30 Haziran 2009 Salı

Ankaragüclü Hayati, Samsunsporlu Bünyamin, Altaylı Tahir..ve Michael Jackson..

Michael Jackson'ın ölümünden beri hemen her gün şarkılarını dinliyorum. Neredeyse tüm şarkılarını tekrar tekrar dinledim son bir kaç gün boyunca... Öyle ki, rüyama dahi girdi önceki gün.

Michael Jackson'a neden bu kadar üzüldük? Açık konuşmak gerekirse son senelerde efsane şarkılarını ancak denk gelirse dinliyorduk. Hayatımızın her anında O yoktu. Küçükken çok seviyorduk, ancak bir süredir sanki O'nu görmezden geliyorduk.

Buna rağmen nasıl Michael Jackson'ın ölümü bu kadar yankı uyandırabildi, nasıl bu kadar en alakasız insanları dahi üzdü, neden bu kadar buruklaştırdı tüm dünyayı?

Aslında bunun açıklamasını bir çok kişi yaptı, yapıyor. Pek de orijinal bir tespit değil yani benimki..

Michael Jackson ile küçüklüğümüzün, çocukluğumuzun önemli bir bölümü daha bir daha geri gelmemek üzere kapandı.

Tıpkı Ankaragüclü Hayati, Samsunsporlu Bünyamin, Altaylı Tahir'in hayatımızdan çıkışı gibi..

Tıpkı artık Bruce Willis'i seslendiren bir Alev Sezer olmadığı gibi..

Tıpkı akşamları heyecanla 20 dakikalık Cosby Ailesi, Altın Kızlar, Muhteşem İkili gibi dizileri izlemek için beklemediğimiz gibi..

Tıpkı Pazar sabahları Uçan Kaz ve Nills sonrası, İşitme Engelliler Bülteni'nde sesi kısıp altyazıyı haber spikeri gibi mikrofonla okuduktan sonra, Pazar sinemasını beklemediğimiz, sonrasında Pazar Konseri başladığında saat 13:00 ile 14:00 arasında televizyonu kapatmadığımız gibi..

Ya da tıpkı hayali ihracat, naylon fatura haberleri ve zenginleriyle dolu bir dönemken, yine de modernleşme yolunda adım atmayı beceremediğimiz, şimdiki gibi muhafazakarlaşan bir toplum olmadığımız gibi..

Maddeler çoğaltılabilir. Gerek yok; 80'lerde çocukluk havasında yazmanın.

Belki de bu noktada susup tek yapmak gereken, TRT Radyosu Ege bölgesi maçlarını yıllarca anlatan Murat Ünlü'nün o her maç söylediği eşsiz vurguyla bitirmek yazıyı.." Michael, Michael, şuuuuuuuut, top yandan dışardaaaaaaaaaaaaaaa!"

0 yorum: