Brezilya 2 Kuzey Kore 1
Brezilya halkının - taraftarının ve futbolcusunun, Milli takımlarına ve Dünya Kupası'na verdikleri önemi bana hatırlatan ve tekrar gösteren iki şeye tanıklık ettim bugün. Bir tanesi maçın kendisinden, bir tanesi günlük yaşamımdan.
Brezilyalı futbolcunun Milli takıma ve Dünya Kupası'na verdiği önemi anlatan en güzel kareyi Maicon verdi bugün, attığı golden sonra gözyaşlarına hakim olamazken. Koca Maicon bu. Şu an dünyanın tartışmasız en iyi sağ beki. Daha bu sene 3 tane kupayı kaldırmış, biri Şampiyonlar Ligi olmak üzere. Turnuva sonrası Real Madrid'e büyük paralara imza atabilir.. ve o Maicon, final maçında filan da değil, turnuvanın ilk ve kendileri açısından en kolay geçmesi beklenen maçında, gözyaşlarına boğuluyor golü atınca..
Brezilya halkının - taraftarının, Milli takımlarına ve Dünya Kupası'na verdiği önemi anlatan en güzel kareyi ise bugün çalıştığım projedeki Brezilyalı iş arkadaşım verdi. Yoğun çalışma saatlerimiz gereği, genelde çok geç saatlerde çıktığımız işimizde, Felipe de genelde en erken 10'da, 11'de işten ayrılır gece. Lakin o çalışkan Felipe, bugün çok da önemli bir delivery olmasına rağmen, saat 8'de resmen koşarak ayrıldı işten.. Gerekçesi Brezilya maçına yetişebilmekti. Belki kişisel bir örnek; ama bana yeniden halkın Milli takımlarına tutkusunu en yakından hatırlatmış oldu.
İşte bu duygularla izlediğim maçta, Brezilya'nın bir 10-15 dakika tempo yapıp golleri bulacağını hepimiz gibi tahmin ediyordum. Buldular da. Çok sıkmadılar da.. Ama hemen herkesin ifade edebileceği gibi, bu sene Serie A'da yılın bidonu seçilecek kadar kötü oynayan Melo, Galatasaray'da hayalkırıklığı yaratan Elano, sezonu sakat ve formsuz geçiren Kaka gibi isimlerden kurulan orta sahasıyla, Brezilya gümbür gümbür bu kupayı alır, gelir dedirtmekten çok uzak. En kötü oynadıkları Dünya Kupalarında ilerlerken, her zaman bilirdik bir tane sihirli oyuncuları var diye. Ancak şu kadroda bu tanıma uyan bir oyuncu var mı tartışılır. Robinho mu diyorsunuz? Hiç beğenmem bu dengesiz sirk futbolcusunu. Ancak, her şeye rağmen, sadece Milli takımlarını bu derece önemseyen oyuncu topluluğunun varlığından ötürü bile Brezilya her zaman favoriler arasında olur Dünya Kupalarında..
Elano'nun Maicon'a verdiği pas asist olarak değerlendiriliyor, ancak bence Maicon'un golü şahsi eforla geliyor; yani o pasın doğal gelişiminde gerçekleşen bir eylem değil gol. O yüzden ben asist olarak değerlendirmiyorum. Lakin attığı gol çok güzel ve oynadığı yer olan 4-3-2-1'de 3'ün sağ iç oyuncusu rolü, Galatasaray'da bu sene sıklıkla denenmelidir eğer kalırsa. Oyundan çıkana kadar sahanın en çok mesafe kateden ikinci oyuncusu olmasına, Galatasaray'da belki bütün sezon boyu çekmediği şutu çekmesine rağmen Elano yine de golü atana kadar etkileyici bir performans gösterdi denemez. Yine de 8 sene sonra bir Galatasaraylının Dünya Kupası maçında gol attığını görmek çok keyif verici. (Bu arada yine Felipe'den öğrendiğime göre, Elano, keskin bir şekilde, uzatmadan Elıno diye okunuyor. Bizim okuduğumuz gibi Elaano diye değil)
Kuzey Kore'de dikkat çeken 9 numaralı oyuncu Jong Tae Se'nin, bütün Anadolu takımlarında oynayabileceğini düşünüyorum. Verdikleri mücadele ve goldeki samimi sevinçlerini oldukça sempatik buldum. Şeytan üçgenindeki ülke görüntüsünden uzaklardı. Formalarını yapan firmanın da yerel olduğunu sanıyordum. Legea. Meğerse İtalyanmış. Ama nispeten yeni bir marka, 1990'da kurulmuş. Bu seneden itibaren Palermo'ya da forma yapacaklarmış..
Bir keyif vermeyen maçı daha geride bırakırken, yarın turnuvanın favorisi İspanya'ya izleyip, eleştirmek için ellerimizi ovuşturmaya başladık bile..
2 yorum:
hiç ummadığım yerden de bu tepki geldi.
16 Haziran 2010 02:37abicim şişirme kornerden gelen gole asist yazılıyor da, bindiren adamın önüne atılan ve zamanlamasıyla şiddetiyle cuk oturan top nasıl asist yazılmıyor.
buyur bir daha izleyelim
http://www.sinirsizvideoizle.com/tag/brezilya-kuzey-kore-izle
Abi ben onlara da asist demiyorum ki.. Kendi içimde tutarlıyım yani :) Asist konusunda ben çok muhafazakarım..
16 Haziran 2010 09:41Yorum Gönder