türk devleti ve askeriyesi suçlu ise, ermeni olaylarında da "onlar ruslara destek verdi bu sebeple biz de karşılık vermek zorunda kaldık" şeklinde ülkemizde genel kabul gören anlayış da bizi otomatikman suçlu kılmaz mı?

24 Kasım 2009 15:16